universiteli-kadinlar-ve-lgbtilar-kadikoyde-eylemde-kadin-universitesi-istemiyoruz

Kadın Üniversiteleri ve Gelinen Nokta

Aynur Baytekin & Ezgi Sevinç

Kadın üniversiteleri, 1800’lü yılların sonunda Japonya’da, kadınların eğitime erişebilmelerine olanak tanımak amacıyla kuruldu. Bu üniversiteler, geleneksel yapıyı aşamayan Japon toplumunda, kadınların eğitim alabilmesi için bir çözüm olarak görülüyordu. Bununla beraber, Japon toplumunda kadınlara yönelik geleneksel yaklaşım, üniversitelerde verilen eğitimi de şekillendirdi.

Batı’da eğitim gören bir kadın olan Umeko Tsuda, geri döndüğünde Tsuda Kadın Üniversitesini kurdu. Tsuda, üniversitenin amacının, kadınların daha ‘’zarif ve söz dinleyen bir yapıda olmalarını sağlamak’’ olduğunu belirtmiş. Bu ve bunun gibi birçok davranışsal/toplumsal dayatma, kadınların özgür bir eğitim ortamına ulaşmalarına engel oluyor. Kadınların, erkeklerin egemen oldukları tıp, ekonomi, siyaset ve yöneticilik alanlarına ulaşmaları oldukça zorlaşıyor. Ulaşsalar dahi maaş eşitsizliği, geleneksel yaklaşımın toplumun her alanında sürmesi ve kadınların faaliyet alanının ev olarak görülmesi, çalışma hayatında kadınların tutunmalarını zorlaştırıyor.Bu sebeple, başlangıçta bir eşitsizliği ortadan kaldırmak üzere kurulan bu üniversiteler, cinsiyet ayrımcılığı temelli bir eğitim ve statü problemi ortaya koyuyor.

2012 yılında, Tokyo Tıp Üniversitesi (TTÜ) giriş sınavında erkeklerden daha yüksek puan alan kadın adayların puanlarının düşürüldüğü, erkeklerin puanlarına ise ekleme yapıldığı ortaya çıktı.Puanlarla oynadıkları iddia edilen 10 üniversiteden biri olan TTÜ’nün yönetimi ise, kadın doktorların ‘’evlenip çocuk sahibi olunca işi bırakacaklarını’’ savunması, kadınların çalışma hayatındaki dışlanma politikasını tersten bir şekilde ifade ediyor. 

Kadın Üniversiteleri Başarı Sağlıyor mu?

Dünya Ekonomik Forumunun açıkladığı 2018 Dünya Cinsiyet Uçurumu Raporuna dahil olan 149 ülke içinde Japonya 110’uncu sırada yer alıyor.

Raporda Türkiye’nin de 130’cu sırada olduğu görülüyor.

‘Kadınların politik ve ekonomik hayata katılımında Japonya gelişmemiş ülkeler seviyesinde’

Aynı rapora göre Japonya’da kadınlar “eğitime erişebilirlik” kriterinde dünya sıralamasında 64’üncü olarak nispeten bu kriteri tuttursalar da özellikle “politikaya katılım” ve “ekonomiye katılım” konusunda ancak 127’nci ve 115’inci olarak sınıfta kalıyorlar.

Japon Eğitim Bakanlığı verilerine göre Japonya’da genç kadınların yüzde 50,1’i ve erkeklerin yüzde 56,3’ü üniversiteye kayıt oluyorlar.

Bu sonuçlar, Japonya’da kadınların başlangıçta üniversite eğitimine istekli olduklarını, ancak yaşlanan ebeveynlere bakma zorunluluğu ve mezun olduktan sonraki ağır iş ve yaşam şartlarının hem çalışıp hem ev kurma, hem de çocuk sahibi olmalarına olanak tanımadığını gösteriyor.

Sonuç olarak Japonya’da her yıl binlerce nitelikli üniversite mezunu kadın, cinsiyet ayrımcılığı veya psikolojik tacizden dolayı işten ayrılmak zorunda bırakılıyor.

Chicago Üniversitesi profesörlerinden Kazuo Yamaguchi, bu gibi çağ dışı uygulamalar ve kadınlara yönelik ayrımcılık yüzünden Japonya’daki kadın doktor oranının OECD üyesi ülkelerin en düşüğü olduğunun altını çiziyor.

Dünden Bugüne Kadın Üniversiteleri: Türkiye’den Bir Bakış

 Osmanlı Devletinde kadınların yükseköğrenim görebilmesi için 1914 yılında İstanbul’da “İnas Darülfünunu” kuruldu.

3 yıllık yükseköğretim verilen okulda, kız liseleri ve öğretmen okulları için öğretmen yetiştirildi ve mezunları çeşitli liselerde zorunlu hizmet yaptı. Daha sonra erkeklerin eğitim gördüğü “Zükur Darülfünunu” ile birleştirildi.

129 öğrencinin eğitim gördüğü ve 53 kadının mezun olduğu okul, 1921 yılında Zükur Darülfünunu ile birleştirilmesiyle karma eğitime geçti. 1921-22 yılında hukuk, 1922-23 yılında da tıp fakülteleri kadın öğrenci almaya başladı.

Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1924’te ve 1926’da çıkarılan kanunlar ile ilköğretim ve ortaöğretimde karma eğitime geçildi. Daha sonra 1973 yılında kabul edilen Milli Eğitim Temel Kanunuyla karma eğitim, milli eğitiminin temel ilkelerinden biri olarak benimsendi.

Günümüzde de eğitim-öğretim faaliyetleri, bazı liselerde istisnalar dışında, karma eğitim esas model olarak devam etmekte, cinsiyet ayrımına göre üniversite bulunmamaktadır. 

Kadın Üniversiteleri Türkiye’de Nasıl Gündeme Geldi?

Kadın üniversitelerinin Türkiye’de gündeme gelmesi, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın G20 zirvesi için bulunduğu Japonya ziyareti sırasında

Mukogava Kadın Üniversitesinin 27 Haziran 2019 günü kendisine Fahri Doktora Unvanı vermesi ile birlikte başladı.

Erdoğan konuşmasında Japonya’daki 800 Üniversitenin 80’ninin kadın üniversitesi olduğunu, bunun çok önemli bir örnek teşkil ettiğini  ve incelenmesi ile birlikte Türkiye’de de bunun adımının atılabileceğini ifade etti. Hemen ardından 3 Temmuz 2019 günü Uluslararası Öğrenciler Mezuniyetinde YÖK’e kadın üniversitesi konusunda çalışma yapılması gerektiğini belirtti. Kadın ve LGBTİ+ öğrenciler ise toplumsal cinsiyet ayrımcılığına bağlı eşitsizliği derinleştireceği, kadınların ve LGBTİ+’ların toplumdan izole edilerek cinsiyet kalıplarına hapsedileceği  yönündeki eleştirileri  ile kadın üniversitelerine tepki  gösterdi.

Bugün tekrar gündeme gelmesi ise Resmi Gazetede 2021 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında kadın üniversitelerinin kurulmasının yer alması ile oldu. Buna göre:

“Japonya örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacaktır. Japonya’daki kadın üniversiteleri incelenerek bir rapor hazırlanacaktır. Kurulması planlanan kadın üniversitesinin akademik birimlerinin oluşturulmasına yönelik çalışmalar başlatılacaktır.”

Ayrıca bu planın içeriğinde, “Doğurganlık hızının yenileme seviyesinin üzerinde tutulması için, ‘iş ve aile yaşamını uyumlaştırıcı’ politikaların etki değerlendirmesi yapılacak ve gerekli değişiklikler hayata geçirilecek” başlığıyla devletin kadına yönelik politikaları yine aile ve doğurganlık üzerinden ele alması da sosyal medyada tepkiye neden oldu.

Bunun üzerine kadın ve LGBTİ+ öğrenciler #KadınÜniversitesiİstemiyoruz başlığında seslerini duyurmak üzere sosyal medyada eylem başlattılar. 20 Ocak 2021 Çarşamba günü İstanbul ve İzmir’de kadın üniversitelerine ve iktidarın cinsiyetçi politikalarına karşı bir araya gelerek basın açıklaması yaptılar.

Basın açıklamasında öğrenciler, söz konusu üniversite projesini “kadınları toplumsal hayattan tecrit edecek, bu şekilde kadınları daha kolay denetlemenin ve kontrol etmenin yöntemlerini arayacak bir proje” olarak nitelendirdi.

Bununla beraber, kadın ve LGBTİ+ öğrenciler açısından da kimlik  inkarı politikasına devam edildiği, ‘’Bugün kadın üniversitesi çalışmasına başlayanlar bugüne kadar üniversiteyi erkek egemen zihniyetle teslim alarak kadın ve LGBTİ+’ların kimliğini inkar etmeye, yok saymaya, baskılamaya çalışanlardır. Biz kadın üniversitesiyle kalıplara sıkıştırılmayı kabul etmiyor, üniversitede kendi kimliğimizle var olmayı istiyoruz’’ açıklaması yapıldı.

Çözüm: Cinsiyetsiz ve Ayrıştırmasız Eğitim

Kadın üniversiteleri; cinsiyetçi, heteronormatif eğitim sistemini besleyecek, kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikaların her alana yayılmasına olanak sağlayacak kurumlar olarak; öğrencilerin eşit, özgür, cinsiyetsiz ve bilimsel üniversite talepleriyle bağdaşmamaktadır.

Yaşanan tacizlerin, mevcut eşitsizliklerin veya ebeveyn olmanın getirdiği sorumlulukların tek muhatabı ve yaratıcısı kadınlar olmadığı gibi; kadın ve LGBTİ+ öğrencilerin üniversitelerde maruz bırakıldığı sorunlar da kadınların izole edildiği kadın üniversiteleriyle çözülebilecek bir mesele değildir. Bu tip uygulamalar, çözüm olmak yerine, ayrımcılığı ve kadının yaşadığı mağduriyeti besler niteliktedir. Kadının eğitim sürecinin en başından ayrıştırılması, toplumsal yaşamda da yerinin daha önemsiz bir konuma itilmesine sebep oluyor.

Problemlerin çözümünün ayrıştırmaktan değil; İstanbul Sözleşmesiyle beraber 6284 sayılı Kanunun uygulanmasından ve bilimsel eğitimden geçtiği bilinmelidir. Bu yüzden de; kadınlar eğitimde, iş yaşamında ve toplumsal hayatta eşit konumda olmalıdır.

* Görsel sendika.org’dan alınmıştır.


tr_TRTurkish
tr_TRTurkish