Üniversiteli Kadın ve LGBTİ+ Toplulukları/Kulüpleri “Kadın Üniversitelerine” Karşı Seslerini Yükseltiyor
Ezgi Sevinç & Aynur Baytekin
Kadın üniversitelerinin, 2021 Cumhurbaşkanlığı planına dahil edilmesi ile tekrar gündeme gelmesi ile üniversiteli kadın ve LGBTİ+ öğrenciler #KadınÜniversitesiİstemiyoruz diyerek, sosyal medyadan ve sokaklardan seslerin yükseltti. Biz de Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak, öncelikle kadın üniversitelerinin tarihselliğini ve Türkiye’de gündeme gelişini ele aldığımız bir yazı hazırladık. Bu okuyacağınız derlemede de, konunun asıl muhatabı olan üniversitelerin kadın/LGBTİ+ kulüp/topluluklarına bu konu hakkındaki görüşlerini sorduk.
Kadın Üniversiteleri, Pembe Otobüsler: Dayatılmış İzolasyon
Bilkent Kadın Çalışmaları Topluluğu
“Kadın üniversitelerini, toplumsal cinsiyet eşitliğine zarar vereceğine inandığımız için sonuna kadar reddediyoruz. İki haftadır Boğaziçi Üniversitesinde ve aslında yıllardır tanık olduğumuz üzere Türkiye’de akademinin yüz yüze geldiği birçok sorun var. Kadın üniversitesi ne bu sorunlardan biri ne de herhangi birine çözüm yolu. Yıllardır özgür üniversiteleri eleştiren, kadını sadece anneliğe indirgemeye çalışan hükümetin kadın üniversiteleri tutumunu hiçbir şekilde iyi niyetli bulmuyoruz ve herkesi karşısında durmaya çağırıyoruz.”
Yıldız Teknik Üniversitesi LGBTİ+ Topluluğu (YTÜ ODA-LGBTİ)
“Kadın üniversiteleri, kadınların eğitim, iş ve toplum içi hayatlarına zarar verir. Kadınların toplumun herhangi bir noktasından izole edilmesi, hem kadınlar için, hem de toplum için tehlikelidir.”
“Kadın üniversiteleri kadınların seçim hakkını da ellerinden alacak, puanı çok iyi olup ya da olmayıp bu önemli de değil aslında, kadınlar baskıcı toplum tarafından kadın üniversitelerini seçmeye zorlanacak.”
“Pek çok kadın, bireysel sorumluluklarının farkına varması ve kendi kararlarını alabilmesi gereken bir yaşta aileleri tarafından bu üniversitelere zorla gönderilerek hayatları boyunca izlerini taşıyacakları bir travmaya uğrayacaklardır.”
İstanbul Üniversitesi SBF’li Kadınlar
“Kadınları toplumdan pembe otobüs, metrobüs ve kadın üniversiteleri ile toplumdan izole etmek yerine kadına karşı şiddeti tacizi tecavüzü önleyici politikalar geliştirilmelidir. Kadın üniversiteleri, eğitimde fırsat eşitliği konusunda da bir çözüm değildir. Kadın ve erkek toplumu birlikte güçlendirir. Kadın üniversiteleri ve pembe otobüs gibi ‘koruma’ adı altındaki ayrımcı uygulamalar cinsiyetçi zihniyeti derinleştirir. Kadın cinayetlerini ve kadına yönelik şiddeti önlemenin çözümü kadınları kısıtlamak, toplumdan soyutlamak değildir. Kadınlara güvenli bir ortamda eşit imkanlar vermektir.”
Hacettepe Üniversitesi Kuir Araştırmaları Topluluğu
“Üniversiteye gitmek, çoğu insanda o zamana dek içinde bulunulandan daha farklı bir ortamda yer ve ilişkiler kazanma, bireyselliğini yeni kazanmış bir yetişkin olarak kendi ayakları üzerinde genellikle ilk kez durabilme ve kendini gerçekleştirmesinde önemli bir dönüm noktası niteliğindedir. Önerilen ve şimdi de plana dahil edilen kadın üniversiteleri, toplumu ikili cinsiyet sistemine göre doğrudan ayrıştırmanın yanı sıra çoğu gencin hayatla tanıştığı sosyal ortama girebilmeleri önünde bir engeldir. Normları yeniden üreten bu tek tipleştirme ve cinsiyete göre üniversite ayırmanın, binlerce yıl önceki toplumların kendilerini korumak için sınırları dışına duvar örmesinden bir farkı yoktur. Bu ‘önlemler’ ülkemizin bünyesindeki kadınları koruyamadığının açık bir göstergesidir. ‘Kadın üniversitesi’ projesinden bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir.”
Cinsiyetsiz, Eşit ve Özgür Eğitim İstiyoruz
Galatasaray Üniversitesi Kadın Çalışmaları Kulübü
“[…] Kadın üniversitelerinin kadınları sınırları belirli alanlara hapsedip özgürlüklerini kısıtlayacağını ve halihazırda cinsiyetçi ve eril yapılar olan üniversiteleri de daha cinsiyetçi ve eril hale getireceğini düşünüyoruz. Kadınların, LGBTİ+’ların ve tüm ötekileştirilenlerin akademiden uzaklaştırılmasını değil herkes için özgür ve eşit bir akademi istiyoruz. Yaratılmak istenen ‘makul kadınlığı’ kabul etmiyoruz!”
Marmara Üniversitesi Kadın Hakları Kulübü
“Türkiye’de dini referansları kullanarak cinsiyetçiliğin körüklendiği bu dönemde kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin artması; kadınların sokakta, iş yerinde, toplu-taşıma araçlarında, okullarda, her yerde ama her yerde taciz ediliyor olması; pembe otobüs gibi önümüze çözüm diye konulması, faillere iyi hal indirimlerinin çıkması, erkek-adaletin gittikçe yükselmesi bir tesadüf değil. Ataerkil zihniyetin ürünü olan bu proje ikili cinsiyet anlayışını da besliyor: Kadını ikincil cinsiyet konumuna yerleştirirken LGBTİ+’ların var olması engelleniyor. Şiddete yeni bir bahane olacak bir araçtır. Giydiğimiz kıyafeti, eve geldiğimiz saati veya eve gelmememizi nasıl bir bahane olarak kullanıyorlarsa bunu da aynı amaçla kullanıp mağdur suçlayıcılığı da arttırılacaktır. Ayrıca arkadaşlarımızın zorla bu üniversitelere gönderileceği de bir gerçektir ve sıra arkadaşlarımızdan da ayrılmak istemiyoruz. Özgür, güvenli ve kadın-erkek ikililiğinden sıyrılmış güvenli kampüsler istiyoruz!”.
Çukurova Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu
“Kadın üniversiteleri istemiyoruz! Kadınları toplumdan soyutlayarak onları korumaya çalışmak hiç mantıklı değil. Bu bir cinsiyet ayrımıdır. Orada verilecek eğitime güvenmiyoruz. Bu yönde endişelerimiz var. İmam Hatip Lisesi mantığını üniversiteye getirmeye çalışıyorlar. Orada da gördüğümüz üzere bunun topluma olumsuz etkileri olacak. Cinsiyet kalıpları yıkılmalıdır. Sağlıklı toplum bu şekilde oluşabilir.”
İstanbul Sözleşmesi Uygulansın!
Kırıkkale Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Kadın Hakları Kulübü
“‘Kadın Üniversitesi’ projesi patriarka aklının, kadınların alanlarını yok etmenin ve ‘makul kadın’ yaratma fikrinin bir sonucudur. Bu proje erkek egemen toplumu güçlendirip akademik hayatı buna uygun hale getirerek; bilgiye erişimi ikili cinsiyet kalıplarına sıkıştıran ve cinsiyetler arasındaki uçurumu büyüten bir projedir. İkili cinsiyet fikrinin yok olmaya başladığı bir dünyada, kadını kamusal alandan çekip, güvenliğini sağlamak amacıyla ‘fedakar ve makul kadın’ kavramlarının oluşturulmaya çalışılıyor olmasını kabul etmiyoruz. Kadına yönelik şiddetin aile yapısı adı altında meşrulaştırılmaya çalışıldığı ve milli kültür haline gelmeye başladığı noktada toplumsal cinsiyet eşitliğini bir adım geriye götürcek her türlü projenin karşısındayız. Kadın üniversitesi değil, İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istiyoruz!”
Kadir Has Üniversitesi Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Kulübü (KHas+)
“Kadınları erkek şiddetinden kadın üniversiteleri gibi kadınları toplumdan ayrıştırıcı adımlar değil; indirimsiz, iyi halsiz cezalar korur. Kadınlar ve LGBTİ+’ların güvenliği için kadın üniversiteleri değil İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasını istiyoruz!”
İstanbul Üniversitesi Kadın Hakları Kulübü
“[…] Cumhurbaşkanlığı 2021 yıllık planına eklenen kadın üniversiteleri, kadınları toplumsal hayattan ayırmayı hedefliyor. Ancak genç kadınların talebi toplumdan ayrışmak değil. Kadınların istediği pembe otobüsler, kadın üniversiteleri değildir. Devlet kadınlar toplumsal hayatın içinde eşit ve özgür yaşasın diye önleyici, koruyucu yasaları uygulamak zorundadır. Genç kadınların şiddete uğramaması, öldürülmemesi için yapılması gerekeni yıllardır söylüyoruz. 6284 ve İstanbul Sözleşmesini madde madde ve etkin olarak uygulamak kadınları yaşatacak. Son bir yüzyılda kadın mücadelesinin kazanımları yokmuşçasına geri döndürülmeye çalışılıyor. Kazanılmış haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ne kayyım rektörleri ne de kadın üniversitelerini kabul edeceğiz.”
Kadın Üniversitesi Değil, Taciz Önleme Birimleri Kurulsun
İstanbul Aydın Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü
“Kadınlara yönelik artan şiddetin boyutları maalesef zamanımızı en çok geçirdiğimiz kampüslerimizde de artıyor. Şiddet boyutlarının her gün biraz daha kademe atlayarak genişlediği ve çemberinin büyüdüğü bir dönemdeyiz. Şiddete karşı alınmayan sistematik önlemlerin karşısında önerilen kadın üniversiteleri, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmekten başka bir şey değildir. Kadın Üniversiteleri şiddeti önleme mekanizması olmadığı gibi kadının toplumdan her geçen gün soyutlanmasını da tetikler. Kadın Üniversiteleri değil, Tacizi Önleme Birimlerinin okullarda oluşması asıl şiddeti önlemek adına bir zemin oluşturabilir.”
Hacettepe Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu
“Kadın üniversiteleri uygulaması bugün açısından iktidarın biat eden, tahakkümlere karşı sessiz kalan kadın profili yaratma hedefini garanti altına alma, kadını toplumdan izole etme gibi amaçlarla yürürlüğe koyduğu bir uygulamadır. Üniversitelerde karşılaştığımız farklı fikirlerin oluşturduğu çeşitliliğin yerini, bu üniversiteler aracılığıyla öğrenciler arasındaki dinamiğin sınırlandırılıp tek tip şeklini alacak olması da kadın üniversitelerinin açılmasının karşında durmamızı zorunlu kılıyor. Dolayısıyla kadınların toplum içerisinde özgür ve eşit imkanlara sahip olması hedefleniyorsa öncelikle karar merciinde öğrencilerin yer aldığı, üniversitelerde cinsel tacizi önleme birimlerinin kurulduğu/güçlendirildiği, güvenli kampüslere sahip üniversiteler inşa edilmelidir. Bizler başka üniversiteler değil kendi üniversitelerimizde eşit bir eğitim özgür bir yaşam istiyoruz.”
ODTÜ Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Topluluğu
“[..] Japonya’daki ilk örnekler, kadınların eğitimden ziyade domestik işleri öğrendiği kurumlar olarak kuruluyor. Daha sonrasında da öğretmenlik, hemşirelik gibi mesleklerin öğretildiği yerler olarak evriliyorlar. Türkiye açısından da kadın emeği zaten ucuz, esnek ve güvencesiz bir emekken, bu üniversiteler muhafazakar politikalarla ile de birlikte toplumdan yalıtılan kadınların bu sömürüye daha fazla açık hale gelmesine ve bu sıkıntıların derinleşmesine de zemin hazırlayacaktır. Eğer üniversitelerde eşit, ayrımcılığın ve şiddetin olmadığı bir eğitim almak istiyorsak ilk talebimizin de üniversite yönetimlerinin de bu meseleye dair politikalarını daha da sıklaştırılması ve bunu öğrencilerle birlikte de belirlemesi olduğu. Cinsel taciz önleme birimlerinin üniversitelerde hem önleme faaliyeti açısından işlevselliğinin olması hem de kadınlara ya da tacize, eşitsizliğe uğrayan bireylerle dayanışma içinde olması ve burayı daha güçlendirici bir pozisyonda olması gerekli. Bu noktada tacize ya da eşitsizliğe maruz bırakılan kişinin lehine süreçler yürütülmelidir […].”
Mücadeleye Hep Birlikte Devam Ediyoruz
“[…] Bu kararın alınmasına yönelik tutumun altında yatan temel konu ne diye sorduğumuzda aldığımız yanıt ise belli: İstanbul Sözleşmesinin ve 6284’ün uygulanmamasından kaynaklı yaşanan olaylar karşısında biz kadınların direnişi. Her geçen gün medya gündeminden düşmeyen artan kadın cinayetleri, tecavüz ve taciz vakalarına; kendi yaşamlarımız üzerinde hiçe sayılan haklarımızın ellerimizden alınmasına yönelik tepkilerimiz ve kanun ile yükümlülüklerin yerine getirilmesi üzerine yürüttüğümüz mücadelemiz kısacası hükümete göre sesimizin çok çıkması birilerini rahatsız etmiş durumda. Tam da bu noktada kadın dayanışma ve örgütlerinden üniversitelerdeki kadın araştırma ve çalışma kulüplerine kadar genelinden yereline kadın mücadelesinin yürütüldüğü her alanda bizlerin örgütlü bir mücadeye ihtiyaç duyduğu yadsınamaz. Gerektiğinde diğer üniversitelerle ve hatta ülkedeki kadın dayanışma ağlarıyla beraber hiç durmadan mücadele meşalesini taşımaya devam edeceğiz. Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz. Mücadeleye hep birlikte devam ediyoruz.”