Birleşmiş-Milletler-İnsan-Hakları-Yüksek-Komiserliği-Logo

Covid-19 Tedbirlerinin İnsan Hakları Yükümlülükleriyle Uyumu için 10 Temel Prensip

14 Nisan 2020

Bu çeviri 30 Eylül 2020’de Sivil Alan Araştırmaları Derneği tarafından yapılmıştır. https://www.ohchr.org/EN/NewsEvents/Pages/DisplayNews.aspx?NewsID=25788&LangID=E

“Devletlerin Covid 19 tehdidine tepkisi, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerini askıya almak olmamalıdır.” – BM barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakları uzmanı Mr. Clément Voule

CENEVRE (14 Nisan 2020) – Covid-19 salgını, tüm dünyada insan hakları konusunda eşi görülmemiş zorlukları ortaya  çıkarmıştır. Barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü hakları Birleşmiş Milletler Özel Raportörü Clément Voule bugün yaptığı açıklamada: “Halkı bu sağlık tehlikesinden korumak için birlikte çalışan hükümetlerin, uluslararası kuruluşların ve sivil toplumun çabalarını selamlıyorum.Pusulamız insan hakları olduğunda, bu salgının üstesinden gelmek ve gelecek için direnç oluşturmak için daha iyi bir durumda olacağız” demiştir. 

“Hiçbir ülke veya hükümet bu krizi tek başına çözemez; sivil toplum örgütleri, pandemiye karşı mücadelede stratejik ortaklar olarak görülmelidir. Bu nedenle  dünya çapındaki sivil toplum örgütleriyle yapılan çevrimiçi görüşmelerden aldığım ve sivil toplumun etkin müdahaleleri destekleme yeteneğini de içeren çeşitli can sıkıcı sınırlamalara  ve eğilimlere ilişkin bilgilerden dolayı endişeliyim.”

Birçok devlette halka açık toplantıları ve hareket özgürlüğünü sınırlayan yasalar çıkarılmıştır. Ne yazık ki, uygun müdahale önlemlerinin tasarlanması veya gözden geçirilmesi sürecinde sivil toplum örgütlerine nadiren danışılmıştır ve bazı durumlarda bu tür yasa ve yönetmeliklerin nasıl çıkarıldığı tartışmalıdır. Ek olarak, bu kanun ve düzenlemeler genellikle geniş ve belirsizdir ve ne bu yeni kanunlarla ilgili net bilgilerin zamanında ve yaygın bir şekilde yayılmasını, ne de verilen cezaların orantılı olmasını veya sonuçlarının tam olarak dikkate alınmasını sağlamak için fazla bir şey yapılmıştır.

Çoğu durumda bu tedbirler ayrımcı bir biçimde, ana hedef olarak dezavantajlı topluluklarla, muhalif figürlere ve gruplara uygulanıyor gibi görünüyor. Özel Raportör dahil olmak üzere çeşitli BM insan hakları uzmanlarının halihazırda  hükümetlerin anayasal garantileri askıya almak, kapsamlı olağanüstü hal kanunlarını çıkarmak ve kararname ile yönetmek için krizi ele geçirdiği vakalara karşı dikkatli olunması uyarısı özellikle endişe vericidir. 

Pek çok vakada benimsenen tedbirlerin halk sağlığını garantiye almaktan çok muhalif unsurları kırmaya ve onlar üzerindeki kontrolü sağlamlaştırmaya yönelik olduğu görülmektedir. Kriz yönetiminin militarizasyona doğru eğilim göstermesi de aynı şekilde endişe vericidir. Bazı devletler yüz yüze oylamanın daha  güvenli alternatiflerini bulmak için yeterince çaba sarfetmeden planlanan seçimleri ertelemiştir. 

Sivil toplum kuruluşları da çalışmaları sırasında çok sayıda kısıtlama ve sınırlama ile karşı karşıya kalmaktadır. Bazı Devletlerde, mevcut kriz durumuna göre düzenlenmiş iç kurallarını gösteremedikleri için yeni dernekler kayıt altına alınmamaktadır. Sivil Toplum çalışanlarının, krize müdahale etme ve savunmasız nüfusa destek sağlama konusunda kilit bir rolü varken, kısıtlayıcı yasalar ve bir kısmı sınır – ötesi finansa erişimin olmamasından kaynaklanan mali sıkıntılar nedeniyle bu rolü oynamaları sınırlandırılmıştır. Dahası, sivil toplum üyeleri, diğer çalışanlarla birlikte, gerekli kişisel koruyucu ekipmana erişemedikleri için kısıtlanmış durumdadırlar. Bu bağlamda, işçi temsilcilerinin işyerindeki tehlikeli durumlarla ilgili konuşmaları yüzünden misilleme ile karşı karşıya kaldıkları davaların raporları özellikle rahatsız edicidir. 

Kriz ayrıca bilgiye erişimin geniş çapta sınırlandırılması  için de kullanıldı. Bazı Devletler, “yanlış haberlerin” yayılmasını cezalandıran yeni tedbirler benimser veya zaten yürürlükte olan benzer kanun hükümlerine karşı güveni tazelerken kriz hakkında rapor veren kişiler uyarıldı, tutuklandı veya sınır dışı edildi. İnternet erişimi özellikle kriz zamanlarında çok önemlidir; internete erişimle ilgili mevcut ve yeni sınırlamalar veya belirli web sitelerine ve bilgi biçimlerine yönelik sansür, bu nedenle bu dönemde rahatsız edicidir. 

Mevcut halk sağlığı acil durumu karşısında, barışçıl toplanma ve örgütlenme özgürlüğü Özel Raportörü, Devletlere insan hakları yükümlülüklerine uygun bir şekilde karşılık vermeleri gerektiğini hatırlatmak ister. Özel Raportör bilhassa on temel ilkeyi vurgulamaktadır:

Bir: Yeni yasal önlemlerin insan haklarına saygı göstermesini sağlamak. 

Alınan her yeni önlemin süreci ve özü açısından insan hakları yükümlülüklerine uygun olması hayati önem taşımaktadır. Mümkünse, yeni önlemler kabul edilmeden önce sivil toplumla istişarelerde bulunulmalıdır. Yeni yasa ya da düzenlemelerin kabul edildiği durumlarda, haklara getirilen her türlü sınırlama yasallık, gereklilik ve orantılılık ilkelerine uygun olmalıdır. İnsan hakları ve temel özgürlüklere ilişkin geniş kapsamlı kısıtlamaların ilan edilmesi kabul edilemez. Sivil toplum aktörleri, özellikle insan haklarını izleyenler, sendikalar, insani yardım sağlayan sosyal hizmetler ve kriz yönetimini takip eden gazeteciler için serbestlik ön görülmelidir. Kabul edilen her yeni önlem hakkındaki bilgiler geniş çapta yayılmalı, yerel/yerli dillere çevrilmeli ve cezalar uygulanmadan önce halkın bu yasaları öğrenmesi için uygun zaman tanınmalıdır. Yasa ya da yönetmelikler hiçbir durumda ayrımcı bir şekilde uygulanamaz. Yeni önlemlerin nasıl yürürlüğe konulduğunu açıklayan bilgiler kamuya açık ve herkes tarafından kolayca istişare edilebilir olmalıdır. Kriz süresince yasanın haklara uygun ve ayrımcılık gözetmeden uygulanmasını sağlamak için, alınan önlemlerin bağımsız olarak gözetimi ve gözden geçirilmesi garanti altına alınmalıdır. Dahası, her durumda uygulanan cezaların orantısız olmaması,bu cezaların  enfeksiyonun daha fazla yayılmasına katkıda bulunmaması, yargı sistemlerinin azalan işleyişi ve karşı karşıya olunan mali zorluklar dahil o anki beklenmedik durumların hesaba katılması hayati bir önem arz eder.

İki: Acil halk sağlığı  durumunun hak ihlalleri için bir bahane olarak kullanılmamasını sağlamak.

Krizin genel olarak hakları veya özel olarak barışçıl toplanma ve dernek kurma özgürlüğü haklarını bastırmak için bahane olarak kullanılmaması zorunludur. Kriz, Yargısız ve Keyfi İnfazlar Özel Raportörünün de vurguladığı gibi, ne eylemleri dağıtırken aşırı güç kullanılmasına, ne de orantısız ceza verilmesine bir gerekçe teşkil edebilir. OHAL ilan edilirse ve bu durum Siracusa Prensiplerine uyması gereken hakların ihlaliyle sonuçlandığında devletlerin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’ni bilgilendirme yükümlülükleri vardır. Covid-19’un neden olduğu halk sağlığı acil durumu sona erdiğinde, konulan tüm sınırlamaların kaldırılması ve barışçıl toplanma ve dernek kurma özgürlüğünden tam olarak yararlanmanın yeniden sağlanması hayati önem taşımaktadır. Bu bağlamda, devletler, yürürlükteki krizle ilgili olarak geçirilen kanunlara veya olağanüstü hallere , son verme hükümlerini dahil etmeli ve halk sağlığı acil durumu sona erdiğinde bunların otomatik olarak sona ereceğini garanti etmelidir. Kriz bağlamında, yürütme organında aşırı ve geniş yetkiden kaçınmak ve yürütme yetkisinin keyfi kullanımını denetlemek için adli ve parlamentoya ilişkin denetimlerin ve dengelerin güçlendirilmesi özellikle önemlidir. 

Üç: Demokrasi sonsuza kadar ertelenemez.

Özel Raportör, mevcut küresel pandemi bağlamında uygun seçim yöntemleri tasarlamanın karmaşık olduğunu ve bunun kolay bir çözüm yolu olmadığını kabul etmektedir. Pek çok ülkede meclislere getirilen sınırlamalar, bireylerin kampanya yapma ve mitinglere katılmasına, seçmenlere ulaşmasına ve seçim süreçlerini izlemesine engel olmaktadır. Sivil toplumun adaylarla veya seçimler bağlamında daha geniş bir halk kitlesi ile ilişki kurması da sınırlanmaktadır. Bu zorlu koşullar altında, aşağıda vurgulandığı gibi, ifade özgürlüğüne saygı duyulması ve internette barışçıl toplanma ve dernek kurma özgürlüğünün tam olarak sağlanması çok daha önemlidir. Devletler seçim dönemlerinde karar verme süreçleri konusunda şeffaf olmalı, ayrıca gereken tutumun belirlenmesinde sivil topluma danışmalıdırlar. Bazı durumlarda yerinde oy kullanmanın ksıtlanması gerekirse de devletler, seçimlerin zamanında gerçekleşmesi için posta yoluyla oy kullanma gibi alternatif prosedürler dahil mümkün olan tüm önlemleri almalıdır. Her durumda seçim süreçlerinin adil olması sağlanmalıdır.

Dört: Kapsayıcı katılımın sağlanması.

Kriz dönemlerinde aktif yurttaşlık çok önemlidir. Sivil toplum, kapsayıcı politikaların oluşturulmasına  yardımcı olmak, bilgi yaymak, paylaşıma ve işbirliğine dayalı yaklaşımlar oluşturmak ve savunmasız topluluklara sosyal destek sağlamak açısından mevcut krize müdahale etmede  hükümetlerin temel  ortağı olarak görülmelidir. Devletler, derneklerin herhangi bir kısıtlama olmaksızın kaydolabilmelerini ve sivil toplum kuruluşlarının savunuculuk faaliyetlerini uluslararası düzey de dahil olmak üzere özgürce yürütebilmelerini sağlamayı da kapsayacak şekilde, örgütlenme özgürlüğüne tam anlamıyla saygı gösterilmesini sağlamalıdır. Devletler ayrıca sivil toplum kuruluşlarının etkili halk sağlığı stratejilerinin tasarlanması ve uygulanmasına katılmasını desteklemelidir. Devletler, özellikle engellileri ve savunmasız toplulukları destekleyen ve savunan kuruluşlar da dahil olmak üzere hayati sosyal destek sağlayan sivil toplum kuruluşlarına mali destek sağlamalıdır. Devletler, bu tür kuruluşların hizmet ettikleri topluluklara erişim yeteneklerinin uygunsuz bir şekilde sınırlandırılmamasını sağlamalıdır. Buna ek olarak, kriz sivil toplum kuruluşlarının, savunma avukatlarının ve gazetecilerin; polisi, hapishaneleri, göçmen gözaltı merkezlerini ve Devletin yasal süreçlerinin diğer bileşenlerini izlemek için hayati önem taşıyan işleri üstlenmesini engellemek amacıyla kullanılmamalıdır.

Beş: Çevrimiçi  örgütlenme ve toplanma özgürlüğünü garanti etmek.

Barışçıl toplanma ve dernek kurma özgürlüğü hakları çevrimdışında olduğu gibi, çevrimiçi olarak da uygulanabilmelidir. Fiziksel olarak bir araya gelmenin kısıtlandığı böylesi dönemlerde, internete erişimin ve internet kullanımının sağlanması çok daha elzemdir. Devletler, internetin kapatılması veya çevrimiçi sansür gibi kısıtlamalardan kaçınmanın yanı sıra, internetin nüfusun tamamı için erişilebilir ve karşılanabilir olması için gereken önlemleri almalıdır. Devletler, özellikle sivil toplum kuruluşlarının kayıtlarını çevrimiçi olarak tamamlayabilmelerini sağlamalı ve çevrimiçi forumlar aracılığıyla politikaların  geliştirilmesi sürecine  katılmaları için fırsat yaratmalıdır. Her durumda, çevrimiçi barışçıl toplantı ve dernekleşme haklarının sağlanması, bireylerin mahremiyet haklarına tam olarak saygı gösterilmesini ve korunmasını gerektirir. 

Altı: İşyerlerinin örgütlenme ve toplanma özgürlüğü haklarının korunması.

Dernek kurma özgürlüğü, işyeri bünyesinde sendika ya da diğer farklı biçimlerde örgütlenme hakkına, barışçıl toplanma özgürlüğü de grev hakkına dek genişletilebilir. Kriz, işyerlerinin korunmasına ve tüm çalışanların sağlık hakkını garanti altına alan önlemlere olan ihtiyacın altını çiziyor. Çalışanlar, örgütlendikleri veya işyerlerinde daha fazla koruma ve güvenlik ihtiyacı olduğuna ilişkin konuşmaları nedeniyle hiçbir zaman işten çıkarılamaz.

Yedi: İfade özgürlüğü sağlanmalıdır.

Gazeteciler ve insan hakları savunucuları da dahil olmak üzere sivil toplum aktörlerinin, ister kriz ve krizin yönetimi, isterse diğer konularla ilgili olsun, özgürce fikir ve bilgi arama, alma ve verme hakları sağlanmalıdır. İnsan hakları savunucularını hedef almak için konuşlandırılmayı da kapsayan uzun bir istismar geçmişine sahip olan “yanlış haberleri” suç sayan yasalardan özellikle kaçınılmalıdır. 

Sekiz: Sivil toplumun çok taraflı kurumlara katılımı güvence altına alınmalıdır.

BM ve diğer çok taraflı kurumlar, sivil toplum kuruluşlarının, özellikle kamu-özel sektör ortaklıkları durumunda, -Covid-19 müdahalesi ile ilgili olanlar dahil olmak üzere- tüm politik kararlara katılmaya devam etmesini sağlamalıdır. BM ve diğer çok taraflı kurumlar ayrıca, BM insan hakları organlarının ve diğer toplantıların açık oturumlarının yayınlarını ve arşiv görüntülerini kullanıma açmaya devam etmeli ve mümkün olan yerlerde, video bağlantısı yoluyla sivil toplumun katılımını kolaylaştırmalıdır. BM Kuruluşları ve organları, yüz yüze toplantılar yapılmadığında sivil toplum kuruluşlarına proaktif sosyal yardımda bulunmalı, çevrim içi toplantıları ve istişareleri insan hakları savunucularının güvenlik ihtiyaçlarına ve çevrim içi örgütlenme özgürlüğünü kullanmanın zorluklarına göre uyarlamalıdır. BM Ülke Ekiplerinin rolü  şu dönemde özellikle önemlidir. Hem BM/hükümet ortaklıklarının ve müdahalelerin sağlanması, hem de Covid-19 bağlamında sivil toplum üzerindeki potansiyel sınırlamaların izlenmesi için, bu ekiplerin Covid-19 müdahaleleri ve insan hakları etrafında sivil toplumla olan ilişkileri güçlendirilmelidir.

Dokuz: Uluslararası dayanışmaya her zamankinden daha çok ihtiyaç var.

Mali sınırlamalar, sivil toplumun Covid-19 krizine yapılacak müdahaleye katkıda bulunma yeteneğini açıkça kısıtlıyor. Krizden önce bile sivil toplumun finansmana erişimi sınır ötesi desteği kısıtlayan yasalar tarafından sınırlandırılmıştı. Devletler, özellikle uluslararası finansman da dahil olmak üzere, sivil toplumun fonlara erişimini gereksiz şekilde kısıtlayan kanunları yürürlükten kaldırmalıdır. Dahası, mümkün olan yerlerde devletler sivil toplum örgütlerine hem mali olarak hem de diğer şekillerde destek sağlamalı ve birçok sivil toplum kuruluşunun genel olarak halk sağlığını sağlamada oynadığı kilit rolü kabul etmelidir. 

On: Covid-19’un gelecekteki etkileri ve popüler reform çağrılarına yanıt verme.

Son olarak, Özel Raportör, mevcut krizden önceki yılın dünya çapında benzeri görülmemiş bir protesto dalgasıyla mimlendiği gözlemini sunuyor. Protestocuların talepleri ve endişeleri bağlamdan bağlama farklılık gösterirken,  ısrarla daha demokratik yönetişim, insan haklarına daha fazla saygı, eşitliğin artırılması, kemer sıkmaya son verilmesi ve iklim değişikliği ve yaygın yolsuzlukla mücadele için anlamlı adımlar atılması çağrısı yaptılar. Mevcut krizin bu talepleri hafifletmesi olası görünmüyor; eğer bir şey değişecekse o da şudur: Krizin neden olduğu ekonomik gerileme, eşitsizliği artıran mali önlemlerle birleştiğinde, yalnızca altta yatan nedenleri şiddetlendirmeye hizmet edecektir. Bu bağlamda, devletlerin kriz karşısında vatandaşların taleplerini tümüyle dikkate alması, daha demokratik yönetişim yapılarını benimsemesi, hakların korunmasını ve yerine getirilmesini sağlaması, eşitsizliği azaltması ve daha yeşil,daha sürdürülebilir enerji kaynaklarına geçişin sağlanması gibi müdahalelerde bulunması çok daha fazla ilgi görmekte ve desteklenmektedir.

SON.

Clément Nyaletsossi Voule (Togo), Mart 2018’de barışçıl toplanma ve dernek hakkı uzmanı olarak  BM Özel Raportörlüğüne atandı. Kendisi avukattır ve şu anda Cenevre İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk Akademisinde yardımcı araştırmacı olarak çalışmaktadır. Göreve gelmeden önce Uluslararası İnsan Hakları Servisinin (ISHR) çalışmalarına liderlik etti. Voule, ayrıca Togo İnsan Hakları Savunucuları Koalisyonu Genel Sekreteri, Togo Uluslararası Ceza Mahkemesi Koalisyonu için kampanya görevlisi ve Togo’daki Uluslararası Af Örgütü bölümünün Genel Sekreteri olarak çalıştı. Voule, 2011 yılından bu yana Afrika İnsan ve Halkların Hakları Komisyonunun Madencilik Endüstrileri, Çevre ve İnsan Hakları İhlalleri Çalışma Grubunun uzman üyesidir. 

Özel Raportörler, İnsan Hakları Konseyinin Özel Prosedürlerinin  bir parçasıdır. BM İnsan Hakları sistemindeki en büyük bağımsız uzmanlar organı olan Özel Prosedürler, Konseyin dünyanın her yerindeki belirli ülke durumlarını veya tematik konuları ele alan bağımsız bilgi elde etme ve izleme mekanizmalarının genel adıdır. Özel Prosedürler uzmanları gönüllülük esasına göre çalışır; BM personeli değillerdir ve çalışmaları için maaş almazlar. Herhangi bir hükümet veya kuruluştan bağımsızdırlar ve bireysel kapasiteleri ile hizmet ederler.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish