Can Candan: “Kasten kamu zararı oluşturma pahasına gerçekleştirilen hukuksuz işlemlere karşı gerekli hukuki mücadele vermeye devam edeceğiz.”
Boğaziçi Üniversitesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Film Çalışmaları Programı öğretim görevlisiyken Boğaziçi kayyım yönetimi tarafından 3. kez görevine son verilen Can Candan ile bugüne kadar yaşananları ve bundan sonraki süreçte neler olacağını konuştuk.
Boğaziçi kayyım yönetimi tarafından mahkeme kararına rağmen 3. kez kadro sürenizi uzatmayarak görevinize son verildi. Bize bu süreci anlatabilir misiniz?
Bidiğiniz gibi Ocak 2021’de Boğaziçi Üniversitesi’ne seçim yapılmadan, doğrudan Cumhurbaşkanı tarafından üniversite dışından, tanımadığımız Melih Bulu isimli bir kişinin rektör olarak atanması ile birlikte, neredeyse 31 aydır devam etmekte olan bir yönetim krizi ve bileşenlerin direnişi başladı. Üniversitemiz Senatosu tarafından 2012’de onaylanan ilkelerimiz, tüm yöneticilerin seçimle göreve gelmesi gerektiğini açık ve net bir şekilde ifade ediyor. Bir seçim sürecinin işletilmediği zaman üniversitenin, Anayasamızda da açıkça belirtilen özerkliği de tehlike altına giriyor. Biz akademisyenlerin sorumluluğu ve görevi de üniversitenin kurumsal özerkliğini, akademik özgürlükleri ve bir üniversitede olmazsa olmaz olan demokratik işleyişleri korumak. Ben de bu sorumluluk ve görev bilinci ile bu yönetim krizinin ortaya çıkmasından bu yana itirazını dile getiren yüzlerce Boğaziçi akademisyeninden biriyim. 31 aydır da neden ve neyi kabul etmediğimizi, neden vazgeçmeyeceğimizi kamuoyu ile paylaşmakta, bir belgesel sinemacı olarak akademisyenlerin direnişini kaydetmekteyim.
“Kayyım yönetim, akademisyenlerin direnişinden, benim sözümü sakınmamamdan ve direnişi kayıt altına alıp, herkesle paylaşmamdan çok rahatsız olmuş olmalı ki Naci İnci atanır atanmaz yaptığı ilk iş, 14 yıl boyunca otomatik olarak uzatılan kadro süremi uzatmayarak görevime son vermek oldu.”
Melih Bulu’nun altı ay sonunda, 15 Temmuz 2021 tarihinde Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınması ile, Bulu’nun yardımcılığını kabul eden üç Boğaziçi akademisyeninden biri olan Naci İnci vekaleten rektör olarak atandı. Naci İnci o dönem 600 küsür akademisyenin katıldığı güven oylamasında %95 oranında “güvensizlik oyu” almıştı. Kayyım yönetim, akademisyenlerin direnişinden, benim sözümü sakınmamamdan ve direnişi kayıt altına alıp, herkesle paylaşmamdan çok rahatsız olmuş olmalı ki Naci İnci atanır atanmaz yaptığı ilk iş, 14 yıl boyunca otomatik olarak uzatılan kadro süremi uzatmayarak görevime son vermek oldu. Bana gönderilen yazıda bir takım mesnetsiz gerekçeler yanında, bir de hakkımda bir disiplin soruşturması açıldığı yazıyordu. O güne kadar haberimin bile olmadığı bu soruşturmanın nedeni, 1 Haziran 2021’de İleri Haber isimli haber sitesinin Twitter hesabında haber olarak paylaşılan Türkiye İşçi Partisi genel başkanı Erkan Baş’ın kayyım rektörü eleştiren sözlerini, açık ve net bir şekilde alıntı olarak ve kaynak göstererek paylaşmamdı…
Yapılan göreve son verme işlemi haksız ve hukuksuz olduğu için İstanbul İdare Mahkemesi nezdinde işlem iptali için Boğaziçi Rektörlüğü’ne karşı yürütmenin durdurulması talepli bir dava açtım. Mahkeme önce 16 Şubat 2002 tarihinde yürütmenin durdurulması kararı verdi ve 4 Nisan 2002 tarihinde resmi olarak atamam yapıldı. Daha sonra da mahkeme esasa dair verdiği kararda yapılan görevden alma işlemini hukuksuz bularak, 31 Mayıs 2022 tarihinde iptal etti.
Bu arada, 10 Temmuz 2021’de başlattıklarını belirttikleri disiplin soruşturmasını (neredeyse 10 ay sonra!) tamamlayıp, Erkan Baş’ın sözleri sanki benim sözlerimmiş gibi bir değerlendirme yaparak, 29 Nisan 2022 tarihinde “kademe ilerlemesinin durdurulması cezası” verdiler. Daha sonra da bu disiplin cezasını da gerekçe göstererek 8 Ağustos 2022’de, Naci İnci bir kez daha kadro süremi uzatmayarak 16 Temmuz 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere görevime ikinci kez son verdi.
Hem verilen disiplin cezası, hem de ikinci kez görevime son verme işlemi hukuksuz olduğu için, bu sefer bu iki işlemin iptali için Boğaziçi Rektörlüğü’ne karşı iki ayrı dava açtım. Bu sefer önce bir mahkeme 20 Şubat 2023 tarihinde disiplin cezasının iptali yönünde karar verdi, diğer mahkeme de 27 Nisan 2023 tarihinde görevden alınma işleminin iptaline karar verdi. Lehime bu iki karar sonrasında 22 Haziran 2023 tarihinde ikinci kez resmi olarak görevime iade edildim.
Gelelim geçen haftaya… 16 Temmuz 2023 (Pazar günü!), yine benzer gerekçelerle ve bunlara (bugün rektörlük binası önünde altı yüz otuzuncusu gerçekleştirilen) akademisyen nöbetine katıldığım için yeni bir disiplin soruşturması da eklenerek, yine kadro sürem uzatılmayarak, Naci İnci tarafından üçüncü kez görevime son verildiğini öğrenmiş oldum.
Bundan sonrasında yasal süreç nasıl ilerleyecek?
Yaptıkları hukuksuz işlemler tekrar tekrar iptal edilmiş olmasına karşın, bir kez daha böyle bir şeye kalkışmış olmaları çok düşündürücü. Bu açıkça mahkemenin iradesini tanımamak, aynı hukuksuz işlemi, aynı kişiye yönelik olarak yaparak, tekrar tekrar kamu zararına neden olmak anlamına geliyor. Bu yüzden 21 Temmuz 2023 tarihinde bir kez daha bu hukuksuz işlemin iptali için Boğaziçi Rektörlüğü’ne karşı dördüncü davamı açmış bulunuyorum.
Beklentimiz, mahkemenin bir an önce durumu değerlendirerek, yapılan işlemin açıkça hukuka aykırı olması nedeniyle bir kez daha telafisi güç ya da imkânsız zararlara yol açtığını dikkate alarak öncelikle yürütmenin durdurulması yönünde bir karar vermesi ve sonrasında da bu işlemi iptal etmesi.
Lehime üç mahkeme kararına rağmen hukuksuz işlemler yapmaya devam eden ve açıkça yetkilerini kötüye kullanan atanmış yönetime yargının dur demesi ve böylece bir kez oluşacak şahsi ve kamu zararlarını da önlemesi gerekiyor.
Bu davaya ek olarak, şahsen benim, Boğaziçi Üniversitesi’nin, öğretim elemanlarının ve öğrencilerin maddi ve manevi haklarını açıkça gasp eden; kasten kamu zararı oluşturma pahasına gerçekleştirilen hukuksuz işlemlere karşı gerekli hukuki mücadele vermeye devam edeceğiz.
“Ocak 2021’den bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan ve onlarca karşı dava ile yargıya taşıdığımız tüm hukuksuzluklar, Boğaziçi’nde akademik özgürlüklere de ket vurmaktadır.”
Bu hukuksuz kararların üniversiteniz üzerindeki akademik özgürlüğe etkisini değerlendirebilir misiniz?
Akademik özgürlükler ancak ve ancak, kurumsal özerkliğin tahsis edildiği, başta ifade özgürlüğü ve protesto etme özgürlüğü olmak üzere, anayasal hak ve özgürlüklerin korunduğu ve hayata geçirildiği, demokratik işleyişlerin geçerli olduğu bir üniversitede var olabilir. Ocak 2021’den bu yana Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan ve onlarca karşı dava ile yargıya taşıdığımız tüm hukuksuzluklar, Boğaziçi’nde akademik özgürlüklere de ket vurmaktadır. Bu koşullar altında çalışmak ve belli bir akademik kaliteyi devam ettirmek de imkansız hale gelmiştir. Bu da Türkiye’nin en iyi kamu üniversitelerinden birinin yaklaşık 31 aydır, atanmış yönetim tarafından zarar görmesine, deyim yerindeyse kan kaybetmesine yol açmaktadır. Bu çok ciddi bir kamu zararıdır ve bunun acilen önüne geçilmesi gerekmektedir. Bizim de devam eden mücadelemiz buna yöneliktir.