ODTÜ’de etkinlik yasak: “Hasan Tan dönemi nasıl geçtiyse, Verşan Kök dönemi de öyle geçecek!”
ODTÜ’de 5-6 Ocak’ta Savunma Sanayi Topluluğu tarafından düzenlenecek olan 2. Savunma Sanayi Zirvesi, ODTÜ öğrenci toplulukları tarafından tepkiyle karşılandı. Öğrenci toplulukları, ilgili topluluğun “Vatan Partisi’nin gençlik kolu olan TGB’nin güdümünde” olduğunu ve bu topluluk üzerinden kampüse ODTÜ öğrencisi olmayan kişilerin girmesini sağlayarak iktidar propagandası yapmaya çalıştığını, kadın ve LGBTİ+ düşmanı söylemler kullandığını, daha önce de ODTÜ öğrencilerini hedef alarak provokasyon girişiminde bulunduklarını ifade etti. Bu sebeplerle, 30’dan fazla öğrenci topluluğunun çağrısıyla ilgili etkinliğin iptal edilmesi amacıyla protesto eylemleri organize edildi.
Protestolar sonucunda, etkinlik gerçekleştirilmedi ve ODTÜ Rektörlüğü güvenlik gerekçesiyle etkinliğin iznini iptal ettiğini duyurdu. Ancak bu etkinlikle beraber Kültür ve Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek bütün etkinlikler de güvenlik gerekçesiyle belirsiz bir tarihe kadar askıya alındı. Robot Topluluğu ve Müzik Topluluğu’nun önceden planı yapılmış ve izinleri alınmış etkinlikleri de iptal edildi.
ODTÜ Rektörlüğü “terör örgütüne mensup öğrenci grupları ve onlarla iş birliği içerisinde olan kurum, oda ve dernekler” diyerek ODTÜ bileşenlerini hedef alan bir açıklama yayınladı. Protestoları organize eden ve katılan öğrencilerle beraber ODTÜ Mezunlar Derneği, Mimarlar Odası ve Şehir Plancıları Odası gibi öğrencilere destek olan kurumları da hedef alan ODTÜ Rektörlüğü, kendisinin de aynı kişiler ve kurumlar tarafından 6,5 yıldır protesto edildiğinin altını çizdi.
Bu karara karşı ODTÜ öğrencileri, “6,5 yıldır her gün ‘Verşan Kök ODTÜ’ye rektör olamaz’ sözünü duyan” Rektörlüğün, bundan sonra da aynı sesi duymaya devam edeceğini ifade ederek yasaklara karşı önce topluluk stantlarında ve etkinliklerinde buluştu, ardından Rektörlüğe yürüyerek itiraz dilekçelerini iletti. Toplulukların etkinliklerini askıyı alan karara karşı Rektörlük binasındaki “Rektörlük” yazısının altına “askıyı alınmıştır” yazan öğrenciler, kararın geri çekilmesi talebiyle protestolarını sürdürdü.
ODTÜ yönetimi, son yayınladığı kararla KKM’deki etkinlik yasaklarını kaldırdığını ancak (aşağıda isimleri yer alan) 17 topluluk için yasakların devam ettiğini duyurdu. Gerekçe olarak da adı anılan öğrenci topluluklarının eylemler için çağrıcı olmasını gösteren ODTÜ yönetimine karşı öğrenciler direnmeye devam ediyor.
Yaşananları ve bu yasağın etkilerini öğrenmek için ODTÜ Toplulukları ile konuştuk:
ODTÜ Biyogen (Biyoloji ve Genetik Topluluğu): “Baskıların bizlere geri adım attırmayacağını biliyoruz”
Bizler okulun olanaklarını kullanmakta birçok zorlukla karşılaşıyorken TGB’nin paravan olarak kullandığı Savunma Sanayi gibi topluluklar açısından bu süreçler daha kolay işletiliyor. Ancak asıl eleştirdiğimiz ve karşısında durduğumuz mesele ise TGB ve onun temsil ettiği birçok şey aslında. Bizler, ODTÜ Toplulukları olarak, okulun olanaklarını kullanırken fahiş kiralama ücretleri, okuldan herhangi bir destek almadan birçok masrafı olan etkinliklerin altından kalkmak, dilekçeler ve bürokrasiyle etkinlikten aylar önce uğraşmaya başlamamız gibi birçok zorluklarla uğraşıyoruz. En basitinden eskiden etkinliklerimiz için 5 iş günü öncesinden dilekçe veriyorken bu dönem gelen uygulama ile dilekçelerin 10 iş günü önce istenmesi bile birçok anlamda bizleri zorlamakta. KKM’de (Kültür ve Kongre Merkezi) geçen yıl indirimli hali için bile 6.600 TL vermiştik, bu sene ne ödeyeceğimizi kestiremiyoruz bile. Öğrenci Dekanlığı ile yapılan görüşmede Sekreterlik bize Savunma Sanayi Topluluğu’nun yapmaya çalıştığı “Savunma Sanayi Zirvesi” ile ilgili ise topluluk danışmanının bu etkinlikten haberi bile olmadığını söylediler.
TGB ve onun maşası olan Savunma Sanayi Topluluğu, Türkçe Topluluğu, Dergi 101 gibi oluşumlar geçmiş senelerde de birçok kez provakatif eylemliliklerde bulunmuşlardı. Kampüse polis eşliğinde girerek, öğrencilere ve akademisyenlerimize saldırmış/saldırtmıştır. Aynı zamanda birçok kez de “ODTÜ size mezar olacak!” gibi tehditvari söylemlerde bulunmuş ve her fırsatta ırkçı, ayrıştırıcı, cinsiyetçi ve fobik söylemlerde bulunmuşlardır. Bütün bunların karşısında ise ODTÜ yönetimi hiçbir şey yapmadı. Bu sene için ise TGB’ye karşı durmak yerine ilk elden tüm toplulukların etkinliklerini askıya almış, sonrasında ise ODTÜ Öğrencileri olarak yayınladığımız metinde imzası geçen toplulukların 45 günlük etkinlik yasağına çarptırmıştır. Bunları yapmasının altında yatan sebepleri, bizleri ayrıştırmaya çalışmasını, marjinalleştirme çabalarını görüyoruz. Ancak ODTÜ Öğrencileri olarak bütün bunlara rağmen yine birlikte durmayı da başarabiliyoruz. Bugün açısından hem topluluğumuzun KKM’de yapılmasını planladığımız AKEK’i (Aykut Kence Evrim Konferansı) ODTÜ öğrencilerinin sahiplendiğini hem de yıllardır zaman zaman AKEK üzerinde kristalleşen bu kısıtlama ve baskıların bizlere geri adım attırmayacağını biliyoruz.
Eylemlilik sürecinden sonra etkinlik yasaklarının başladığını ve üniversitenin Savunma Sanayi Zirvesi yapılana kadar KKM’de herhangi bir etkinlik yapılmasına izin vermediği duyuruldu. Bu politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Üniversitedeki öğrenci faaliyeti ve öğrenci siyaseti bu yasaktan etkilendi mi, etkilendiyse nasıl etkilendi?
Öğrenci dekanlığı ve sekreterliği ile yaptığımız görüşmede birçok kez KKM’nin durumunu sorduk. Ancak onların da kesin bir şey bilmediğinden bahsettiler. Hatta Kültür İşleri Müdürlüğü’nün dilekçelerimizi kabul etmemesinden haberdar olmadıklarını iddia ettiler. Görüşme esnasında Savunma Sanayi Topluluğu’na (SST) etkinliği tekrar yapıp yapmayacaklarını soracaklarını, yapmak isterlerse onlar yaptıktan sonra diğer etkinliklere izin vereceklerini söylediler. Yanlış anlamamak adına “Yani SST yaparsa mı biz etkinliklerimizi yapabileceğiz?” sorusunu ise geçiştirerek yuvarlak cevaplar verdiler. Bugün gelen mailde etkinliklerin yapılabileceğini duyurdular ancak ODTÜ Öğrencileri olarak TGB’yi teşhir ettiğimiz metne imzacı olan 17 tane resmi topluluğa ise 45 günlük “ceza” verdiklerini duyurdular. Bu topluluklardan birisi de biziz. Bu durumda fiiliyatta AKEK’i gerçekleştirmemizin önünü kesmekteler.
Bugün atılan mailde ise hukuksuz olduğunu düşündüğümüz durumlar var. Mailde referans verdiği maddelerin 3 gün önce eklendiğini fark ettik. Kanunların geriye yürümezliği ilkesine göre olay zamanından sonra eklenen maddelerin olaya dair bir referans olarak kullanılamayacağı apaçık bir gerçekliktir. ODTÜ Öğrencileri olarak bu durumun hukuki takibini de sağlayacağız. Bu politikalar, yasaklar, cezalar doğrudan ODTÜ Öğrencileri’nin birlikteliklerine yapılan saldırılardır. Bir araya geldiğimiz alanları kriminalize ederek bizleri sindirmeye çalışmaktalar. ODTÜ kamuoyuyla birlikte hazırlanmış metinlere atılan imzaları bundan sonraki süreçte suçmuş gibi göstererek kendi sesimizi çıkartmamızı engellemeye çalışıyorlar. Şu ana kadar verilen tepkiler açısından da ODTÜ Öğrencileri bu ayrıştırma politikalarına kanmayarak birlikteliklerini devam ettirme eğilimi göstermektirler. Nitekim bu tarz politikaları rektörlük ilk defa uygulamıyor, bunun son olacağını da düşünmüyoruz. Ancak ODTÜ Öğrencileri olarak bunlara geçit vermeyeceğiz ve topluluklarımızın etkinliklerini çıkartmak ve içeriklerini savunmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.
Bunların yanı sıra ise SST’nin diğer ODTÜ Topluluklarıyla kıyaslanması, bir tutulması bizler için kabul edilemez. ODTÜ Öğrencileri olarak bir topluluğun resmi olup olmamasına bakmıyoruz. ODTÜ kültürü ve öğrencileri içerisinde edindiği yere, ortaklaştığımız alanlara ve kurguladığımız ortak amaçlara yönelik olmasına bakıyoruz. Bu bağlamda da SST’nin bizler için meşru hiçbir yanı bulunmamakla birlikte, bizimle birlikte adı geçen 17 topluluğun da ODTÜ topluluğu olduğunu görüyor ve sahip çıkıyoruz.
Üniversite kamuoyunda bu zirve karşısındaki eylemlilik ve sonrasındaki etkinlik yasakları hakkında ne düşünülüyor, nasıl bir tepki uyandı?
Etkinlik yasakları ODTÜ Öğrencileri nezdinde hiçbir şekilde kabul edilebilir bir zemine oturmuyor. Tepkisini izinli oldukları amfilerden, sınıflardan çıkmayarak gösteren rutin etkinlikleri engellenmeye çalışılan topluluklar da var.
Askıya alınma mailinden sonra 2 gün içerisinde bir eylem örüldü. Eylem öncesinde fizik çimlerinde isteyen toplulukların etkinlikler yaptığı, standlar açtığı bir “etkinlik şenliği” düzenlendi. Sonrasında kalabalık bir grupla Rektörlük önüne yürüdük. Genel basın açıklaması ve toplulukların kendi yaşadığı problemleri anlattığı açıklamalar sırasında 5 topluluk üyesi Genel Sekreter’le görüştü ve toplulukların Yönetim Kurulu üyelerinin imzaladığı dilekçeler teslim edildi. Genel Sekreter’in muhatabın kendisi olmadığını belirtmesi üzerine yine Genel Sekreter aracılığıyla Öğrenci Dekanıyla bir görüşme ayarlandı. 16 Ocak Pazartesi günü yapılan görüşmeye 8 topluluğun üyeleri metni imzalayan 40 topluluğun temsilcileri olarak katıldı. Görüşmede Genel Sekreter, Öğrenci Dekanı ve İç Hizmetler Müdürü de bulunuyordu. AKEK konusu açıldığında durumumuzun acil olduğunu ve bir an önce bu konuda bir şeyler yapılması gerektiğini söylediler. 20 Ocak Cuma günü atılan mailde ise bu ‘yapılması gereken şeyin’ hukuksuz bir şekilde 45 günlük etkinlik yasaklaması olduğunu gördük. Birçok topluluğun yanımızda olduğunu biliyoruz. Bu sürecin resmi olarak takipçisi olacağız ve ne olursa olsun Aykut Kence Evrim Konferansı’nı gerçekleştireceğiz.
ODTÜ LGBTİQAA+ Dayanışması: “Mücadelemizin ve dayanışmamızın çok güçlü olduğunu biliyorum, bu baskı ve yasaklamaların üstesinden gelebileceğimize inanıyorum”
Bu eylemlilik başlamadan önce resmi olmalarına rağmen KKM’de etkinlik yapmalarına “rektörlük açısından uygun görülmediği” gibi bir gerekçe ile izin verilmeyen, etkinliklerine izin verilmiş olsa dahi sonrasında atanmış rektörlüğün keyfi reddiyle karşılaşan topluluklar olduğunu biliyoruz. Buna ek olarak ODTÜ Kayyumluğu KKM’de etkinlik yapabilmeleri için topluluklardan fahiş ücretler talep ediyor, yani topluluklara para karşılığında KKM’de etkinlik yapma izni veriliyor. Çoğu topluluğun bunu ödemeye kaynaklarının yetmediğini de eklememde fayda var diye düşünüyorum.
TGB denen örgüt, İran’daki Molla rejimi ile, Afganistan’da Taliban’la yakın ilişkileri olan faşist bir örgüttür. Buna ek olarak TGB, Türkiye’de “Aile Yürüyüşleri” adı altında düzenlenen LGBTİ+fobik nefret yürüyüşlerinin örgütleyicilerindendir. Yani TGB açıkça faşist ve LGBTİ+fobik bir çetedir.
ODTÜ Yönetiminin TGB’ye karşı hiçbir yaptırımı olmadı, hatta tersi şekilde TGB’lilerin ODTÜ Kampüsüne girmelerine önayak olan ODTÜ Kayyumluğu, yine aynı şekilde polisi ve ÖGB’si ile kampüs içinde de TGB’lileri korudu. Tüm politik görüşlere aynı uzaklıkta yaklaştıklarını söyleyen ancak böyle olmadığı açıkça belli olan ODTÜ Kayyumluğu, TGB gibi faşist çetelere karşı anti-faşist mücadelede bulunan ODTÜ Öğrencilerine ise doğrudan disiplin soruşturması açtı.
Kayyumluğun öğrenci toplulukları etkinliklerini askıya alma kararına karşın bizler ODTÜ Öğrencileri olarak Rektörlüğe bir boykot çağrısında bulunduk. Bizler rektörlük önünde boykotumuza devam ederken birkaç temsilci arkadaş rektörlükle bu konuyu konuşmaya, topluluklarımızı ifade etmeye gittiler. Ancak şaşırtıcı olmayacaktır ki “Böyle bir durumdan haberimiz yok, öyle mi olmuş” gibi cevaplarla karşılaştılar. Sonrasında temsilci arkadaşlar sonraki hafta öğrenci dekanıyla bir görüşme gerçekleştirdiler. Görüşmenin çıktısına bakıldığında yine aynı şekilde yaşadığımız sorunların birçoğuna karşı “Öyle mi?” gibi oldukça gerçekçi olmayan tepkilerin verilmiş olduğunu görüyoruz. Ayrıca TGB’yi diğer politik gençlik örgütleriyle aynı kefeye koyan, yalnızca resmi toplulukları tanıdıklarına yönelik bir tavır takınarak ODTÜ bileşeni olup resmi topluluk olmayan/olamayan topluluk ve örgütleri ötekileştiren söylemlerle de karşılaşıyoruz. KKM’deki etkinliklerin geleceğiyle alakalı konuşulduğunda ise Savunma Sanayi Topluluğu’nun kendi etkinliğini yapabilmesi durumunda askının kalkacağı belirtildi, buradan da ODTÜ Rektörlüğünün Savunma ve Sanayi Topluluğu’nu ve bununla beraber TGB’yi de koruduğunu çok net bir şekilde görebiliyoruz.
Tüm bunlara ek olarak bu konu hakkında ODTÜ’deki son durumu açıklamak adına kayyumluğun 20.01.2023 tarihli attığı bir mailden bahsetmek istiyorum:
Mail şu şekilde;
Değerli Öğrencilerimiz,
Daha önce askıya alındığı duyurulan öğrenci toplulukları etkinlikleri 23 Ocak 2023 Pazartesi gününden itibaren yapılabilecektir.
Ancak, resmi bir öğrenci topluluğunun izinli bir etkinliğinin yapılmamasına, Kongre Kültür Merkezi (KKM) içinde Üniversitemiz alt yapısına ve stantlara zarar verilmesine ve öğrenci topluluklarının etkinliklerinin askıya alınmasına yol açan çağrıda adı bulunan, aşağıda isimleri yazılı 17 resmi öğrenci topluluğunun Genel Kurul ve prova dışındaki etkinlikleri Üniversite Yönetim Kurulu Kararı ile revize edilen Öğrenci Kültür / Spor Toplulukları Usul ve Uygulama Esasları belgesi 13.5. Maddesi’ne göre, 23 Ocak 2023 tarihi itibarı ile 45 gün süre ile yapılmayacaktır.
1. Dağcılık ve Kış Sporları Topluluğu
2. ODTÜ Oyuncuları
3. Çevre Topluluğu
4. Sosyoloji Topluluğu
5. Siyaset Bilimi Topluluğu
6. Medya Topluluğu
7. Felsefe Topluluğu
8. Arkeoloji Topluluğu
9. Sinema Topluluğu
10. Münazara Topluluğu
11. Ekonomi Topluluğu
12. Amatör Fotoğrafçılık Topluluğu,
13. Bilim ve Gelecek Topluluğu
14. Bilgisayar Topluluğu
15. Yapı Topluluğu
16. Mimarlık Topluluğu
17. Biyoloji ve Genetik Topluluğu.
Bilgilerinizi rica ederiz.
Öğrenci Dekanlığı
Bu mailden açıkça anlaşılacağı üzere, ODTÜ Kayyumluğu anti-faşist bir mücadele sürdüren, TGB gibi faşist bir çetenin ODTÜ’de etkinlik yapmasına izin vermeyen ODTÜ Öğrencilerine disiplin soruşturması açmakla kalmamış, yine aynı şekilde TGB gibi faşist ve LGBTİ+fobik bir çetenin ODTÜ’de etkinlik yapmasına izin vermeyen ODTÜ Topluluklarını mail yoluyla fişleyerek hedef göstermiş ve bu toplulukların etkinliklerini 45 gün yapamayacağını söyleyerek cezalandırmak istemiştir. Bu durum, ODTÜ Kayyumluğunun bu baskıcı, hedef gösteren, faşistleri koruyup anti-faşist mücadelelerini sürdüren ODTÜ Öğrencilerini cezalandıran tavrı kabul edilemez, bizler ODTÜ Öğrencileri olarak bu duruma izin vermemek adına yapabileceklerimizi konuşmaya devam ediyoruz.
ODTÜ Öğrencileri olarak etkinlik yasaklarına dair rektörlük önünde bir boykot gerçekleştirdik ve bence bu boykota olan katılım kuvvetliydi. Bu yüzden bu durumun ODTÜ öğrencilerinin çoğunda bir tepki uyandırdığını düşünüyorum. Bizler biliyoruz ki ne ODTÜ Öğrencileri ne ODTÜ kültürü dediğimiz kültür ne de anti-faşist mücadelemiz, lubunya mücadelemiz faşist ve LGBTİ+fobik bir çete olan TGB’nin ODTÜ de rahatça etkinlik gerçekleştirebilmesine izin verir. Şahsen ben mücadelemizin ve dayanışmamızın çok güçlü olduğunu düşünüyorum ve kayyumluğun bu baskı ve yasaklamalarının üstesinden gelebileceğimize inanıyorum.
ODTÜ Medya Topluluğu: “ODTÜ’de Hasan Tan dönemi nasıl geçtiyse, Verşan Kök dönemi de geçecek. Onlar gidecek, biz kalacağız ve direnmeye devam edeceğiz”
Karşı çıkılan nokta topluluğun ya da etkinliği kendisi değil, Savunma Sanayi Topluluğu’nu bir paravan olarak kullanan Vatan Partisi ile ilişkili olan TGB’nin bir oluşumu olmasıydı. Bu yeni bir örnek de değil; bunun örneklerini 2019’da TGB’nin yemekhaneyi basmasıyla, Dağcılık ve Kış Sporları Kulübü’nün Baraka’daki odasının kapısını kırarak kapılarına “cCc, RTE” gibi yazılar yazmasıyla, okula polisle birlikte girip öğrenci dövmeleriyle hatırlıyoruz bu insanları. Genel tepki böyle bir topluluk olan TGB’ye karşı güvenli bir kampüs sağlamaya yönelikti. Çünkü buradaki hafıza sadece o günle ilgili değil, TGB’nin günlük hayatta ve sosyal medyada söylediklerine de bir tepki var. Kendilerinin Taliban ve Molla yanlısı söylemlerinin bir yansıması da vardı bu tepkide. Özetlemek gerekirse, tepki Savunma Sanayi Topluluğu’na ya da onun herhangi bir etkinliğine değil, bu topluluğu paravan olarak kullanan TGB’ye yönelikti. Basında “ODTÜ Öğrencileri savunma sanayine karşı çıkıyor” gibi yayınlanıyor ama tepki temelde buna yönelik değildi. Okulda ASELSAN’ın, HAVELSAN’ın etkinlikleri de oluyor, mesela Malzeme Bilimi Topluluğu her sene bu kurumlardan konuşmacılar getiriyor. Okulun kendisini de savunma sanayinden konuşmacılar davet ediyor okula. Ama bu etkinliğin farkı bahsettiğim noktalarda zaten.
Eylemlerden sonra ODTÜ yönetimi birçok yasak kararına imza attı. Topluluğunuz “17 kulüpten oluşan liste”ye dahil edilerek engellenmeye çalışılıyor. Bunları nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz bu listeye şaşırmadık. Çünkü rektörlüğün daha önce de böyle ayrıştırıcı politikalarını daha önceden de görmüştük. Mesela mezuniyet zamanında veya devrim yürüyüşü zamanında “bazı örgüt ve gruplar” diye ODTÜ bileşenlerinin ayrıştırıldığını görmüştük. Bu sefer de resmi olan/olmayan diye bir ayrımda bulunuyorlar. Sosyal medyada görüyoruz, insanların bir kısmı da rektörlüğün bu politikasına kanıyor. Toplulukların ayrıştırılıp birbirine kırdırılmaya çalışıldığı bir popülist bir yöntem. Biz buna karşı bütün bileşenler olarak birlikte durarak, birlikte ses çıkartarak durmaya çalışıyoruz. Bunu da yapmaya devam edeceğiz.
ODTÜ Öğrencileri ve ODTÜ Medya Topluluğu, bu yasaklar karşısında bundan sonra nasıl bir mücadele hattı izleyecek?
Bu konuda sessiz kalınmayacağını, birlikte bir şey yapılması için tartışıldığını, konuşulduğunu söyleyebilirim. Bunun devamı tabi ki olacak, 45 gün ceza verildi de öğrenciler buna ses çıkarmayacak gibi bir senaryo kimsenin aklına gelmiyordur zaten geçmişimize baktığımızda da. Bu noktada neler yapabileceğimizi, özellikle farklı neler yapabileceğimizi konuşuyoruz. Bildiriler, sosyal medya çalışmaları, eylemler tabi ki yapılmaya devam edecek ama bu noktada daha yaratıcı neler yapabiliriz diye konuşuyoruz. ODTÜ Medya Topluluğu olarak biz de bu sürecin içinde yer alacağız. Yazılı ve görsel medya araçlarımızla üretimlerimizi sürdüreceğiz. Mücademelemiz bitmedi, artarak devam ediyor.
Rektörlükle TGB olayından sonra bir görüşme yapıldı. Orada 8 bileşen vardı, biz de vardık. Genel Sekreterle, Kültür İşlerinde Topluluklardan Sorumlu hocamızla ve Ek Hizmetlerden Sorumlu beyefendiyle görüşme yaptık. Burada kendi meramımızı anlattık. Onların tavırları da çok netti: “Üstten bir baskı var, biz de aslında yapmak istiyoruz ama imkan yok, bütçe yok, biz sizi anlıyoruz” gibi orta yolcu bir tutumları vardı.
Zaten biz de ODTÜ’de ve diğer üniversitelerde yaşananları seçim döneminin ve bu iktidarın yansımalarından bağımsız düşünemeyiz. Tamamen Mayıs’a kadar bir şey olmadan, problem çıkmadan, her şey devam etsin gibi bir yaklaşım var. Bunlar gelip geçici, ODTÜ’de Hasan Tan dönemi nasıl gelip geçtiyse Verşan Kök dönemi de geçecek. Ve bu çok uzak bir gelecekte olmayacak. Seçimden sonra büyük ihtimalle kendileri de burada olmayacak. Onlar gidecek, biz kalacağız ve direnmeye devam edeceğiz!