Boğaziçi Eylemlerinde Gözaltına Alınan Öğrenciler Anlattı: “Gözaltıları Bir Cadı Avına Dönüştürdüler”
Boğaziçi Üniversitesi’nde 4 Ocak’ta başlayan kayyum rektör karşıtı protestolar sürüyor. Eylemlerin ilk gününden sonra toplamda 50’den fazla öğrenci gözaltına alınmış ve iki günlük gözaltı süresinin ardından tamamı serbest bırakılmıştı. Çıplak arama dayatması, taciz ve tecavüz tehdidi, sözlü ve fiziksel şiddet gibi işkencelerin yaşandığını söyleyen öğrenciler, tabiri caizse “Mücadeleye devam!” demişti. Bütün süreçleri konuşmak için gözaltına alınan iki öğrenciyle görüştük.
Kayyumcu zihniyete karşı bir çağrıydı, kulak verdik
Boğaziçi Dayanışması, kayyum rektör Melih Bulu’yu protesto etmek amacıyla bütün üniversitelilere bir çağrı yaptı. Siz, Boğaziçi Üniversitesinde öğrenci değilsiziniz. Sizi eyleme götüren şey neydi?
– Kayyum rektörlerle her birimiz kendi üniversitemizde mücadele etmeye çalışıyoruz. Boğaziçi Üniversitesine atanan kayyumun durumu da ODTÜ ve İÜ’ye atanan kayyumlardan farklı bir durum değildi. Bu çağrı, kayyumcu zihniyete karşı bir mücadele oluşturmaya yönelik bir çağrıydı. Bu çağrıya kulak verdik biz de aslında.
Eylem günü, kampüs içinde ve dışında eylem görüntüleri izledik. O gün nasıl geçti?
+ Boğaziçi Üniversitesinin Güney Kampüsü içinde idari birimler var. Hep beraber oraya girmek istediğimizde kapı kilitlendi. Meşhur kelepçeli kapı görüntüleri de oradan çıktı aslında. Bizim düşündüğümüz şuydu: Üniversiteye ilişkin bir eylem üniversite içinde devam edecekti doğal olarak. Çok ciddi bir ısrar oluştu. Ancak polis ve güvenlik bunu engellemeye çalıştı. Hep beraber Kuzey Kampüse gittik ve orada bir forum gerçekleştirdik. Daha sonra tekrar Güney Kampüse gitmek istediğimizde, polis TOMA’larla, biber gazıyla, tazyikli suyla öğrencileri engellemeye çalıştı. Aslında engellemeye çalıştıkları şey, öğrencilerin ve bütün üniversite bileşenlerinin kendilerini yönetecek kişiyi seçebilecekleri konusundaki ısrarlarıydı. Ama bu ısrar sürdü, geri çekilme olmadı.
Bu süreci bir cadı avına dönüştürdüler
Öğrenci eylemlerinde bugüne kadar genelde gördüğümüz tablo, polisin eylem anında öğrencileri gözaltına almasıydı. Bu kadar çok karşı karşıya gelinmesine rağmen bu eylemde öyle olmadı. Neden bunu tercih ettiler sizce?
– Kamuoyunun gücüyle alakalı bir tercih farklılığı oluştu. Oradaki polis amirinin, en yetkili kişi kimse onun bile söz hakkı olmadığı bir durumdu yaşadığımız. Orada, ters kelepçe yapılarak arka tarafa alınan öğrenci arkadaşlarımızı, gelen baskı sonrasında bıraktılar. Sonra bu olayın büyüyeceğini anladıkları için, eylem yapan öğrencileri bölmeye yönelik bir operasyon başlattılar. Sosyal medya yoluyla hedef gösterilmemiz bu anlama geliyordu. Mücadelenin kendisini çarpıtmaya yönelik bir çabayla kamuoyu oluşturmaya çalıştılar. Bunun ardında da kriminalize etme amacıyla sabah evlerimiz basıldı. Orada sürekli aynı kriminalize etme çabası sürdü.
+ Polise mukavemet ve toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanununa muhalefet suçlamasıyla gözaltına alındık biz. Ama ne tesadüftür ki, gözaltına alınan herkes gençlik örgütleri içinde bulunan öğrencilerdi. Mukavemet dedikleri şey polis kalkanının önünde durmaksa, polis kalkanı önünde durmayanlara da herhangi bir arbede içinde kalmamış olanlar dahi bu seçmece listeyle gözaltına alındı. Polisin daha önce başka eylemlerden tanıdığı öğrenciler seçilerek gözaltına alınmıştı. Eylem alanının fotoğrafları içerisinde bu gözle seçilerek liste hazırlanmıştı. Bu çaba, durumu kriminalize etmeye yönelik bir çabaydı.
– Gözaltındayken dosyayı görme fırsatımız oldu. Geçtim ön tarafta durmayı, işaretlenmiş arkadaşlardan birisi fotoğrafta görülüyor ki, arka tarafta elinde bir pankartla gülümseyerek fotoğraf çektiriyor. Kapının önünde olmakla, mukavemet etmekle alakası yok. Bir cadı avı gibi, önce listeyi çıkarmışlar, sonra bu listede gördüklerini fotoğraflarda işaretleyip gözaltı kararı vermişler. Sabah da evlerimiz basıldı.
Bu rektör atamasından sonra, AKP’li yöneticilerden Melih Bulu’yu kastederek “Bir insanın siyasi görüşü olması suç değildir.” açıklamaları yapıldı. Ama bu durumda, gözaltına alınan öğrencilerin seçilme yöntemi siyasi bir taramaya dayanıyor diyorsunuz. Bunu nasıl değerlendirmek gerekir?
– Bu süreci bir cadı avına dönüştürdüler. Seçtikleri öğrencileri, sosyal medya trolleri yoluyla hedef göstererek gözaltına aldılar. Zaten Melih Bulu, sadece eski bir AKP adayı değil. Sanal Akıncılar isimli AKP lehine çalışan bir sosyal medya ordusunu yöneten pozisyonda bir kişi. Polis kamerasında alınmış görüntülerle sosyal medya yoluyla hedef gösterilmeye çalışıldık. Eğer o gün, eylem alanından gözaltı yapılsaydı, çoğunluğu Boğaziçi öğrencileri oluşturacaktı. Zaten Melih Bulu da bunu sonradan söyledi. Boğaziçi öğrencilerinin benimle bir derdi yok, beni protesto edenler dışarıdan getirilmişti, dedi. Halbuki kendileri de biliyor ki, Melih Bulu’ya asıl karşı olan Boğaziçi Üniversite öğrencileriydi. Biz de bu çağrıyla dayanışmaya giden yüzlerce öğrenciydik tabi ki. Üniversite öğrencileri kayyum rektör istemiyor.
Madem öyle, şimdi sorma sırası bizde…
Bu süreçte basın yoluyla da hedef gösterildiniz. “Terörist” ifadesi kullanıldı sıklıkla. Bunun sizin açınızdan anlamı nedir?
+ Terör kavramından ne anladığımıza bağlı. Terör kavramını siyasi iktidarın kendisi belirliyorsa evet biz teröristiz. Çünkü biz hem hukuki yollarla hem de fiili yollarla öğrencilerin haklarını savunmak için uğraşıyoruz. Ama yok, ismini bile doğru telaffuz edemedikleri örgütlere üye olduğumuzu iddia ediyorlarsa bu tamamen yalan. Böyle bir durum olsaydı, hepimiz gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılır mıydık? Gözaltına alınan bütün arkadaşlarımız serbest bırakıldı. Madem öyle, şimdi sorma sırası bizde. Bizimle ilgili terör iddiaları ortaya atan en üst düzeyden yetkililer, bizi serbest bırakan savcı ve hakimlerin terör örgütlerine yardım ettiğini de söyleyecek mi?
Daha önceden bildiğimiz öğrenci eylemlerinde de öğrenciler gözaltına alındıklarında kötü muamele ve darpla karşılaşırdı. Ancak bu sefer özel bir nefret ve saldırı dalgası oluştuğu görülüyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu durumu?
– Gözaltında özellikle LGBTİ+ arkadaşlarımıza yönelik çıplak arama dayatması oldu. Bu tamamen bilinçli bir tercihti. Gökkuşağını bile yasaklamaya çalışan insanlar bunlar. Tamamen nefret temelli bir saldırıydı bu. Biz ifadeye çağrılsaydık da giderdik. Bu suçlamalarla ilgili olarak evlerimizin basılmasına, ailelerimizle yaşadığımız ve hatta bizim yaşamadığımız; ama ailelerimizin yaşadığı evlere kapıların kırılarak girilmesine, 4-5 yaşlarında kardeşlerimizin bu korkuyla uyandırılmasına, uzun namlulu silahlarla uyandırılmamıza, ters kelepçeye hukuki olarak gerek var mıydı? Hayır, bu tamamen siyasi bir ihtiyaç. Tamamen kamuoyunu korkutmaya yönelik bir tercih. Öğrencileri, aileleri, dayanışmaya destek verecek diğer insanları korkutmak için yapıldı. Ama işe yaramadı. Ailelerimiz dahil, herkes bizim yanımızda durdu. Biz gözaltındayken, Beşiktaş’tan yürüyüp Kadıköy’de yapılan miting zaten kimsenin korkutulamadığını açıkça ortaya koydu.
Ters kelepçe ve çıplak arama işkencedir, bunu nerede olursa söyleriz
Gözaltından çıkan öğrencilerin ortaya koyduğu beyanlar ve avukatların söyledikleri çok geniş bir yankı buldu. Sizin gözaltında yaşadığınız ve tanık olduğunuz şeyler neler oldu?
– Gözaltında, arkadaşlarımızın düzenli olarak kullandığı ilaçlar dahi verilmedi. “Reçeten yok” gibi sebepler sunuldu halbuki üç aylık raporu olarak ilaçlardı bunlar. Avukatların getirdiği şeker ve su bize ulaştırılmadı. Hastanede ters kelepçeyle bekletildik. Darp edildik. Ped gibi ihtiyaçlar giderilmedi. Avukatlara ulaşamadıklarını iddia ederek, yalan söyleyerek ihtiyaçların karşılanması engellemeye çalıştılar. Beş avukatın ismini verdik, hiçbirine ulaşamadıklarını iddia ettiler. Halbuki sonradan öğrendik ki aslında emindik, avukatlar sürekli olarak dışarıda beklemişler.
+ Tuhaf şekilde öfke patlamalarının yaşandığını söyleyebilirim. Polis “Sizin zaten serbest bırakılacağınızı biliyoruz, bu arada ne yapsak kar” diyerek sözlü ve fiziksel saldırıya geçti. İdeolojik olarak eğitilmiş olmanın dışında, sosyal medya ve basında hedef gösterilirken ortaya atılan iddiaların da etkisi altındaydı polis. LGBTİ+ bayrağı, silahlı bir siyasi hareketin bayrağı zannedildi örneğin ve bu şiddetin bahanesi haline getirildi.
– Gözaltılar sırasında, örneğin nezarethaneden çıkarken yandaş basın kurumlarının kameraları çekim yapıyordu. Örneğin ters kelepçenin yasal olmadığını söylediğimizde tek kelepçe türünün bu olduğu söyleniyordu, ama yanımızdan geçen adi suçlardan alınmış şüphelilerin tamamını düz kelepçeyle götürülüyordu. Kamera kaydında bizi saldırgan göstermeye çalıştıkları için yapıyorlardı böyle şeyleri. Ama biz arkadaşlarımızın bizim arkamızda olduğuna da güvenerek söylediğimiz şeylerden geri basmadık. Ters kelepçe ve çıplak arama işkencedir, bunu hangi kamerayı önümüze koysalar yine söyleriz.