10

Stonewall’dan Türkiye’deki LGBTİ+ Öğrencilerin Direnişine

Osman Gönülveren

Her yıl Haziran ayında kutlanan Onur Ayının kökeni, Stonewall Inn mücadelesine dayanmaktadır. Stonewall ayaklanmaları, New York’ta bulunan, insanların cinsel yönelimini ve cinsiyet kimliğini açık bir şekilde ifade edebildiği sayılı mekanlardan biri olan Stonewall Inn barına yapılan polis baskını sonrasında başlayan ilk LGBTİ+ açık direnişidir. 28 Haziran 1969 yılında başlayan bu isyanın ve direnişin tek sebebi yalnızca gerçekleştirilen polis baskını değildi. Ayaklanmanın altında yatan asıl sebep,  LGBTİ+’ların sistematik olarak maruz kaldığı ayrımcı politikalar ve uygulamalardı. Sebepsiz gözaltılar ile hukuksal bir dayanağı olmayan suçlamalara başkaldıran LGBTİ+lar, asıl olarak temel haklara erişimlerinin önündeki engellere karşı mücadele ettiler.

Stonewall ayaklanmasından bir yıl sonra New York, Los Angeles ve Chicago’da eş zamanlı bir şekilde ABD’nin ilk Onur Yürüyüşü gerçekleştirildi. ABD’deki yürüyüşten 2 yıl sonra ise Avrupa’da ilk Onur Yürüyüşü 1972 yılında Almanya’nın Münster kentinde kutlandı.

Türkiye’de ilk olarak 1993 yılında “Özgür Cinsellik Haftası” adı altında yapılmak istenen Onur Yürüyüşü, valiliğin yasaklanmasıyla gerçekleştirilemedi. Uzun bir süre yasaklar sebebiyle yapılamayan Onur Yürüyüşü ilk defa 2003 yılında gerçekleştirildi. Gökkuşağının altında yapılan yürüyüşlere ise 2011 sonrası yoğun bir katılım gerçekleşti. Fakat 2015 yılında, Trans Onur Yürüyüşüne ve Onur Yürüyüşüne katılmak isteyenler polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. Onur Yürüyüşü, 2015 yılında yapılan müdahalenin ardından insan haklarına aykırı gerekçelerle yasaklı.

Burada vurgulamak gerekiyor ki, Onur Yürüyüşü yasaklanmış olsa da LGBTİ+ mücadelesi devam ediyor. Onur Yürüyüşünü elbet bir gün gerçekleştireceğimizi biliyoruz. İstiklal Caddesinde gökkuşağının altında yürüyemesek de; evde, sokakta, kafede, iş yerinde, okulda ve her yerde var olarak mücadelemize her an her gün devam ediyoruz.

Lubunya kampüste: Üniversiteler kapsayıcı değil

LGBTİ+ mücadelesi için önemli bir anlamı olan Onur Ayına girmiş bulunuyoruz. Her ne kadar Onur Yürüyüşünü gerçekleştiremesek de sesimizi farklı yollardan duyurmaya devam ediyoruz. Bu bakımdan üniversite öğrencisi LGBTİ+’larla kampüste LGBTİ+ olmak üzerine bir dizi röportaj gerçekleştirdik. Onur Ayı ve LGBTİ+ mücadelesi hakkında da düşüncelerini sorduğumuz ilk röportajı Deniz’le gerçekleştirdik.

Uludağ Üniversitesi öğrencisi olan Deniz, okumakta olduğu kampüste LGBTİ+ olmayı şu sözleriyle ifade ediyor: “Uludağ Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi olarak, okulum merkez kampüsten oldukça uzak bir yerde bulunuyor. Hukuk Fakültesi bu kampüse 1 buçuk saat, şehir merkezine de 45 dakika uzaklıkta. Bu haliyle bir kampüsten bahsetmek pek doğru değil. Kampüsün canlı ve renkli havası burada yok. Daha tek tip ve heteronormatif yapıda bir yer. İnternetin olmadığı bir dönemde burada okuyor olsaydım herhalde “bu dünyada bir Zeki Müren bir de ben varım” klişesini damarlarıma kadar hissedebilirdim.

Bağlı olduğu fakültenin sosyalleşmeye imkan sağlamadığını söyleyen Deniz, diğer öğrencilerle arasındaki ilişkiyi “Açık olduğum toplamda 3 arkadaşım var ki onlar az sayıdaki açık fikirli öğrenciler arasında. Çoğunlukla onlarla vakit geçiriyorum. Diğer öğrencilerle muhakkak iyi anlaşabiliyoruz ancak hetero davrandığım sürece. Bu anlamda kampüste LGBTİ+ olmak yalnız hissettiriyor.” şeklinde açıklıyor. Fakat Deniz gelecekten umutlu olduğunu, LGBTİ+ dayanışmasının kampüsteki lubunyayı güçlendireceğine inandığını söylüyor.

Deniz, Onur yürüyüşü kapsamında ya da genel olarak kampüste LGBTİ+ etkinliklerinin yapılabilmesi hakkında sorduğumuz soruyu “Kendi kampüsümde bir etkinlik yapma cesaretim olmadı. Çünkü muhtemelen böyle bir girişimde tek kişi olurdum veya arkamda utangaç üç yakın arkadaş olurdu. Fakat merkez kampüste bir LGBTİ+ öğrenci topluluğu olduğunu biliyorum. Onlar stand açabiliyorlar ve sanırım bu konuda ciddi bir sorunla karşılaşmadılar.” sözleriyle cevaplıyor.

Deniz, okul yönetiminin LGBTİ+ etkinliklerine yönelik yaklaşımını bilmediğini söylüyor: “İdarenin tutumunu fakültem özelinde bilemesem de hocalarımız her konuda anlayışlı ve kendini geliştirmiş insanlar. Onlarla herhangi bir sorun yaşayacağımızı zannetmiyorum. Ancak bu durum İstanbul’un yakınlığı ile de alakalı olabilir. Son derece kalifiye hocalarımız oldu ve hepsi Bursa yakın olduğu için buraya gelmişlerdi. Başka bir Anadolu şehrinde aynı durumla karşılaşacağımı zannetmiyorum. Happy Pride diyerek salınacağım ufacık kampüste az önce yok olduğunu söylediğim nefret söylemi birden kanlı canlı bir hale bürünürdü.” 

Deniz LGBTİ+ öğrenci olarak Onur ayı hakkında ne düşündüğünü şu cümleleriyle ifade ediyor: “Onur ayı bebeğim gibi, buradan tüm lubunlara “Happy Pride” diyorum. Ama maalesef Pride, Uludağ Hukuk’ta bizimle değil. Merkez kampüste hakkını vererek kutlayabilirdim belki de. Haziran sonunda olması da ayrı bir handikap oluyor tabi. Sınavlar çoğunlukla bitiyor ve herkes ailesinin yanına dönüyor. O nedenle Onur haftası ile özleşiyoruz ama ancak mezun olunca kavuşacağız gibi duruyor.

Deniz’e son olarak LGBTİ+ mücadelesinin onun için ne anlam ifade ettiğini sorduğumuzda ise “LGBTİ+ mücadelesi, şu an duygusal olarak kendimi içinde konumlandırdığım bir şey. Fiziki olarak henüz bir şey yapamıyorum. Bu hem benim özel şartlarımla hem de kampüs yaşantımla ilgili tabi. Ancak profesyonel hayatımda bir şekilde yollarımız kesişecek ve ben de mücadelenin bir ucundan tutacağım. Şu an için belirtmeliyim ki; açılma sürecim halen devam ediyor ve oldukça yeni sayılır. Kendimi ve varoluşumu anlamlandırabilme yolunda hareket bana güç veriyor. Doğru bilgiye ulaşmam ve yönelimle barışmam için pek çok kaynak sunuyor. Yalnızlık hissini oldukça hafifletiyor. Tüm okuyucuların onur haftasını kutluyorum. İlerde yasakların olmadığı bir Türkiye’de buluşmak, özgürce onurumuzu kutlamak için…”

Güneş: Kampüste yürüdüğümüz her yürüyüşümüz, onur yürüyüşüdür bizim!”

Röportaj yaptığımız bir diğer öğrenci ise Okan Üniversitesinden Güneş. Öğrencisi olduğu okulun LGBTİ+’lara alan açmadığını dile getiren Güneş, kampüste LGBTİ+ öğrenci olarak neler hissettiğini, “Lubunya bir üniversiteli olarak üniversite kampüsünde güvenli olmayı çok isterdim. Ancak görüyoruz ki, üniversitemizin kampüsü LGBTİ+ öğrenciler için kapsayıcı bir yer değil. İkili cinsiyet sistemine göre atanmış tuvaletlerden, LGBTİ+ları kapsamayan taciz yönetmeliğinden anlayacağımız üzere üniversite bir LGBTİ+ olarak güvende ve diğer üniversiteliler kadar konforlu hissedemiyorum.”  sözleriyle anlatıyor.

Üniversite LGBTİ+’ların ifade alanı bulması konusunda zorlandığını dile getiren Güneş, derslerde de bu durumun benzer şekilde işlediğini söylüyor “Ne yazık ki üniversitede belli başlı bazı dersler yüzünden LGBTİ+’ların sözünü duymak güç. Bu derslerde de bir ifşa olma durumundan ve doğabilecek şiddet ihtimalinden çekindiği için birçok LGBTİ+ sözünü açıkça ve güvenle söyleyemiyor.

Okulda yapılacak LGBTİ+ etkinlikleri konusunda sürekli engellerle karşılaştığını söyleyen Güneş, idare tarafından bahaneler sunulmasını “Üniversite bir LGBTİ+ topluluğumuz yok. Yönetim kurulunda olduğum bir öğrenci topluluğu ile ancak yılda bir ya da iki etkinlik yapabiliyoruz. Her etkinlik yaptığımızda kulüp hakkında, katılımcılar hakkında, organizasyonu yapan yönetim kurulu hakkında birçok söz kulaktan kulağa geziyor. Bu durum bize kendimizi güvende hissettirmiyor. Topluluğumuzun danışman hocası ve fakültede bazı yardımlaştığımız, dayanıştığımız hocalarımızdan başka pek bir dayanışma göremiyoruz. Ne hikmetse bazen etkinlik yapacak uygun salon bulamıyoruz. Bazı arkadaşlarımızın üniversite yönetiminden alacağı tepkilerden çekindiği için ‘direkt LGBTİ+ konulu bir etkinlik yapmayalım, başımıza bela almayalım’ dediğine sıkça rastladım, üzücü değil mi?” şeklinde ifade ediyor.

Son olarak Güneş’e LGBTİ+ öğrenci olarak LGBTİ+ mücadelesi hakkında ne düşündüğünü soruyoruz: “Alçak gönüllü olmaya gerek yok! Dün olduğumuz yerde değiliz. Daha çok örgütlüyüz, daha çok dayanışma halindeyiz. Üniversitelerde de aynen bu şekilde. Etkinliklerimizi engelleseler de, korku imparatorluğu kursalar da, tehdit bile etseler biliyorlar ki kampüsleri özgürleştirmekten vazgeçmeyeceğiz. Kampüste yürüdüğümüz her yürüyüşümüz onur yürüyüşüdür bizim. Umutsuzluğa kapıldığımızda düşünmemiz gereken tek şey yalnız olmadığımızdır. Nitekim kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!”

Arya:
Mücadeleye devam ediyoruz ve edeceğiz. Bu kavga hiç bitmeyecek. LGBTİ+ olun ya da olmayın, görünür olun olmayın bu mücadele herkes için.

Son olarak görüşme gerçekleştirdiğimiz öğrenci Marmara Üniversitesinden Arya. LGBTİ+ öğrenci olarak üniversitede rahat edemediğini söyleyen Arya: “Marmara Üniversitesi açık fikirli bir yer değil. Kendimi rahat hissetmiyorum. Kampüste ayrımcılığa uğrayan çok çeşitli topluluklar bulunuyor. LGBTİ+ öğrenciler de bunların içerisinde.”

Arya, okuldaki LGBTİ+ etkinliklerinin gerçekleştirilmesi üzerine sorduğumuz soruya “LGBTİ+’lar rahat bir ifade alanı bulamıyor bizim okulda. Ben de etkinliklere katılıp şiddet tehdidiyle karşı karşıya gelmek istemiyorum. Zaten etkinlik yapılmıyor/yapılamıyor bildiğim kadarıyla. Okuldaki hocalar da yardımcı olmuyor bu konuda. Hazırlık sınıfındayken bir hocam “Kadın mısın erkek misin? Erkek kıyafetleri neden giyiyorsun?” gibi bir soru sormuştu. Okulda yaşadığım ilk ayrımcılığın açık bir şekilde hocadan gelmesi okulun tavrını anlamamı sağlamıştı.” cevabını veriyor.

En sevdiği ayın geldiğini söyleyen Arya, LGBTİ+ mücadelesi hakkındaki düşüncelerini şu cümleler özetliyor “Mücadeleye devam ediyoruz ve edeceğiz. Bu kavga hiç bitmeyecek. LGBTİ+ olun ya da olmayın, görünür olun olmayın bu mücadele herkes için.

Üniversitelerde dayanışma var

LGBTİ+ öğrenci dayanışması birçok üniversitede gerek kulüp gerekse topluluk altında güçlenerek büyümekte. LGBTİ+ kulüpleri/toplulukları, yaptıkları etkinlikler ve yürüttükleri kampanyalarla LGBTİ+fobiyle mücadele ediyor ve kampüsleri LGBTİ+’lar için daha güvenli hale getirmeye çalışıyor.

LGBTİ+ öğrencilerin dayanışmasına verilebilecek örneklerden biri cinsiyetsiz tuvalet kampanyası. Verilecek ilk örnek, Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları Kulübünün 2016 yılında kazanımla sonuçlanan mücadelesi. Cinsiyetsiz tuvalet kampanyası benzer şekilde Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı Kulübü ve ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması tarafından da kendi kampüsleri içerisinde yürütüldü.

Geçmiş tarihlerden LGBTİ+ öğrenci dayanışmasına dair bir diğer örnek ise Ege Üniversitesi Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırma ve Dayanışma Topluluğunun gerçekleştirdiği “Nefretsiz Kampüs” projesi. Üniversite yönetimi tarafından resmi topluluk olması hala daha engellenen Ege’li öğrencilerin 2015 senesinde gerçekleştirdiği bu proje, kampüsteki LGBTİ+’ların dayanışmasını arttırmaya ve ayrımcılığı sonlandırmaya yönelikti.

Daha birçokları arasından verilecek bir diğer örnek ise İstanbul’daki bazı üniversite LGBTİ+ kulüplerinin/topluluklarının bir araya gelerek oluşturdukları “Kampüste Lubunya” dayanışma ağı. Kampüste Lubunya, geçtiğimiz yıl pek çok farklı konunun konuşulduğu “Yasaklara Karşı Üniversiteler Arası Onur Haftası” etkinliklerini gerçekleştirmişti.

Üniversitelerdeki LGBTİ+ dayanışmasına dair verilebilecek daha fazla örnek olduğunu belirterek, bu dayanışmanın artacağına inanıyoruz. Dayanışmayla beraber herkesin kampüste daha rahat yürüyebileceğine daha rahat var olacağına inanıyoruz. LGBTİ+’ların özgürleşmesinin herkesi özgürleştireceğini hatırlatıyoruz. Gökkuşağının renkleri altında yürürken kendi rengimizi bulacağımız günün geleceğini biliyoruz. 

*İsimler anonimleştirilmiştir.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish