“Kayyum Rektör İstemiyoruz!” Soruşturması: Kırılan Kapılar
Osman Gönülveren
2 Ocak 2021’de Resmi Gazete’de yayınlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne Melih Bulu atandı. Öğrenciler, Boğaziçi Dayanışmasının çağrısıyla “Kayyum Rektör İstemiyoruz!” demek için protesto haklarını kullanarak bir dizi eylem gerçekleştirdi. 4 Ocak Pazartesi günü başlayan eylem dizisi, çoğunlukla üniversitenin Güney Kampüsü önünde gerçekleştirildi.
4 Ocak günü gerçekleştirilen “Kayyum Rektör İstemiyoruz!” eylemi sonrasında, protestolara katıldığı gerekçesiyle öğrencilerin evleri basıldı. Gözaltılar ertesi günlerde de devam etti. 7 Ocak’ta, gözaltına alınan 40’a yakın öğrencinin 24’ünün ifadesi tamamlandı. 24 öğrenciden biri direkt olmak üzere, 23’ü adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Gözaltına alınan diğer öğrencilerin ifadeleri bugün de sürüyor.
Basın açıklaması ve protestolar sırasında “2911 Sayılı Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Kanununa muhalefet” ile “görevli memura mukavemet” suç isnadıyla gözaltına alınan öğrenciler, Vatan Emniyete götürüldü.
Öğrencilerin gözaltına alınmasına yönelik yapılan ev baskınları, uzun namlulu silah kullanan Özel Harekat Polisleri tarafından gerçekleştirildi. Arama işlemi sırasında ise öğrencilerin kapıyı açmalarına zaman tanımayan kolluk kuvvetleri, kapıları ve duvarları yıkarak içeri girmeye çalışmış ve bu süreci kayıt altına alarak ana akım medyada yayımlamıştır.
“Kayyum Rektör İstemiyoruz!” eylemine katılan öğrencilere yapılan ev baskınları, birçok açıdan ihlale neden olmuştur. Kapılar kırılarak ve duvarlar yıkılarak yapılan arama, gerek ulusal mevzuata gerekse tarafı olduğumuz uluslararası metin ve sözleşmeler aykırı bir uygulamadır.
Özel Yaşama ve Konuta Saygı Hakkı
Kolluk kuvvetlerinin ev baskınları sırasında kapı ve duvarları kırması ile girdikleri evleri kayıt altına alması “Özel Hayatın Gizliliği” ve “Konut Dokunulmazlığı” haklarının ihlaline sebep olan uygulamalardır. Söz konusu haklar gerek ulusal mevzuatta gerekse uluslararası metin ve sözleşmelerde düzenlenmektedir.
Özel Hayatın Gizliliği, Anayasanın 20. maddesinde düzenlenmektedir. Düzenlemeye göre: “Herkes, özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz.
Konut Dokunulmazlığı ise 21. maddede düzenlenmektedir: “Kimsenin konutuna dokunulamaz. “Tarafı olduğumuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 8. maddesinde de: “ Herkes özel ve aile hayatına, konutuna ve yazışmasına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir.” düzenlemesi mevcuttur.
Anayasa ve AİHS’deki düzenlemede de kamu makamlarının, kişilerin ve/veya toplulukların özel yaşam ve konut dokunulmazlığı özgürlüklerine yönelik müdahaleden kaçınmaları esas olarak kabul edilmiştir. Hakka yapılacak bir müdahalenin hangi durumlarda ve ne ölçüde yapılabileceği ise maddelerin devamında düzenlenmiştir.
Anayasa’ya madde 20’ye göre: “….Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak, usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin üstü, özel kâğıtları ve eşyası aranamaz ve bunlara el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.
Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir.”
Konut Dokunulmazlığı ise “ Millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçına bağlı olarak usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça; yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; kimsenin konutuna girilemez, arama yapılamaz ve buradaki eşyaya el konulamaz. Yetkili merciin kararı yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını el koymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklar; aksi halde, el koyma kendiliğinden kalkar.” şeklinde düzenlenmiştir.
AİHS madde 8/2’deki düzenleme ise: “Bu hakkın kullanılmasına bir kamu makamının müdahalesi, ancak müdahalenin yasayla öngörülmüş ve demokratik bir toplumda ulusal güvenlik, kamu güvenliği, ülkenin ekonomik refahı, düzenin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli bir tedbir olması durumunda söz konusu olabilir.”
İlgili haklara yönelik düzenlemelerin temel amacı, bireyleri kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı korumaktır. Özel yaşama ve konuta saygı hakkı mutlak haklar olmayıp sınırlandırılabilen haklardır. Hakların kısıtlandırılmasına yönelik düzenlemeler ise ancak ve ancak istisnai niteliktedir. Sonuç olarak ilgili haklara yönelik kanuni düzenlemelerin temel amacı, bireyin kamu otoritesinin keyfi müdahalelerine karşı korumaktır.
Adli Arama
Özel yaşama ve konut dokunulmazlığına yönelik bir müdahale oluşturan arama, Ceza Muhakemeleri Kanununda ( madde 116-122 ) (CMK) düzenlenen bir koruma tedbiridir. Adli arama ise, Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 5. maddesinde, “Adlî arama, bir suç işlemek veya buna iştirak veyahut yataklık etmek makul şüphesi altında bulunan kimsenin, saklananın, şüphelinin, sanığın veya hükümlünün yakalanması ve suçun iz, eser, emare veya delillerinin elde edilmesi için bir kimsenin özel hayatının ve aile hayatının gizliliğinin sınırlandırılarak konutunda, işyerinde, kendisine ait diğer yerlerde, üzerinde, özel kâğıtlarında, eşyasında, aracında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile diğer kanunlara göre yapılan araştırma işlemidir.” olarak tanımlanmaktadır.
Adli arama, gerek özel yaşamın gizliliğine gerekse konut dokunulmazlığına karşı bir müdahale oluşturduğu için arama işlemi belli başlı şartlara bağlanmıştır. Bu şartların sağlanmadığı bir arama işlemi, hukuka aykırı bir işlem olacaktır.
Hukuka uygun bir adli aramanın ön koşulu, makul bir şüpheye dayanmasıdır. Adli arama işleminde aranan şüphe, CMK madde 116 uyarınca bir makul şüphedir. Aranan makul şüphe ise akla uygun olan, objektif olan ve somut delillere dayanan şüphedir.
Adli aramanın hukukiliği için aranan bir diğer şart ise, arama kararının hakim veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınmış merciin emri ile düzenlenmiş olmasıdır. Hakimin veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde kanunla yetkili kılınan merciin emrinin bulunması, Anayasada düzenlenmiştir ve güvence altına alınmıştır. Arama izni ise, arama işleminin yapılmasından önce alınması gerekmektedir.
Görüldüğü üzere adli arama işleminin gerçekleşebilmesi için gerekli temel şartlar makul şüphenin oluşması ve işlemin gerçekleşmesinden önce bir hakim ya da yetkili merciinin izniyle yapılmasıdır. Adli arama, yukarıdaki açıklamalardan daha kapsamlı ve tartışmalıdır. Örneğin aramanın zamanına ve mekanına ilişkin şartlar, işlemin gerçekleştirildiği sırada uyulması gereken kurallar. Konunun dağılmaması açısından, işlemin hukukiliğini sağlayan iki temel şarta değinilmesinin yeterli olduğunu düşünüyoruz.
Kırılan kapılar, yıkılan duvarlar ve gecikmesinde sakınca bulunan haller
Öncelikle sabaha doğru ev baskını yapan Özel Harekat Polislerin, arama kararının incelenmesi gerekiyor. Somut olayda arama kararı, edinilen bilgilere göre savcı tarafından düzenlenmiştir. CMK m. 119 arama kararının hakim tarafından düzenlenmesini, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ise Cumhuriyet Başsavcısına ve kolluk amirine de arama yetkisi vermiştir. 2911 Sayılı Gösteri ve Toplantı Yürüyüşleri Kanununa muhalefetten yaptıkları soruşturmada, gecikmesinde sakınca hallerinin somut bir sebebe dayanması pek olası gözükmemektedir. Keza gecikmesinde sakınca bulunan hal, hakime gidilecek zamanda işlemin zora düşmesi ve işlemi olanaksız kılması durumudur. Bu sebeple halihazırda bir üniversiteye kayıtlı olan, ikamet yeri belli olan ve herhangi bir delili karartması söz konusu olmaya öğrencilere yapılacak aramanın hakim kararı olmadan gerçekleştirilmesi hukuka aykırılık yaratmaktadır.
Birçokları arasından ihlale sebep olan bir diğer mesele ise, kapıların kırılması ve duvarların yıkılmasıdır. Burada polisin kullandığı kuvvetin ölçülü olup olmaması tartışması yapılmalıdır. Kolluk kuvvetinin kapı ve duvar kırarak kullandığı gücün, amaça ulaşmadaki orantısızlığı, AİHS madde 8’de düzenlenen özel yaşam ve konuta saygı haklarının ihlali anlamına gelmektedir. Zira arama kararının ölçüsüz bir şekilde gerçekleştirilmesi, uygun yöntemlerin kullanılmaması aramanın gerçekleştirilmesinde aşırılığa kaçmaya sebep olmaktadır. Bu bakımdan o yere giriş iznine sahip kişiyle iletişime geçmeden veya gerekmediği hallerde kapının kırılması ve duvarın yıkılması, amaca hizmet etmeyen, aşırılığa kaçan, maddi ve manevi tazminata konu olabilecek bir uygulamadır.
Kamu Denetçiliği Kurumu 2013/24 numaralı tavsiye kararında benzer bir durum ele alınmıştır. Kararda kapı kırılması hakkında şu inceleme yapılmıştır: “ Tutanakta […], gerekli emniyet ve çevre alındıktan sonra bahse konu adresin alt kat ana giriş kapısının kapalı ve demir parmaklık ile sağlamlaştırıldığının görülmesi üzerine, çilingir vasıtası ile açıldığı, ŞİKAYETÇİNİN kapısına gelindiği, kapının çelik kapı olduğunun görüldüğü, kapının usulüne uygun olarak çalındığı, kapıyı açan kimsenin olmaması neticesi göz önünde bulundurularak ve örgüt üyesi şahısların bulunabileceği değerlendirildiğinden özel harekat şubesi görevlilerinin adresin giriş kapısını kırmak suretiyle 06.15 sıralarında içeri girdikleri belirtilmiştir. Dolayısıyla arama yapılacak yerde o yere girme izni verme yetkisine sahip kişilerle iletişim kurulmadığı, bu kişilere aramanın amacı hakkında bilgi verilmediği anlaşılmaktadır. Kolluk görevlilerince operasyonun ehemmiyet ve aciliyeti açısından böyle bir girişimde bulunulmamışsa bunun sebeplerine tutanakta yer verilmesi gerekmekte olup, arama işlemine başlamadan önce emniyet ve çevre tedbirlerinin alınması sırasında yahut sonrasında dahi ŞİKÂYETÇİ nin temsilcilerinin durumdan haberdar olmalarının sağlanabileceği düşünüldüğünde Yönetmeliğe uygun hareket edilmediği görülmektedir.”
Yukarıdaki tavsiye kararına konu olan olaya benzer şekilde, “Kayyum Rektör İstemiyoruz!” eylemine katılan öğrencilere yapılan ev baskınında da kapılar kırılmış ve duvarlar yıkılmıştır. Bu uygulama hiçbir şekilde ölçülü ve uygun bir yöntem değildir. Bu uygulamanın yarattığı korku ve endişe, kötü muameleye sebep olmaktadır. Ölçülü olmayan ve hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilmeyen bu arama, bahsedildiği gibi insan hakları ihlaline sebep olmaktadır.
Sonuç Yerine
AİHS’te madde 8’de, Anayasada ise madde 20 ile 21 de düzenlenen özel yaşam ve konuta saygı hakkı, temel insan insan haklarından biridir. Korunması demokratik bir toplum için elzem olan bu hak, bireyi kamunun müdahalesine karşı korumaktadır.
Somut olayda devlet koruma yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Yapılan müdahale hukuka uygun bir şekilde gerçekleştirilmemiş, meşru amaç kavramı dar bir şekilde yorumlanmamıştır. En temel haklarından biri olan ifade ve protesto haklarını kullanan öğrencilerin, özel yaşam ve konut dokunulmazlığı haklarının ihlaline varacak kadar ölçüsüz bir müdahale, demokratik bir toplumun çoğulcu, açık fikirli ve hoşgörülü yapısını tehlikeye atmaktadır.