COVID-19 Türkiye’de, Öğrenciler Nerede?
Osman Gönülveren-Mert Batur
COVID-19 nedeniyle dünyanın birçok yerinde sıkı önlemler alınmaya başlandı. Diğer ülkelere benzer şekilde kısa bir süre önce Türkiye’de de önlemler alınmasına karar kılındı. Söz konusu önlemler ilk olarak çeşitli devlet kurumlarının faaliyetlerine ara verilmesi, etkinliklerin durdurulması ve eğitimin geçici olarak durdurulması yönünde gerçekleşti. İlk ve ortaokullar ile liseler 16-23 Mart tarihleri arasında tatil ilan edildi. Benzer şekilde yükseköğretimde de eğitime ara verildi. Eğitime ara verilmesinin ardından, 23 Mart itibariyle, yüz yüze eğitim yerine, uzaktan eğitim kapasitesine sahip bütün üniversitelerde, uzaktan eğitime geçilecek.
Yüz yüze eğitime ara verilmesinin ardından birçok üniversite öğrencisi okumakta oldukları şehirleri terk ederek, ailelerinin yanına dönmeye başladı. Öğrencilerin evlerine dönmeye çalışmasından ötürü, otogarlarda yoğunluk yaşandı. COVID-19 virüsünün bulaşmaması için kalabalık yerlerden uzak durulması, kabalık oluşturulmaması gerekliliği ne yazık ki kontrol altına alınamadı. Henüz COVID-19 testinin yapılamadığı bir durumda öğrencilerin otogarlara yığılmasına ve ailelerinin yanlarına dönmelerine izin verilmesinin ya da diğer bir deyişle durumun kontrol altına alınmamasının öngörülemeyecek sonuçlar doğurmamasını ümit ediyoruz.
15 Mart tarihinde Ankara ve Konya’da Kredi Yurtlar Kurumuna (KYK) bağlı öğrenci yurtlarının umreden gelen vatandaşlar için boşaltılması kararı alındı. Bu tarihten sonra KYK yurtlarının umreden gelen vatandaşlar için boşaltılması, içinde Eskişehir, İstanbul, Antalya ve Isparta’nın da bulunduğu 16 il için uygulandı.
Diğer bir taraftan ise okuduğu/yaşadığı şehirden ayrılmak istemeyen/ayrılamayan vakıf üniversitesi öğrencileri de benzer bir durumla karşılaştı. Sabancı, Özyeğin ve Koç Üniversiteleri’nde Coronavirüs salgını sebebiyle eğitime ara verilmesi gerekçe gösterilerek, yurtların boşaltılması kararı alındı. Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak söz konusu karar yüzünden mağduriyet yaşamış öğrencilerle iletişime geçip yaşadıkları süreci onlardan dinledik. Yazımızın devamında da öğrencilerle yapılan röportajlara yer verilmiştir.
Vakıf üniversitelerinin yurtları: “Sadece prestijlerini koruyorlar, öğrenciyi değil”
Sabancı Üniversitesi, 13 Mart günü yapılan bir toplantıyla öğrencilere 16 Mart Pazartesi günü yurtları boşaltmaları gerektiğini söyledi. Sadece okul zamanlarında İstanbul’da olan Taylan* yurttaki odasını boşalttıktan sonra ailesinin yanına gitmesinin virüsü taşıyıp taşımadığını bilmediği için sağlıklı olmadığını, bu yüzden de gitmek istemediğini söylüyor. Yurttan çıkarıldıktan sonra durumunu şu sözleriyle aktarıyor: “Okulun böyle bir karar alması benim birkaç günümü yolda geçirmeme sebep oldu ve potansiyel tehlikeyle yüz yüze kaldım.” Bu süreçte İzmit’te ve ardından Kadıköy’de bir arkadaşında kalan Taylan, yaşadığı bu sürecin, arkadaşlarını da dolaylı olarak tehlikeye attığını söylüyor. Okulun bu uygulaması hakkında Taylan’ın görüşü ise şu şekilde: “Herhangi mantıklı bir gerekçesi olmadan, sadece yönetimin okulun prestijini korumak için giriştiği bu uygulamanın aslında benim gibi bir grup öğrenciyi tehlikeli bir duruma sürüklediğini düşünüyorum.”
Sabancı Üniversitesindeki bu uygulama benzer şekilde Özyeğin Üniversitesinde (ÖzÜ) de gerçekleşti. 13 Mart günü Özyeğin Üniversitesi tarafından, öğrencilere 16 Mart saat 17:00’ye kadar yurt odalarının boşaltılması talimatı içeren bir mail gönderildi. Özyeğin Üniversitesi öğrencisi Deniz*, bu kararın ardından ÖzÜ öğrencileri olarak Whatsapp grubu kurduklarını ve söz konusu karar hakkında dayanışma başlattıklarını belirtti. Deniz’in aktardığına göre, üniversite yönetimi aldıkları bu kararın ardından, yurtlardan çeşitli sebeplerden dolayı ayrılamayan öğrencilerin başvurularını kabul edeceğini söylemiş olmasına rağmen başvuruların hangi kriterlere göre yapıldığını ne şartlarla kabul edildiği konusunda bir şeffaflık eksikliği var: “Birçok başvuru olumlu sonuçlanmış gibi gözükse de, reddedilen başvurular mevcut.” şeklinde belirtiyor Özyeğin Üniversitesinden Deniz.
Özyeğin Üniversitesinden görüştüğümüz bir başka öğrenci, George, kimlerin yurtlarda kalmaya devam edebileceğine dair kriteri şöyle açıklıyor: “Üniversite yönetimi, yurtlarda kalmaya devam etmek isteyen öğrencilerden kanıt istiyor. Yani, ailenin yanına gidemeyeceğine ya da kalacak başka bir yerin olmadığına dair onları ikna etmen gerekiyor.” Bunun nasıl kanıtlanabileceğine dair sorduğumuz soruyu ise şöyle cevapladı George: “Genelde yurt dışından gelen öğrencilerin kalmasına izin verildi.” George, ÖzÜ yurtlarında kalmaya devam eden öğrencilerden birisi. Yurtlarda kalan öğrencilerin durumu hakkında ise gayet olumlu düşünüyor: “Üniversite yönetimi, yurtlarda kalmaya devam eden öğrenciler için aktiviteler düzenliyor, tabi sosyal mesafelenmeyi koruyarak.”
KYK Yurtları: “Umreden dönenler karantinaya, öğrenciler bütün yurda”
15 Mart günü ise umreden dönen vatandaşların karantina altına alınıp alınmayacağı sorusu gündeme geldi. Bu duruma üniversite öğrencilerini mağdur eden bir çözüm bulundu. Umreden gelenler KYK’ya bağlı öğrenci yurtlarına yerleştirildi. Fakat bu süreçte yaşananlar, plansızlığın ne denli büyük olduğunu gösterdi. Gece yarısı yapılan anons ile uykularından uyandırılan öğrencilerden kısa bir süre içerisinde odalarını boşaltmaları istendi. Geçerli bir açıklamaya ulaşamayan öğrenciler vakitsiz bir saatte yurtlarından çıkarıldı. Umreden gelen vatandaşlar için karantina hala devam ettiğinden dolayı öğrenciler yurtlarına geri dönemiyor. Eşyalarının bir kısmını odalarından alamayan öğrenciler için bu durum büyük bir belirsizlik yaratıyor.
Normalde KYK Yurtlarından biri olan İstanbul’da Mimar Sinan Yurdunda kalan ve öğretime ara verilmesi kararından sonra ailesinin yanına Sivas’a dönen Mahir ile görüştük. Mahir, riskli de olsa eve dönerek iyi bir tercih yaptığını düşünüyor; çünkü onun yurdu umreden gelenlerin yerleştirildiği yurtta kalan öğrencilerin taşındığı üç yurttan biri. Yurtta kalan arkadaşlarından aldığı haberleri sorunca Mahir şöyle cevapladı: “Gelen çok fazla öğrenci olmamış. Zaten boşalmış yurtlar ama eşya toplamak için bile doğru düzgün zaman vermemişler gelenlere. Önce sabah 8’de önceki yurtlarındaki odalarını boşaltmaları gerektiği söylenmiş ama daha sonra Allah’tan 4 saat daha izin vermişler. Yoksa sabaha karşı bütün eşyalarını toplamaları gerekecekti.” Yurtta kalan öğrencilerin durumunu da şöyle açıklıyor Mahir: “Yurtlar terk edilmiş gibi, zaten şehirler de terk edilmiş gibi. Ben de İstanbul’u terk ettim, şimdi de evden çıkmıyorum. Az öğrenci var, genelde de ailesinin yanına gidemeyenler kalmış.”
KYK’ya bağlı Şehit Özel Harekatçılar Kız Öğrenci Yurdunda kalan Dilan* durumu şu sözleriyle aktarıyor: “İki bin kişinin kaldığı bir yurt burası. Gecenin bir vakti, saat 3 civarı bir anons geçildi. Uyuyordum ve o yüzden tam duyamadım anonsu. Fakat eşyalarınızı toplayın, bu bir acil durumdur benzeri bir şey duydum. Normalde o saatte anons yapılmadığı için deprem gibi bir şey oldu zannettim. Ama aklıma hiç getiremeyeceğim bir durum söz konusuymuş.” İlk anonsun ardından ikinci anonsun yapıldığını ve “zorluk çıkarmayın” denildiğini belirten Dilan, hiçbir eşyasını doğru dürüst toplayamadığını söylüyor. Dilan durumu şu sözleriyle aktarıyor: “Kıyafetlerim, ders kitaplarım, notlarım, romanlarım hep odamda kaldı. Şimdi ben bunları geri alamazsam ki alacağıma inanmıyorum kıyafet mi almak zorunda kalıcam? Sadece kıyafet değil hem. Notlarım var kitaplarım var orada. Kaç yıllık emeğim var benim o notlarımda. Kim verecek bana emeklerimi?” Anons sonrasında yurttan “atıldıklarını” vurgulayan Dilan, gidecek bir yerinin olmadığını söyledi. Ailesinin yanına gitmek istemediğini, virüsü taşıyıp taşımadığını bilmediğini dolayısıyla bulaştırma riskinden korktuğunu belirtti. O gece arkadaşlarının yanında kalmaya başlayan Dilan, bir başka arkadaşının bir odasının boş olduğunu ve orada yaşamaya başladığını söyledi. “Ben şanslıyım bir bakıma. Kalacak yer bulabildim. Ailem de bir şekilde yardım ediyor kira için vs. Ama kira fatura derken harcamalarım yükseldi haliyle. Bunlar hep sorun. Ya maddi durumu yeterli olmayan arkadaşlarım ne yapacak? Resmen sokağa atıldılar. Başka yurtlara gönderilme durumu var ama net bir bilgilendirme alamadım ben.” sözleriyle durumunu açıklıyor Dilan.
16 Mart sabahı ise benzer bir durum İstanbul Başakşehir’de olan Kanuni Sultan Süleyman Erkek Yurdunda gerçekleşti. Kanuni Sultan Süleyman Yurdundaki öğrenciler 16 Mart sabahı Maltepe’deki Mimar Sinan Yurduna taşınmak zorunda bırakıldılar. Kanuni Sultan Süleyman Yurdunda kalan Görkem’le yaptığımız görüşme sonucunda yaşadığı durumu şu şekilde aktarıyor. “Ankara ve Konya’daki arkadaşlarımıza benzer şekilde, bizi de çıkarttılar odalarımızdan. Kısıtlı vakit içerisinde çıkmamızı istediler. Torbalarla eşyalarını taşıyan arkadaşlarımız vardı. Durum çok vahim.” Mağdur olduklarını fakat bununla ilgilenecek mercilere de güvenmediğini söylüyor, LGBTİ+ bireylerin de hiç düşünülmediğini belirtiyor: “Ben bir LGBTİ+ bireyim. Ailenizin yanına dönün, evinize gidin dediler. Ailemle görüşmüyorum ben. Ne yapacağım şimdi? Ailenizin yanına gidin açıklaması da oldukça can sıkıcı. Herkesin ailesiyle görüştüğü önkabulu oldukça saçma.” Görkem: “ Öğrenciler yurt odalarından çıkarıldıktan sonra söylenenler çok can sıkıcı. Tedbir alınıyor daha ne istiyorsunuz, her şeyden şikayet ediyorsunuz, umreden gelenler karantina altına alınmasaydı daha mı iyiydi tarzı yorumlar yapılıyor. Biz tedbir alınmasına karşı değiliz. Bizi rahatsız eden tedbir alınırken diğer bir tarafın mağdur edilmesi. Planlı programlı olarak bu durumu çözmek zor olmasa gerek.”
Aynı yurtta kalan Enis de öğretime ara verilmesinin ardından, apar topar ailesinin yanına dönenlerden; ama kalmak durumundaki öğrencilere göre daha şanslı, çünkü zor da olsa kendi uygun bulduğu zamanda evine döndü. Enis, öğretime ara verilmesi kararının ardından yaşananları şöyle anlatıyor: “Aslında ara verilmesini beklemiyorduk, yani en azından ben beklemiyordum. Çünkü takip ettiğimiz kadarıyla henüz salgın bu kadar yayılmamıştı. Bir gece apar topar verilen kararın ardından hemen bilet bakmaya başladım. Bütün bilet alma siteleri çökmüştü, herhalde onlar da beklemiyordu bu kararı.” Kararın verildiği gece evine dönen Enis, otogarın durumunu da aktardı: “Bileti Kadıköy’den aldım, internetten alamadım. Orası da kalabalıktı ama esas kalabalık otogardaydı. Bütün öğrenciler sırada bekliyordu. Önlem falan zaten yoktu ama tam bir kriz durumuydu. Aslında biz de ailelerimizin yanına dönmenin riskli olduğunu biliyorduk ama sokağa çıkma yasağı ya da yurtların kapatılma durumu olursa diye korkarak aile evine döndük. Sonra da kapatıldı zaten yurtlar.”
Florya Beşyol Kız Öğrenci Yurdunda kalan Özlem ise durumu “Sokağa attılar işte bizi. Alın eşyalarınızı bir an önce terk edin dediler. Ne durumun farkına varabildik ne eşyalarımızı toplayabildik. Yönetimin davranışı da çok kötüydü. Sanki laf çarpıyordu bize. Mağdur etmiyoruz biz kimseyi tarzında konuşuyordu. Yanımıza alamadığımız eşyaları teslim alamayacağız bundan eminim.” sözleriyle anlattı. Birçok öğrenci gibi Özlem de idarenin tutumunun öğrenci yanlısı olmayıp sadece kendi mevkilerini gözetme yönünde olmasından şikayetçi. Özlem yaşadıklarını şu şekilde ifade ediyor: “Yurttan ayrılmak zorunda bırakıldık tedbir için. Öğrencileri düşünen yok tabi. Bu sadece öğrencileri de düşünmek değil ki. Kaç kişi ayrılıyor yurttan bir kişi dahi taşıyıcı olsa önüne geçemeyeceğin bir durum doğacak. Acil bir durumu yönetelim derken daha büyük bir krize neden oluyorlar aslında.”
Görülüyor ki alınan tedbirler çerçevesinde yapılan bu uygulamalar öğrencileri mağdur etmekte. Henüz virüsün taşınıp taşınmadığının bilinmediği bir durumda öğrencilerin önlem adı altında yurtlarından zorla çıkartılmaları hiçbir geçerli açıklama barındırmamakta. COVID-19 virüsünün oldukça hızlı yayıldığı bilinmesine rağmen öğrencilerin yurtlarından çıkartılıp başka yurtlara yönlendirilmeleri ya da ailelerinin yanlarına dönmelerinin söylenmesi alınan tedbirlerin ne denli plansız olduğunu gösteriyor.
Eğitime ara verilmesinin ardından vakıf üniversitelerinin yurtlarına dair verdiği boşaltma kararı, öğrencileri mağdur eden ve tehlikeye atan bir karardır. Kaldı ki eğitime ara verilmesinin yurtlarda barınma hakkını ortadan kaldıran olumsuz bir etkisi bulunmamaktadır. Umreden dönen vatandaşların karantina altına alınması için KYK Yurtlarında kalan öğrencilerin yurtlarından çıkarılması da benzer özellikler taşımaktadır. COVID-19 virüsünün hızlı bir şekilde yayıldığı bilinirken öğrencilerin yurtlarından çıkarılmaları da tehlike barındırmaktadır.
Geçerli açıklamaların yapılmadığı söz konusu benzer durumda da öğrenciler son derece mağdur edilmiştir. Yurtlarından çıkarılan öğrencilerin konaklayabilecekleri yerlerin olduğunu varsaymak oldukça mağduriyete yol açan bir düşüncedir. KYK yurtlarında kalan öğrencilerin bırakmak zorunda kaldıkları kişisel eşyalarına ne olacağı konusuna da açıklık getirilmemesi bu mağduriyeti arttırmaktadır.
Yaşanan bu ihlallerin bir an önce giderilmesinin eğitim ve barınma hakkının ihlal edilmemesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Üniversite ve KYK yurtlarından çıkartılan öğrencilere yönelik kapsayıcı bir çözüm bulunması, sorunlarının çözülmesi ve açıklamaların yapılması gibi gerekli adımların atılması gerekmekte. Mağduriyetin ve ihlallerin bir önce son bulmasını diliyoruz. Dayanışmayla…
*İsimler anonim olacak şekilde kullanılmıştır.