Üniversitenin Sesi Podcast Serisi Yayında
Sivil Alan Araştırmaları Derneği tarafından, Norveç Yazarlar Birliği’nin desteğiyle, hazırlanan Üniversitenin Sesi Podcast serisi başladı.
Bu podcast serisinde; kampüslerde ifade ve toplanma özgürlüğünü, topluluk ve kulüplerin örgütlenme özgürlüğüne yönelik engelleri, kampüslerde kadın ve LGBTİ+ mücadelesini, öğrencilere açılan davaları, beyaz perdedeki öğrenci mücadelesini kısaca kampüs yaşamını kesen konuları tartışacağız. Gazeteci Cansu Pişkin’in sunduğu on üç bölümden oluşan seri boyunca, öğrenci aktivizminin kazanımlarını ve karşılaştığı zorlukları mücadelenin öznelerinden dinleyeceğiz.
Her ay yayınlanacak serinin ilk bölümünde Boğaziçi Üniversitesi LGBTİ+ Çalışmaları’ndan Mert; BÜLGBTİ+’ nın nasıl bir araya geldiğini, kayyum atanmasıyla başlayan süreçleri ve topluluğun kapatılmasını ve kampüslerdeki LGBTİ+ mücadelesini anlattı.
Mert, iktidarın LGBTİ+’lara yönelik baskısının devlet üniversitelerindeki kulüpleşme süreçlerini etkilediğini, özellikle kayyumlar aracılığıyla üniversiteleri doğrudan kontrol etmesinin örgütlenme özgürlüğünü etkilediğini söyledi. BÜLGBTİ+’nın da aday statüsünden resmi statüye geçirilmesinin kayyum atamasıyla tamamen engellendiğini söyledi.
Topluluğun aday statüsü de Melih Bulu’nun atanması ile başlayan eylemler sürecinde düşürülmüştü. Mert bu süreçte LGBTİ+ öğrenciler olarak kayyum rektöre karşı yapılan protestolarda yer aldıklarını ifade etti. LGBTİ+’lar ve topluluk doğrudan iktidar yetkilileri tarafından hedef gösterilmiş ve arkasından bir gecede kulüpleri kapatılmıştı. Mert bunun bir domino taşı etkisi gösterdiğini peşi sıra LGBTİ+ öğrencilere yönelik onlarca dava açıldığı anlattı. Sonrasındaki süreçte de adında LGBTİ+ geçen herhangi bir etkinliğin yapılmasının sansürlenip yasaklandığını bu engellemelerin artarak devam ettiğini söyledi.
Mert, iktidarın nefret söylemleri sonucunda LGBTİ+ fobik mitinglerinin düzenlendiğini ve onur yürüyüşlerine yönelik saldırıların arttığını ifade etti. Bu hedef göstermeler ve nefret söylemleri nedeniyle LGBTİ+’ların kendilerini sokakta ve güvenli alanları olan kampüste artık güvende hissetmediklerini paylaştı. Kendilerini koruyacak bir yargı olmadığını ve hatta yargının da bir sopa olarak kullanıldığını; LGBTİ+’ların sürekli mahkemelerde bir şekilde yargılandığını aktardı.
Pandemi sürecindeki online etkinliklerinin ve BÜLGBTİ+‘nın kapatılmasıyla oluşan yer sıkıntısının görünürlüklerini ve iletişimlerini zayıflattığını ancak tüm bunlara karşın teslim olmamak, söz söylemeye ve üretmeye devam etmek gerektiğinin altını çizdi.
Bölümleri Spotify’dan dinleyebilirsiniz.