filiz-kerestecioğlu

Filiz Kerestecioğlu: “600 Gözaltı, 24 Ev Hapsi, 10 Tutuklama, 0 İstifa!”

HDP Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, bugün TBMM’de düzenlenen basın toplantısıyla Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin direnişini ve sonrasında yaşananları gündeme getirdi.

Bunlar suç mu? Hayır!

Filiz Kerestecioğlu, gençlerin ne için direndiğine ve karşısında gördüğü muameleye dikkat çekerek şunları ifade etti: “Gençler ülkenin saplandığı geleceksizliği ve güvencesizliği kabul etmiyorlar. Saygı görmek istediklerini, örgütlenme ve ifade özgürlüğünün, demokrasinin hayati önemde olduğunu en açık ve barışçıl yolla göstermeye çalışıyorlar. Fakat polis, hakaret ve yalanlarla iktidar mensupları, gözaltı ve tutuklamalarla hakim ve savcılar bir olup gençlerin üzerine yürüyor.

Gençler diyor ki, haklarımız için, akademik özerklik ilkesi için, demokrasi için örgütleniyoruz. Atama değil; seçim istiyoruz. Bunlar suç mu? Hayır. Anayasal haklarını kullanıyorlar, protesto ediyorlar. Bunlar suç mu? Hayır. O zaman neden bunları yaşıyor gençler?

Darbe kanunlarından bile otoriter kanunlar

Protestoların il gününden beri rektör atanmasının yasal olduğunu dikkat çeken çevrelere karşı YÖK ve rektör belirlenmelerinin tarihini hatırlatan Kerestecioğlu, iktidarın darbe kanunlarından bile otoriter kanunlara ihtiyaç duyduğunu altını çizerek “1981 yılına kadar her üniversite kendi rektörünü kendisi belirliyordu. Darbe sonrası YÖK kuruldu, seçimler kaldırılarak bu yetki YÖK ve Cumhurbaşkanı’na verildi. 1992’de bu yasa değiştirildi, atamalar üniversitenin belirlediği adaylar arasından yapılmaya başlandı. İktidar bugün darbe anayasasıyla yönetiliyoruz, bu değişmeli diyor. Ancak darbe anayasasına ve kanunlarına dönenler zaten kendileri. 2016-18 yılları arasında OHAL’den faydalanarak rektör seçimlerini kaldırdılar, hatta YÖK’ü bile dışarıda bırakarak bütün yetkileri tek adama bağladılar. İktidara darbe anayasası ve kanunları bile yetmiyor, daha otoriter kanunlara ihtiyaç duyuyorlar. Üniversiteler bir gecede fakülte açma kararları da bu iktidara darbecilerden yadigar. Bugün Boğaziçi Üniversitesi’ne hukuk ve iletişim fakülteleri kurma hakkını aslında daha önce oraya Eğitim fakültesi kuran darbecilerden aldı bu iktidar. Bu direnişle ortaklaşan milyonlarca vatandaş bu girişime izin vermeyecek.” ifadelerini kaydetti.

“Bu sadece Boğaziçi’nin sorunu değil”

İnançlı, LGBTİ+, Türk, Kürt, sosyalist diye ne kadar ayrıştırmaya çalışsalar da gençler bir noktada ortaklaşıyorlar. Ortak sorunlarını konuşabildiği kadar kimliğe, sınıfa, cinsiyete dayalı ayrıştırmaları da göz ardı etmeden ortak bir mücadele kurabiliyorlar. Günlerdir bu öğrenciler ‘Aşağı bakmayacağız’ diyorlar.” diyen Kerestecioğlu, Hakkari Üniversitesine atanan rektörün durumuna ilişkin de hatırlatmalarda bulundu.

Bu sadece Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin sorunu değil. Kayyum atanan belediyelerimizden, sivil topluma, başka bir kayyum atanan Hakkari Üniversitesine kadar hepimizin sorunu. Haksızlıklar artık o kadar göz önünde ki, 6 Şubat’ta Cumhurbaşkanı kararıyla Hakkari Üniversitesi’ne Ömer Pakiş yeniden atanıyor. Ancak bu kişinin 2015’te İlahiyat Fakültesi Dekanlığı yaptığı sırada 28 kişiyi eleyip oğlunu araştırma görevlisi olarak seçmesiyle ilgili yargılaması devam ediyor.

Teknokentler savaş üretiyor

Melih Bulu savaş sanayisindeki deneyimiyle övünüyor. Bu üniversitelerde kurulan teknokentlerde en çok Covid-19 konusunda değil, savaş ve silah teknolojileri konusunda araştırma yapılıyor. Sadece ODTÜ Teknokent’te 35 tane savaş sanayinde bulunan firma var. Hatta 6 kişiden oluşan yönetim kurulunun bir üyesi de yüksek rütbeli asker. Anlıyoruz ki tüm üniversiteleri kamu yararı için değil savaş teknolojisi için üreten, ölüm siyasetine ve militarizme hizmet eden yerler haline getirmek istiyorlar.”

“İstifa sayısı sıfır!”

Kerestecioğlu, protestolara katılan veya dayanışma gösteren öğrencilerin karşılaştığı muameleye ilişkin “Günlerdir Türkiye’nin çeşitli yerlerinden üniversiteliler ve liseliler dayanışma metinleri yazıyor, Boğaziçi’nin talepleriyle ortaklaştıklarını ifade ediyorlar. Bu metinler nedeniyle disiplin soruşturması ve fişlemeler ile karşı karşıya bırakılıyor. Bütün bu çabalara rağmen hepimiz şahidiz ki orada barışçıl olmayan tek bir gösteri yoktur. Sergi düzenlemek, şarkı ve sloganlarla yürümek, dayanışma metinleri yayınlamaktan, mektup yazmaktan daha barışçıl bir protesto olamaz.” ifadelerini kullandı.

Buna rağmen, 1-7 Şubat’ta, sadece 1 haftada bu barışçıl protestolar nedeniyle birçok ilde 600’den fazla kişi gözaltına alındı, 24 kişine ev hapsi verildi, 10 kişi de tutuklandı. Buna rağmen istifa sayısı nedir? Sıfır! Önce Selo ve Doğu tutuklandı, sonra onlara özgürlük isteyen Şilan ve Anıl tutuklandı, sonra onlara özgürlük isteyen Necmettin, Akın, Ömer, Murat tutuklandı. En son hepsine özgürlük isteyen Beyza ve Muhammed tutuklandı. Ceza alsalar bile, cezaevinde infazı gerekmeyecek kadar düşük üst sınırdaki suçlardan tutuklandılar.

Son olarak iktidarın gözaltı politikasına dair konuşan HDP milletvekili Filiz Kerestecioğlu “Öğrencilere gözaltı, siyasi parti temsilcilerine gözaltı, avukatlara gözaltı, haklarını arayan işçilere gözaltı! Bu kadar mı biat içindesiniz?” dedi.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish