Bizim de “17 Kasımlarımız” Vardır
Mert Batur
Türkiye’de çok bilinmese de 17 Kasım, dünyada Uluslararası Öğrenciler Günü olarak anılıyor. Az da değil, 81 yıllık bir tarihi var 17 Kasım’ın… Bu günün tarihi, 1939’a, Prag Üniversitesinde Nazi işgaline karşı Çekoslovakya’nın bağımsızlığı için yapılan gösteriye uzanıyor. 28 Ekim 1939’da düzenlenen bir gösteride öğrenci hareketinin önderlerinden Jan Opletal ağır şekilde yaralanıyor ve 14 gün sonra hayatını kaybediyor. Jan Opletal’ın cenazesine katılan binlerce öğrencinin öfkesi, ancak 17 Kasım’da Nazilerin 9 öğrenciyi yargısız olarak infaz etmesi ve 1200 öğrencinin tutuklanmasıyla bastırılıyor.
Daha yakın tarihte, 1973’te ise Yunanistan’ın öğrenci hareketine merkez olmasıyla da meşhur Atina Politeknik‘in (Atina Teknik Üniversitesi) öğrencileri, 1967’den beri süren askeri cuntaya karşı üniversiteyi işgal eder. İşgal sırasında, üniversitede bulunan ekipmanları kullanarak Politeknik’i bir radyo istasyonu haline getirirler ve 4 gün boyunca cuntaya karşı yayınlar yaparlar. Ancak bu işgal de, üniversiteye giren tanklar ve binlerce öğrencinin yaralanmasıyla sonuçlanır.
“Bizimkilerin” 17 Kasımları…
Öğrenci hareketinin uluslararası tarihine ilham veren bu işgaller, ortak tarihimizde ve Türkiye öğrenci hareketinde de sayısız örneği olan üniversite işgallerinde yaşıyor. Belki 17 Kasım’da değil; ama 6 Kasım YÖK karşıtı eylemlerde, demokratik üniversite işgallerinde, “halk için bilim halk için üniversite” pankartlarında… Biz de, 17 Kasım Uluslararası Öğrenciler Günü vesilesiyle bu topraklarda öğrenci mücadelesinin özellikle yakın tarihine odaklanarak, “bizimkilerin 17 Kasımlarını” aramaya koyulduk. Bu günü, üniversitelerde yabancı öğrencilerin ve çok-kültürlülüğün günü haline getirerek (ki bunlar da çok önemlidir; ancak bugün bunlardan ibaret değildir) ehlileştirmeye çalışanlar karşısında özgürlüğe koşan, dinmez isyanların taşıyıcısı öğrenci hareketinin tarihini hatırlamaya ve hatırlatmaya çalıştık.
“ODTÜ ayakta, AKP’ye direniyor!”
18 Aralık 2012’de, dönemin Başbakanı olan Recep Tayyip Erdoğan, Göktürk-2 uydusunun fırlatılışını izlemek üzere ODTÜ’ye geldi. Öğrencilerin, Erdoğan’ı ve AKP’yi protesto etmek üzere düzenlediği yürüyüş ve gösterilere, polisin gaz bombalarıyla saldırması üzerine genişleyen eylemlerde, bir öğrenci de başına isabet eden gaz fişeği nedeniyle beyin kanaması geçirdi. Bu eylemlerin ardından, çeşitli üniversitelerin akademisyenleri ve öğrencileri de dahil olmak üzere ODTÜ öğrencisinin protesto hakkını kullandığı yönünde açıklamalar gerçekleştirildi. Ancak Erdoğan, böyle bir hakkın olmadığını, böyle öğrencilik olmayacağını iddia etti.
Protesto eylemlerinin büyüyüp genişlemesiyle beraber, öğrenciler gün boyu etkinliklerin yapıldığı ve yeni YÖK tasarılarının da tartışıldığı forumlar ve toplantılar yaptılar. Bir yandan yürüyüş ve eylemlerin de sürdüğü ODTÜ’de, öğrencilere tahsis edilen amfinin süresinin 21:00’de dolacak olmasına karşılık, öğrenciler 48 saat boyunca üniversiteye terk etmeme eylemi yapacaklarını açıkladılar.
İki gün süren işgalin ardından öğrenciler Devrim Stadında diğer üniversitelerden gelen öğrencilerle de buluşarak bir konser düzenledi. Bu hareketli günlerden geriye, öğrenci hareketine ilham olan, Devrim Stadına öğrencilerin kendi bedenleriyle yazdığı “ODTÜ AYAKTA” yazısı kaldı. Ama tek kalan bu değil… 2019 yılında ODTÜ şenliklerinin iptal edilmesine yönelik karara ve ODTÜ Onur Yürüyüşüne yönelik polis saldırısına karşı buluşan öğrencilerin de dersleri boykota yönelik yaptıkları “Polis, şiddet, nefret varsa ders yok!” çağrısı da daha önce ODTÜ Ayakta eylemlerinde kullanılmıştı. ODTÜ tarihine buradan bakınca, nice 17 Kasımlarıyla öğrenci hareketine ilham olmaya devam ediyor.
“İşgalin, katliamın lokumu olmaz!”
19 Mart 2018’de Boğaziçi Üniversitesinde savaş karşıtı öğrencilerin “İşgalin, katliamın lokumu olmaz” pankartı açmasını izleyen süreçte yaşananlar, özellikle üniversiteye yönelik polis saldırıları açısından önemli bir uğrak oldu. Boğaziçi Üniversitesi tarihinde kampüse ilk defa polis girmesiyle başlayan saldırıda, 14 öğrenci tutuklandı.
Bu kez Cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bu çapulculara kesinlikle meydanı bırakmayacağız” diyerek hedef gösterdiği öğrenciler, yurtlardan ve üniversite girişinden gözaltına alınarak işkenceye maruz bırakıldı. “Savaşa hayır; barış hemen şimdi” ya da “Yaşasın halkların kardeşliği” gibi sloganların da iddianameye alındığı davada mahkeme, 27 öğrenciye 10 ay hapis cezası verdi. Bunlardan 20’sinin hapis cezası ertelendi. Yedi öğrenci ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmedikleri için 6 bin lira para cezasına çarptırıldı. Üç öğrenci de beraat etti.
Prag’da ya da Atina’da olduğu gibi, Boğaziçi Üniversitesinde de öğrencilere yönelik polis saldırısı, öğrenci hareketinin uluslararası tarihinde yerini aldı. Özellikle halklar arasında sürdürülen savaşlara karşı düzenlenen bir eylem olması sebebiyle Uluslararası Öğrenciler Gününün tarihine de eklenmesi gereken bir eylem olarak hafızalara kazındı.
“Yemeğime dokunma, sıra arkadaşıma vurma!”
Öğrenci hareketinin tarihsel odaklarından biri olan İstanbul Üniversitesinde 31 Aralık 2019’da başlayan eylemler de, polis saldırısı, direniş ve kazanım süreçleriyle bu tarihte yerini alıyor. 2019 yılının başında yemekhaneye yapılan zamlara ek olarak, 2 Ocak 2020 itibariyle öğünlerin azaltılması ve tekrar yapılan fahiş zamlar karşısında bir araya gelen öğrenciler “Yemeğime Dokunma!” diyerek bu kararları protesto etti.
Eylemlerin üçüncü gününde Beyazıt Meydanına bakan ana kapıya “Öğrencisi açken tok yatan rektör bizden değildir!” pankartının asılmasıyla başlayan polis saldırısında, özellikle medyaya yansıyan bazı görüntüler kamuoyunda geniş yankı buldu. Görüntülerde bir polisin, demokratik hakkını kullanan öğrencilerden birine copla (ve öfkeyle) saldırdığı görülüyordu. Buna karşı oluşan kamuoyunun etkisiyle de, ilgili polise bir soruşturma başlatıldığı duyuruldu. Öğrencilerin eylemleri sonucunda ise zam kararı geri çekildi ve öğrenci hareketinin uzun zamandır beklediği temel kazanımlardan birini elde edilmiş oldu.
17 Kasım’ı hatırla ve mücadeleyi de…
Bizim toprakların “17 Kasımlarından” bazıları böyle; ama büyük YÖK karşıtı eylemleri, üniversite işgallerini ve daha nicelerini de unutmuyoruz. 17 Kasım vesilesiyle, bütün dünyada parasız eğitim hakkı, demokratik üniversite, erkek şiddetine karşı eşit kampüsler ve çok daha fazlası için mücadele eden öğrencilere dayanışmamızı iletiyoruz.
* Başlık için dipnot: “Bizim de dağlarımız vardır Che Guevara” dizeleriyle ünlü Metin Demirtaş şiirinden mülhem.