bogazici-universitesi-ogrencilerinden-dilekce-eylemi-848191-5

Yönetmelik iptal edildi, mücadele sürüyor: Öğrencilerin ifade özgürlüğü var mı?

11 Mart 2023’te Resmî Gazete’de yayımlanan kararla Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Öğrenci Disiplin Yönetmeliği yürürlükten kaldırıldı. Bunun ne anlama geldiğini ortaya çıkarmak için kavramları gözden geçirelim ve yakın geçmişte kısa bir yolculuğa çıkalım.

Neyin suç olduğuna kim karar verir?

Yürürlükten kaldırılan Yönetmelik, dayanağını 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’ndan alıyordu. Bu Kanun’un 54. maddesinde, kabaca disiplin cezası gerektiren fiiller ve disiplin cezaları sayılıyor ancak aralarından sıralı ya da dereceli bir ilişkilendirme kurulmuyordu. Hangi fiilin suç teşkil ettiği ve bu suça hangi cezanın verilebileceği yönetmelikle düzenlenmek üzere açık bırakılıyordu.

Geçtiğimiz Eylül ayında Anayasa Mahkemesi bu düzenlemenin kanunîlik ve belirlilik ilkelerini ihlâl ettiğini ifade ederek ilgili maddeyi iptal etti, ancak bu iptal kararının dokuz ay sonra yani takribî 2023-2024 eğitim-öğretim yılının başından itibaren geçerli olmasına karar verdi. Böylece Öğrenci Disiplin Yönetmeliği’nde sayılan suç ve cezaların dayanağı olan kanun maddesinin Anayasa’yı ihlâl ettiği ortaya konmuş oldu.

Bu kararın anlamı kısaca şu: 1) Üniversitelerde hangi fiilin suç teşkil ettiğine dair bir düzenlemek yönetmelikle yapılamaz çünkü suç teşkil ettiği iddia edilen fiiller öğrencilerin ifade, toplanma ve örgütlenme özgürlükleri üzerinde bir sınırlamaya yol açar ve temel haklar ancak kanunla sınırlanabilir. 2) Kanunda hangi fiilin hangi suçu oluşturduğu ve hangi suça hangi cezanın verilebileceği anlaşılabilir şekilde belirlenmemiştir, bu yüzden öğrenciler neyin suç olduğu neyin olmadığı konusunda öngörüye sahip olamazlar.

Gözden kaçan düzenleme: İptal edilen madde yeniden düzenlendi

Anayasa Mahkemesinin (AYM) verdiği bu karardan sonra kamuoyunda tartışılmadığından gözden kaçtığını düşündüren bir düzenleme yapıldı. 2547 Sayılı Kanun’un 54. maddesi yeniden düzenlenerek fiiller, suçlar ve cezalar arasında sıralı ve ayrıntılı bir düzenlemeye gidildi. Böylece AYM’nin iptal kararında ortaya koyduğu gerekçeler giderildi.

11 Mart 2023’te YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği iptal edilince bilgi almak üzere YÖK’ü aradık. Önce Yönetmelik’in iptal edildiğinden haberleri olmadığını, henüz kurum içi bir bilgilendirme yapılmadığını aktardılar. Daha sonra yeniden dönüş yaparak yeni yönetmelik hazırlanana kadar disiplin soruşturmalarının 2547 Sayılı Kanun’un 54. maddesine dayanarak yürütüleceğini ifade ettiler.

Böylece şu sonuç ortaya çıktı: An itibariyle YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği yürürlükte değil, yeni yönetmelik hazırlanana kadar soruşturmalar ise geçtiğimiz Eylül ayında iptal edilerek Şubat ayında yeniden düzenlenip yürürlüğe sokulan 2547 Sayılı Kanun’un 54. maddesine göre yürütülecek. Burada esas nokta ise iptal edilen yönetmeliğe göre daha önce verilmiş disiplin cezaları için yargı yolunda öğrencilerin eli daha kuvvetli ve hâlihazırda bu eski yönetmeliğe göre sürdürülen disiplin soruşturmaları ise düşürülmeli. Çünkü yönetmeliğin Anayasa’ya aykırı olduğu hem AYM tarafından tespit edildi hem de kanun koyucu tarafından kabul edilerek maddede değişikliğe gidildi.

Hangi AYM kararları dikkate alınıyor, hangileri alınmıyor?

Yönetmeliğin iptali kararı Anayasa Mahkemesinin öğrenci disiplin soruşturmalarına dair verdiği tek karar değil. Hem de usûlen değil; öğrenci disiplin işlemlerinin esasını değerlendirdiği ve ifade özgürlüğü bağlamında temelden tartışmalar yürüttüğü birçok kararı var. Bu kararlarda yapılan ortak vurgulardan AYM’nin genel yaklaşıma dair bir özet çıkarılabilir.

  1. Üniversiteler özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği kabul edilir. Bir kamu kurumu olmakla birlikte ceza infaz kurumu, karakol veya örgün eğitim yeri niteliğinde olmayan üniversitelerde farklı düşüncelere sahip üniversite öğrencilerine daha fazla hoşgörü gösterilmesi gerekmektedir.

  2. İfade özgürlüğü herkes gibi üniversite öğrencilerinin de temel haklarından biridir. Söz konusu görüş ve fikirler tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade özgürlüğünün sıkı korumasından yararlanmalıdır.

  3. Eğitimin derecesi arttıkça öğrencinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler azalmalıdır. Bu sebeple üniversite öğrencilerinin ortaya koyduğu ifade ve görüşlere örneğin ortaöğretim öğrencilerine kıyasla daha fazla hoşgörü gösterilmelidir.

  4. Üniversitede ifade özgürlüğüne müdahale istisnaî nitelikte olmalıdır. Aksi durumu öğrencilerin ifade özgürlüğünü baskılayarak demokratik ve çoğulcu bir toplumsal yapının oluşmasını imkânsız hale getirir.

  5. Kamu otoritelerinin kabul edilebilir eleştiri sınırlarının özel bireylere nazaran çok daha geniş olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca kamu otoriteleri kendilerine yönelik eleştirilere farklı araçlarla cevap ve tepki verme imkânına sahiptir. Bu sebeple öğrencilerin ortaya koyduğu ifade ve görüşler kamu otoritelerini eleştirel ve hatta incitici dahi kabul edilse, bu otoritelerin yanlış veya hatalı bulduğu noktalara çeşitli araçlarla cevap verme imkânı olması sebebiyle cezalandırma ilk seçenek olmamalıdır.

  6. Üniversite öğrencilerine verilecek disiplin cezalarına ilişkin kararlarda müdahaleye konu eylemin eğitim kurumunun düzeni üzerindeki olası yahut mevcut olumsuz etkileri de mutlaka gösterilmeli, disiplin cezası uygulanmasının zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığına ilişkin ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulmalıdır. Ancak bu yetmez, aynı zamanda verilen cezanın ortaya konulan fiille orantılı olması gerekir.

Anayasa Mahkemesi’nin ortaya koyduğu bu yaklaşım, yıllar boyunca verdiği kararlarda tutarlılık içinde geliştirildi. Ancak ne öğrenci disiplin yönetmeliklerinde ne de kanunlar düzeyinde bu kararlar ve yaklaşım doğrultusunda bir iyileştirmeye bugüne kadar gidilmedi. Doğal olarak, bugüne kadar verilmiş kararlar içerisinde yalnızca son verilen iptal kararı uygulanarak, üniversitelerde öğrencilerin ifade özgürlüğünün esasına dair geliştirilen ve kaynağını Anayasa ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başta olmak üzere temel insan haklarına dair uluslararası sözleşmelerden alan bu yaklaşım görmezden gelindi.

Paralel bir örnek: KYK yurtlarında ifade özgürlüğü sorunu

Kredi ve Yurtlar Kurumu (KYK) yurtlarında uygulanan Yurt İdare ve İşlemleri Yönetmeliği’ne göre kınama cezası gerektiren fiillerden biri “Yurt bina ve tesislerine izinsiz ilan, poster veya afiş yapıştırmak veya bunları dağıtmak” olarak gösteriliyor. Yurttan süresiz olarak uzaklaştırma cezası gerektiren fiillerden bazıları ise şöyle: “Devlet büyüklerine karşı yurt içinde ve dışında hakarette bulunmak ya da bu nedenle Cumhuriyet Savcılığınca haklarında kamu davası açılmış olmak; idare ve idarecilere karşı toplu ya da ferdî olarak sözlü, yazılı ya da sosyal ve görsel medyada küçük düşürücü demeçte bulunmak; basın, sosyal ve görsel medyada yurt öğrencilerine, Kurum veya diğer kamu kurum ve kuruluşları ile yöneticilerine hakaret etmek veya aleyhinde gerçeğe aykırı beyanlarda bulunmak; oturma eylemi yapmak, pankart taşımak veya asmak, ideolojik veya politik amaçlı gösteri, toplantı, tören düzenlemek, demeç vermek; yurt içinde veya dışında terör örgütlerinin eleman temini amaçlı düzenlenen faaliyetlere katılmak.”

Bunlara ek olarak; eğer bir öğrenci hakkında bu suçlamalarla herhangi bir disiplin soruşturması yürütülüyorsa yurt müdürü ilgili öğrencinin yurda girişini 30 gün süre ile engelleyebiliyor ve Genel Müdürün onayıyla bu süre uzatılabiliyor. Sonuçta; örneğin sosyal medyada yurt müdürünün aleyhinde bir görüş bildiren öğrenci doğrudan soruşturmayı da yürütmekle görevli olan yurt müdürü tarafından disiplin soruşturması dahi sonuçlandırılmadan yurttan uzaklaştırılabiliyor.

Masumiyet karinesi başta olmak üzere temel ceza hukuku ilkelerinin ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere birçok temel insan hakkının açıkça ihlâl edildiği bu yönetmelik hala yürürlükte. Üstelik, geçtiğimiz yıllarda yurtlarda gerçekleştirilen barınma protestolarında öğrenciler bu maddelerle karşı karşıya geldi. Söylemeye gerek bile yok, ancak Anayasa Mahkemesinin geliştirdiği yaklaşım esas alınırsa bu yönetmeliğin de iptal edilmesi ve bu yürürlük uyarınca verilmiş cezalar ile süren soruşturmaların düşürülmesi gerekir.

*Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, haklarında soruşturma başlatılan öğrencilerle dayanışmak için ”Hepimiz oradaydık” başlığıyla bir eylem düzenledi.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish