Uzaktan Eğitim, Neye Uzak?
Mert Batur
Bütün dünyada etkisini gösteren ve pandemi ilan edilen COVID-19 salgını sebebiyle 23 Mart’tan itibaren, uzaktan eğitim kapasitesine sahip bütün üniversitelerde uzaktan eğitime geçileceği açıklanmıştı. Aslında bu karar, Yükseköğretim Kurulunun (YÖK) uzun süredir uygulamaya çalıştığı politikanın tersini, çok kısa sürede bütün öğrencilere uygulanabilir şekilde değiştirmesi anlamına geliyordu. Aşamalı olarak uzaktan eğitimden vazgeçilmeye çalışan bu dönemde, salgının büyüklüğü sebebiyle fiilen yapılan derslerin imkansız hale gelmesi, her derecedeki eğitim ve öğretim kurumlarında uzaktan eğitimi yeniden gündeme getirdi.
Uzaktan eğitimin yaygın biçimde uygulamaya koyulmasıyla beraber, hak gaspları da ortaya çıkmaya başladı. Birçok üniversitede uzaktan eğitimin gerektirdiği teknik ve fikri hazırlık, hem üniversitelerdeki altyapı eksiklikleri hem de akademisyen sayılarının yetersizliği sebebiyle tamamlanamadı. Yurtların da kapatılmasıyla, bütün memlekete dağılan üniversite öğrencilerinin evlerinde de altyapısal sorunların veya maddi eksikliklerin bulunması,eğitim hakkını nasıl etkileyeceği tartışma konusuydu. Sürecin başlamasıyla hem eğitim hakkı hem de kamusal bir hizmetten yararlanırken sahip olunan diğer hakların bu uygulamadan nasıl etkilendiği görüldü.
Biz de, Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak söz konusu durumdan etkilenen öğrencilerle görüşmeler yaparak güncel durumu onlardan dinledik. Yazımızın devamında öğrencilerle yapılan röportajlara yer verilmiştir.
Devlet üniversiteleri: Kampüse ve eğitim hakkına uzak eğitim
Marmara Üniversitesi, uzaktan eğitim kararının hemen ardından öğrencilerin, öğrenci numaraları ve kişisel şifreleriyle giriş yapabildikleri bir sistem üzerinden video veya yazılı materyaller ile uzaktan eğitim başladı. Marmara Üniversitesi, İngilizce hazırlık öğrencisi Yıldız’a* bu durumun ders içeriklerini nasıl etkilediğini sorduk: “Normalde hazırlıkta dinleme, yazma, konuşma ve okuma üzerinden bir eğitim alıyorsunuz. Yani mesela İngilizce hazırlığı geçtikten sonra sadece bölüm derslerini takip edebilecek durumda olmuyorsunuz, aynı zamanda konuşuyor, yazıyor oluyorsunuz. Bunun için de öğretenle etkileşim içinde olmak şart.” diyor Yıldız ve ekliyor: “Bizim şimdi yaptığımız, internetten daha önceleri aldığınız görüntülü kurslar olurdu, onlara benziyor.” Görünen o ki, sadece teknik imkansızlıklar açısından değil; derslerin içeriği açısından da öğrenmeyi güçleştiren bir süreç bu.
“Etkileşim derken kabaca bir iletişimi kastetmiyorum” diyor Yağmur, “Üniversite öğrencisi olmak, hele benim gibi daha ilk senesinde olan öğrenciler açısından bu demek olmamalıydı. Kampüs, sınıf, arkadaşlıklar… İşte ne bileyim, mesela hazırlıkta pratik de yapabileceğim bir ortam bekliyorduk. Bize hazırlık için lise-5 gibi olur demişlerdi. Şimdiki durum mezuna kalmışız da sınava tekrar hazırlanıyormuşuz gibi hissettiriyor.”
COVID-19 salgını sebebiyle tekrar gündeme gelen kamusal haklarla ve bu yazının konusu olan eğitim hakkıyla da bağlantılı olarak, kamusal bir mekan olarak üniversitenin ne demek olduğunun da daha kolay anlaşılabildiği bir dönemdeyiz. Üniversiteler, öğrencilerin yalnızca teknik bilgilerle donatıldığı yerler olarak değil; sosyalleştiği, ifade imkanları geliştirdiği, fikri düzeyde derinleştiği yerler olarak anlam kazanabiliyor.
Bir kampüste öğretim görmenin ne demek olduğunu daha yakıcı bir örnekle şöyle ifade ediyor İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi Kağan: “Biz uzaktan eğitim deyince hiç değilse bir video bekliyorduk. Twitter’da görmüşsünüzdür belki, bizde bir akademisyen uzaktan eğitim meselesine yepyeni bir bakış açısı getirdi. Okulun sistemine yüklediği notta, bir kitabın bazı sayfaları arasındaki konuların bu hafta işlenmiş kabul edileceği yazıyor. Değil konu anlatımı, değil video, yönlendirici bir ibare bile yok. Sadece sayfa sayıları…” Bunun yıllardır hukuk öğrencileriyle ilgili geliştirilen ve kendisinin de haklı bulduğu bir eleştiriyi nasıl tersine çevirdiğini de ekliyor: “Bize, hukuk öğrencilerine, derse gitmiyorlar, işte kitaptan okuyup geçiyorlar, notlardan çalışıyorlar falan denirdi. Şimdi uzaktan eğitim diye sadece kitap paylaşılıyorsa o zaman demek ki öyle yapıyorsak da haklıymışız.”
Kağan, İstanbul Üniversitesinde hukuk eğitimi almanın uzun yıllardır hayali olduğunu söylüyor. Salgınla beraber öğrencilerin mecbur kaldığı uzaktan eğitimin bunu nasıl etkilediğini de şöyle cevaplıyor: “Hukuk basitçe okunacak, düşünülecek, tek başına çalışıp verilecek bir alan değil. Güncel gelişmeleri takip etmek gerekiyor, felsefi tartışmalar yapmak gerekiyor. Yoksa adaleti evde kendiniz düşünemezsiniz. Yani düşünürsünüz de… Biliyorsunuz, İstanbul Üniversitesi pratik açıdan çok şey öğretiyor insana.” Gülüşmelerle beraber bilmeyenlere açıklıyor Kağan: “Mesela bilirsiniz, polis sizi bir eylemden aldığı zaman Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) uyarınca ne yapmalı, neyle suçlanırsınız, nasıl savunma yaparsınız… İstanbul Üniversitesi eğitim düzeyinde hukuk açısından da adalet fikri açısından da verimli bir yer, şimdi bundan mahrumuz işte.”
Vakıf Üniversiteleri: Eşitliğe ve imkanlara uzak eğitim
Uzaktan eğitim, eğitim hakkı ve (kent hakkının bir görünüş biçimi olan) kampüs hakkı açılarından olduğu kadar eşitlik açısından da tartışmalar yaratıyor. Uzaktan eğitim süreçlerine katılabilmek için, hiç değilse internete bağlanıp video izleyebildiğiniz bir cihazınız ve sürekli bir internet bağlantınız olması gerekiyor. Bunlar için de uygun bir ekonomik koşul içinde yer almanız… Belirginleşen ekonomik bunalım karşısında, uzaktan eğitimin öğrencileri nasıl etkilediğini Özyeğin Üniversitesinden Eylem’e sorduk: “Ben yüzde yüz burslu okuyan bir öğrenciyim. Okurken aynı zamanda çalışıyorum. Kiram, faturalarım, işte her şeyi kendim ödüyorum. Bir bilgisayarım vardı, ama eski bir cihaz. Kafasına göre, bazen çalışıyor bazen donup bekliyor. Evdeki internet bağlantısı video izlemek için uygun değil. Ben ailemin evine gelmeden önce doğru düzgün internet kullanan da yoktu zaten evde. Geçen gün aradık iyileştirelim interneti diye. Kabloları değiştirmemiz gerekiyormuş nihayetinde, nereden bakarsanız 300 lira. Buyrun buradan başlayalım uzaktan eğitime.” Aynı anlatım içinde öğrenci evinden de bahsettiği için merak edip sorduk, şimdi ne olacak o evin kirası? “İki arkadaşım hala kalıyor evde. Onlar ödemeye çalışıyor, ben de buradan gönderebildiğim kadar gönderiyorum. Bu ay ödeyebilir miyiz, onu konuşuyoruz biz de…”
Uzaktan eğitime devam edemeyecek öğrenciler için açıklanan dondurma hakkını kullanıp kullanmayacağını soruyoruz Eylem’e: “Bir kere dondurma hakkı diye bir şey olabilir mi? Ona eğitim hakkının engellenmesi denir. Ben donduramam, açıkçası bir dönem daha üniversitede kalabilecek durumum yok. Pek çok insanın da böyle düşündüğüne eminim. Ama mesela bizim okulda donduracak olan öğrenciler de var, onların da gerekçesi şu; okula yüksek paralar ödüyoruz, eğer internet üzerinden eğitim alacaksak ne anlamı var? Üniversitenin imkanlarından faydalanamayacaksak neden bu kadar para ödeyelim? Onların gerekçesi de haklı.”
Ufak bir kampanya: Başka yolu yok muydu?
Biz bu yazıyı hazırlarken Karabük Üniversitesi öğrencileri de başka bir taleple sosyal medyada görünürlük sağladı. Uzaktan eğitimin ve bu süreç sonunda yapılacak sınavların eşitsizlik yaratabileceğinden ve ölçme değerlendirme için yeterli olmayacağından şüphe eden öğrenciler, ödev verilmesi ve bunların değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor. Uzaktan eğitimin sonunda sınavların nasıl yapılacağına dair bütün öğrencilerin paylaştığı kafa karışıklığına dair bir çözüm önerisi getirdiler. Kabul edilir ya da edilmez, bilemiyoruz ama bu süreçlerin öğrencilerle ve üniversitenin bütün bileşenleriyle beraber şeffaf ve demokratik biçimde kurgulanmasından daha verimli sonuçlar çıkacağını gösteren bir öneri bu.
Sağlık emekçileri COVID-19 salgınıyla mücadele ederken, öğrenciler de eğitim hakları başta olmak üzere öğrenci oldukları için sahip oldukları bütün hakları koruyup geliştirmek için mücadele ediyor, düşünüyor, tartışıyor. Umudumuz, hem sağlığımız hem de haklarımızın kaybolmadığı; aksine, iyileştiği bir dönemin bizi bekliyor olması.
Dayanışmayla…
*Öğrencilerin isimleri değiştirilerek, öğrenciler anonimleştirilmiştir.