Röportaj: Gönül Gören’le Hapiste Öğrenci Olmak Üzerine
2018 senesinin Mayıs ayında, o dönemde hukuk fakültesi öğrencisi olan Gönül Gören, 1 Mayıs’ta sansasyonel eylem yapacağı iddiasıyla gözaltına alınıyor ve sonrasında tutuklanıyor. Tutuklu kaldığı süre, okulunun bir sene uzamasına sebep oluyor; fakat arkadaşlarının dayanışma göstermesiyle, eğitimini daha da aksatmamak adına ders notlarına bin bir güçlükle erişip, hapiste sınavlarına girmeyi başarıyor. İfade ve toplanma özgürlüğünü kullandığı için bir sene boyunca hapiste tutuklu kalan Gönül’le hapiste öğrenci olmanın zorluklarını, dayanışmanın önemini, içeride işleyen bürokrasiyi, sivil toplumun tutuklu ve hükümlü öğrenciler için neler yapabileceğini konuştuk.
Gönül Gören’in davası diğer 23 kişiyle beraber sürmekte. Bir sonra duruşma 11 Kasım 2020 saat 10:00‘da Çağlayan Adliyesi 25. Ağır Ceza Mahkemesinde görülecek. Biz de, Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak, Gönül’ün duruşmasını takip edeceğiz.
Sivil Alan Araştırmaları Derneği: 2018 1 Mayıs’ı öncesinde “sansasyonel eylem yapacağın” iddiasıyla gözaltına alınıyorsun. Gözaltına alınma gerekçeni ve o süreci anlatabilir misin bize?
Gönül Gören: Ben o tarihte hukuk fakültesi son sınıf öğrencisiydim. Bir gece, ertesi sabah yapılacak olan vize sınavıma çalışırken, ailemle yaşadığım eve operasyon yapıldığını öğrendim. Sabah haberlere baktığımda yandaş medya kanallarının ”İstanbul’da terör operasyonu. 1 Mayıs’ta sansasyonel eylem hazırlığında olan teröristler gözaltına alındı.” şeklinde haberler geçildiğini gördüm. Ertesi gün avukat arkadaşlarımla görüşüp ifadeye gitmek için hazırlık yaparken, 1 Mayıs günü avukat arkadaşımın evinden gözaltına alındım. Önce afalladım tabi.
Ben sıradan bir üniversite öğrencisiyim, ne özelliğim var ki bir şafak vakti annemle babamın karşısına uzun namlulu silahlarla çıkabiliyor bu adamlar diye sordum kendime. Cevabını bulmak zor olmadı: ”İtirazımı yüksek sesle söylüyorum.” Gözaltında ”iyi polislerin” bana yönelik telkinleri de bunu destekler nitelikteydi zaten. Örneğin; ”Edirnelisin ne işin var senin eylemlerde, aslında seni almayacaktık ama baktım ki son zamanlarda sosyal medyada çok aktifsin, Gönül’ü de alın dedim. Bir 6 ay yatar çıkarsın merak etme, bir daha da bulaşmazsın bu işlere ya da içeride örgütlenirsin sonra seni tekrar alırız.” gibi söylemler ortada hukuki bir süreç işletilmediğini anlamamı sağladı. Gözaltında kötü muameleye maruz kalmadım fakat bu şekildeki sözlü tacizlerle mücadele etmek psikolojik olarak zorlayıcıydı. Neyse ki, orada uzun kalmadım, 3 Mayıs günü Sulh Hakimliğine çıkarıldık ve tutuklandım.
Eğitim hayatı bu tutukluluk süreçlerinde sekteye uğrayan ya da ifade özgürlüğünü kullandığı için hüküm giyen öğrencilerin eğitim hayatlarına devam edemediğini görüyoruz. Tutukluluğun süresince eğitimine nasıl devam edebildin? Twitter’da üniversiteyi hapishanede bitirdiğinden bahsetmişsin, oradaki öğrencilik sürecinden bahsedebilir misin biraz?
Tutuklandığımda OHAL uygulamaları yürürlükteydi. Hapishane idaresine sınavlarıma girmek istediğimi belirten bir dilekçe yazdım ve hapishane idaresi aracılığıyla yapılacak sınavların OHAL kalkana kadar yapılamayacağını öğrendim. Finallere giremeyince de haliyle okulum 1 yıl uzamış oldu. OHAL kalktığında ise okul sınav kağıtlarını hapishanenin eğitim birimine mail olarak gönderiyordu. Sınav saatinde hapishanenin eğitim için ayrılmış bir sınıfında sınavı çözüyordum ve onlar da kağıdı tarayıp okula gönderiyorlardı. Sınavlara bu şekilde girdim. Fakat birçok kitabım ”Çok kalın” olduğu gerekçisiyle bana verilmedi. Hatta ”istersen cildini kesip verebiliriz, kitabı ikiye bölüp öyle verebiliriz.” gibi tekliflerde bulundular. Ben de mecburen kabul ettim. İlk dönem notlarım girildikten sonra Marmara Üniversitesi Rektörlüğünden bir yazı geldi ve ”tutuklu olduğum için yönetmelikte aranan devam şartını sağlayamadığım gerekçesiyle ilk defa kayıtlandığım derslerin notlarının silineceğini” öğrendim. Her ne kadar yönetmelikte devam şartı yazıyor olsa da fiilen derse devam zorunluluğumuz yoktu, tutuklanınca herkesin bir anda hukuku(!) uygulayası geliyor. Aldığım 12 dersten 9unun notu silinecekti, dünyam başıma yıkıldı tabi. Daha sonra okuldan arkadaşlarım Dekanlık ile görüştü ve yönetim kurulu bu kararın bir sonraki dönemden itibaren uygulanabileceğine dair bir karar aldı, o şekilde notlarım geçerli sayıldı. Bir sonraki dönem sadece 3 dersim bu kapsamdaydı, onları da tahliye olduktan sonra 3 ders sınavında vererek ”ucu ucuna” mezun oldum diyebilirim.
Peki okuduğun bölümün ve öğrenci arkadaşlarınla dayanışmanın hapisteki eğitim sürecine ne gibi bir etkisi oldu sence?
Tabi hukuk fakültesi okumaya dayalı bir bölüm. Tek materyalim notlar-kitaplar olduğu için bunları temin etmek mümkün. Daha uygulamaya, deneye dayalı bölümler açısından eğitime hapishanede devam etmek imkansız. Mesela ben ilk başta sınavlar için okula götürülmeyi talep ettiğimde bu talebim ”güvenlik gerekçesiyle” reddedilmişti. Siyasi koğuşta kaldığım için tehlikeli kategorisine konuluyorduk. Hatta bu sebepten İstanbul Hukuk öğrencisi koğuş arkadaşım hiçbir sınava giremedi. Ben daha şanslıydım. Okul konusunda sorun yaşamamam için dışarıda benim için koşturan küçük bir hukukçu ordusu vardı diyebilirim. Notlarımı getirecek, görüşüme gelecek, okulla görüşmeleri sağlayacak, bunun bilgisini bana iletecek arkadaşlar kendi aralarında işbölümü yapmışlardı. Tek başıma olsaydım çok daha sancılı geçecek bir süreci dayanışma sayesinde atlattım. Onların hakkını ödeyemem.
Tutuklu ve hükümlü öğrenci sayılarına dair net bir bilgi alamıyor olmanın dışında, özellikle Covid-19 salgını sonrası, hapisteki öğrencilerin eğitim durumlarına dair neredeyse hiç bilgi alamıyoruz. Bu konuya dair izlenimlerin neler? Nasıl değerlendiriyorsun hapishanedeki duruma dair bilgi erişiminin kısıtlı olmasını?
Covid salgını başladığından beri her gün vaka sayısı açıklanıyor. Fakat hapishanelerdeki duruma ilişkin özel olarak bir veri sağlanmıyor. Öyle ki salgının ilk zamanlarında hapishanelerden pozitif vaka haberleri geldiğinde hapishane idarelerinden özel olarak bilgi talep ediliyordu. Hatta bu konuyla en çok Ömer Faruk Gergerlioğlu ilgilendi. Fakat hiçbir zaman somut duruma dair ayrıntılı bir açıklama yapılmadı. Bazı tutsak aileleri telefon görüşlerinde konuşulanları kaydedip kamuoyu oluşturmaya çalışsa da bu ses oldukça cılız kaldı. Yine temizlik malzemesi ve maskelerin verilmediği, tutuklu ve hükümlülerin bunları kantinden fahiş fiyatlara almaya zorlandığı hapishanelerin olduğuna dair haberler vardı. Şeffaf bir haber akışı olmadığından bu sorunların çözülüp çözülmediğini dahi bilemiyoruz. Covid-19 salgını sebebiyle birincil ihtiyacımız sağlıklı kalmak ve biz bu durumdan bile yeterince haberdar değilken eğitim konusunda ne gibi sorunlar yaşandığını düşünmek bile istemiyorum. Hapishanelerdeki hak ihlalleri pandemi öncesinde de basında yer bulamayan konulardan biriydi. Tutuklanmaya giden yolda bile pek çok hak ihlal edilirken tutuklulukta yaşanan ihlaller ne yazık ki daha tali meseleler olarak kalıyor. Yani tutuklanmayı bile kanıksayacak seviyeye gelmişken hapishanede yaşananlar daha da olağanlaşabiliyor ki bu çok tehlikeli. Elbette bu konuyla ilgilenen pek çok STK- komisyon var; fakat sesini duyanlar bu konuda duyarlılık gösteren kişiler oluyor.
Öğrenciliği esnasında tutukluluk geçirmiş bir stajyer avukat olarak, bu sürece dair nasıl bir kamuoyu oluşturulabilir, neler yapılabilir diye düşünüyorsun? İfade, örgütlenme ve toplanma özgürlüğünü kullandığı için hapishanede olan öğrencilere buradan sözlerini iletebiliyor olsak, neler söylemek istersin?
Dikkatleri buraya çekmek için tutuklu/hükümlüler, yakınları, avukatları, milletvekilleri, STK’lar ve gazeteciler arasında bilgi akışını sağlayacak koordineli bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Tutukluyken beni en çok zorlayan şey, dışarıya ilettiğim bir sorunun cevabı için günlerce beklemekti. Kaldı ki ben hukukçu olduğum için çevremde çok fazla avukat vardı ve dışarıyla iletişimim daha kolaydı. Sohbet etmek için ziyarete gelen arkadaşlar bile oluyordu. Böyle bir çevreye sahip olmayan birinin dışarıyla olan bağlantısı kuşkusuz daha zayıf olacaktır. Fakat bu kolaylığı bir şans olmaktan çıkarıp siyasi nedenlerle tutuklanan her öğrencide asla yalnız yürümeyeceğinin güvenini sağlamak gerekir. Tutuklandığında sık sık ziyaret edileceğinden, yaşadığı sorunları çözmek için çaba gösteren birileri olacağından emin olmalıdır. Biri düşünceleri nedeniyle tutuklanıyorsa orada iki temel amaç vardır: birincisi, kişiyi düşüncelerinden şüphe ettirmek, kendisini suçlu ve yalnız hissetmesini sağlamak; ikincisi, o kişiyi toplum gözünde suçlu ilan etmek, benzer düşünceler taşıyanlara mesaj vermek. Bizim bu iki yönlü saldırıyı da bertaraf etmek için hem tutsak edilen kişinin moral motivasyonunu yüksek tutmak hem de onun sesini duyurmak gibi bir görevimiz olmalı diye düşünüyorum. Tutsak arkadaşlara da naçizane şunları söyleyebilirim; biz onların kurguladığı çitlerle çevirdiği bahçedeki yabani otlarız, ya ehlileşip çitin ardına özlemle bakacağız ya da yanımızdakini rüzgara katıp çitlerin ardına uzanacağız. Zihnimizi bedenimizi her zaman diri tutalım, mutlaka kavuşacağız ve her şeyi birlikte yapacağız.
Son olarak, tutukluluğun sürecinde yeteri kadar destek bulabildiği/desteklendiğini hissettin mi? Bununla alakalı olarak, dayanışmanın öneminden de bahsettiğin için, mahpus öğrencilerle dayanışma konusunda sivil toplumun yapabileceklerine dair beklentilerin neler? Dava sürecinde sivil toplum tarafından desteklendiğini düşündün mü?
Bahsettiğim gibi, çevremde çok fazla hukukçu olduğu için yalnızlık çekmedim. Fakat bu ziyaretlerin çoğu arkadaş dayanışması şeklinde gerçekleşti. Konunun medyaya taşınması, kamuoyu oluşturulması, raporlanması konusunda CHP milletvekili Utku Çakırözer koğuştaki bir gazeteci arkadaşı ziyarete gelmişti. Sadece gazetecileri ziyaret ediyordu ama arkadaşım gazeteci refleksiyle koğuşta Marmara Hukuk öğrencisi bir arkadaşımız var diye bahsedince Emre Kongar’ın köşe yazısında benden de bahsetmesini sağlamıştı. Bunun dışında Punto 24 Dava Takip twitter hesabından duruşmalarımızı takip ediyor dışarıya bilgi akışı sağlıyordu. Özellikle ifade hürriyetini kullandığı için tutuklanan öğrenciler özelinde konuşacak olursak; hemen her kampüste temsilcisi bulunan bir dayanışma ağı oluşturulmalı ve tutuklanan öğrenciler rapor edilmeli, daha sonra yine bu ağa dahil avukatlar, milletvekilleri ve gazeteciler bilgi alma, kamuoyu oluşturma ve haberleştirme faaliyetleriyle öğrencilerin sesi olmaya çalışmalıdır.
Bizimle bu röportajı yapmayı kabul ettiğin için teşekkürler Gönül, dayanışmayla…