Bimeks İşçilerinden “Açık” Ders: Boğaziçi Üniversitesi Önünde Ne Oluyor?
Mert Batur
17 Eylül 2020’de Bimeks işçileri, Boğaziçi Üniversitesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Ardından, daha önce duyurdukları gibi oturma eylemine başladıkları sırada polisler tarafından darp edilerek gözaltına alındılar. İlk gözaltılardan sonra, işçilerin taleplerini duyurmak ve gözaltıların serbest bırakılmasını talep etmek amacıyla eylemler sürdü. Gün boyunca yapılan 4 eylemden, işçiler ve onlarla dayanışmaya gelen öğrencilerden oluşan 27 kişi gözaltına alındı.
İşçiler neden Boğaziçi Üniversitesi önünde eylem yapıyor?
Memleketin çeşitli yerlerinde sayısız işçi direnişi sürüyor. Ama bu işçi direnişlerinin neredeyse tamamı ya ilgili iş yerinin içinde/önünde ya ilgili patronların yaşam alanlarında ya da kent merkezlerinde gerçekleşiyor. Peki Bimeks işçileri neden Boğaziçi Üniversitesi önünde direnmeyi seçiyor? Çünkü 2016’dan beri 1500 Bimeks işçisinin maaş ve tazminat haklarını gasp ederek onları haksız şekilde işten çıkaran patronlardan biri olan Vedat Akgiray, Boğaziçi Üniversitesinde finans profesörü olarak çalışıyor. İşçilerin sloganıyla söyleyince daha net anlaşılıyor her şey: Vedat Akgiray, ders verme hakkımızı ver!
Boğaziçi Üniversitesi önünde oturma eylemine varana dek, işçiler neredeyse her yolu denediler. Görüşmeler yaptılar, dava açıp kazandılar, basın açıklamaları yaptılar, suç duyurusunda bulundular… Patronlar Ahmet-Murat-Vedat Akgiray’ları ve onların çalıştığı çeşitli kurumları bu konuda çözüm bulmaya/çözüme aracılık etmeye çağırdılar. Akgiray’ların akademisyen olarak çalıştığı tek yer Boğaziçi Üniversitesi değil; Özyeğin Üniversitesinde de diğer patron Ahmet Akgiray ders veriyor. İşte bu yüzden, işçiler ve öğrenciler, Boğaziçi ve Özyeğin Üniversitelerini ya bu sorunun çözümünde aracı olmaya ya da işçilerin hakkını gasp edenlerle ilişiklerini kesmeye davet ediyorlar. Bundan yaklaşık bir ay önce, 23 Haziran 2020’de, hem Boğaziçi Üniversitesi önünde hem de Özyeğin Üniversitesi önünde basın açıklamaları yaparak dertlerini anlatmışlardı. Ama bugüne dek sesleri duyulmadı.
Boğaziçi Üniversitesi gibi memleketteki üniversitelerin en iyisi olduğu iddiasıyla eğitim veren, özgürlükçü ve demokratik yaklaşımıyla övünen, memleketin her yerinden en iyi öğrencilerin (pek çoğu önünde direnen işçiler gibi işçi ve emekçi ailelerin çocukları) tercih ettiği bir üniversitede işçilere yönelik düşmanca tavrını yıllardır sürdüren birini barındırmayın, diyor Bimeks işçileri. Haydi bunu da öğrenci mücadelesinin çeşitli eylemlerinden tanıdığımız bir slogandan esinlenerek ifade edelim: Üniversitede işçi düşmanına yer yok!
Pandemi: Kime var, kime yok, ne zaman var, ne zaman yok?
Bimeks işçilerinin eylem çağrısı şöyleydi: “Saat 13:00’te basın açıklaması gerçekleştiriyoruz, sonra da ertesi gün 09:00’a kadar Boğaziçi Üniversitesi önünde oturma eylemi yapıyoruz.”
Eylem saatinden önce Boğaziçi Üniversitesi önü ve çevresinde neredeyse her yer polislerle sarılmıştı. Yapılacak eyleme asla müsaade etmeyeceklerini, sebebinin de pandemi olduğunu ileri sürdüler. İşçiler, bu eylemi mutlaka yapacaklarını ve sosyal mesafe-maske gibi bütün önlemlere zaten dikkat edeceklerini ifade etti. Ancak polis, Türkiye’de şu an hiçbir eylem ve etkinliğe izin verilmediğini iddia etti. Başta Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olmak üzere hangimiz daha geçtiğimiz haftalarda öğrencilerin kampüse girmesi yasakken, üniversite içinde düğün yapıldığını unutmuştu ki?
Diyaloglar, sorular ve bir eylemin düşündürdükleri
Bütün bu tartışmalara Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği Başkanı ve Boğaziçi Üniversitesi Öğrenci Dekanı da dahil oldu. Öğrenci Dekanı öğrencilere, sorunu bir dilekçeyle iletmelerini ve dağılmalarını tavsiye etti. Ama bu konuda daha önce sorun yaşayan öğrenciler, Boğaziçi Rektörlüğünün öğrencilerle olan görüşmeleri “hiçbir sebep göstermeden” iptal ettiğini hatırlattı ve işçilerle dayanışmak için, işçiler burada kaldığı sürece onlarla kalacaklarını belirtti.
Ama polis müdahale edebilirdi, ama Boğaziçi Üniversitesinin ismi lekelenebilirdi… Bütün bunların muhatabı öğrenciler miydi gerçekten? Yoksa etrafı sarmış onlarca polisle mi konuşulmalıydı, demokratik bir eylemin değil; ona saldırmanın yasadışı olduğu? Boğaziçi Üniversitesinin adı, işçileri gasp eden bir öğretim görevlisini çalıştırmakla kirlenmiyordu da, önünde hak arayınca mı kirleniyordu? Demokratik bir üniversite olmak, demokratik bir eylemi dağıtmaya çalışmakla bağdaşıyor muydu?
Öğrenciler, Boğaziçi Üniversitesinin aracı olmasını ve bu sorunun çözümüne destek olması gerektiğini söylediler. Aksi halde Vedat Akgiray üniversitede çalışmamalıydı. Ancak yetkililer, Boğaziçi Üniversitesinin bir kamu kuruluşu olduğunu ve böyle konularda taraf olamayacağını dile getirdi.
Ama “böyle” konularda tarafsız olunabilir miydi? Zaten halihazırda Vedat Akgiray’ı, bunca itiraza rağmen üniversitede çalıştırmaya devam etmek; haydi bunun aksi yetki sınırlarını aşıyor diyelim, hakkında herhangi bir süreç bile yürütmemek zaten taraf olmak değil miydi? Polis işçileri ve öğrencileri darp ederek gözaltına alırken ortadan kaybolmak taraf olmak değil miydi? Demokratik değerlere sahip olduğunu iddia eden bir üniversitenin asıl bu değerleri korumak için önlerinde gerçekleşen bu duruma karşı “Yahu bir durun, bizim öğrencilerimiz bizim üniversitemizin önünde demokratik bir protesto eylemine katılıyorlar, biz bundan şikayetçi değiliz, bunun bir hak olduğunu düşünüyoruz, onların yanındayız!” demesi gerekmiyor muydu? Bunu demek taraf olmak da, dememek değil mi? Ece Ayhan’dan mülhem, işte göğünde kuş uçurtmayan sorular bunlar…
Yine geliyorlar: 2 Kasım’da direniş çadırı kurulacak!
Bimeks işçileri, gözaltına alınmadan hemen önce şöyle dedi: “Yine geleceğiz, yeniden geleceğiz!” Gerçekten de o gün 3 kez daha geldiler. Ama şimdi yeniden direniş çadırı kurmaya geliyorlar. 2 Kasım’a kadar; ilgililer, yetkililer, aracılar, arabulucular bu sorunun çözümü için inisiyatif almazsa seslerini daha çok duyurmak için Boğaziçi Üniversitesi önünde direniş çadırı kuracaklar. Yine çağırırlarsa, öğrenciler de dayanışma içinde olmaya devam edecek.
Öğrencilerin, Boğaziçi Üniversitesine olan çağrısını yineleyim: “Üniversitenin iddia ettiği demokratik değerlerine bağlı kalması ve hakkında dolandırıcılık iddiasıyla binlerce insanın şikayetçi olduğu birini, ilgili sorunu çözmediği sürece öğrencilere akademisyen olarak tanıtmaması“. Boğaziçi Üniversitesi, bu sorunun çözümünde kilit bir rol oynayabilir, bütün üniversitelere güç ve cesaret verebilir.
İşçilerle dayanışmaya gelen bir öğrenci arkadaşın sözleriyle bitirelim: “Biz öğrenciler, Vedat Akgiray’ın değil ama işçilerin vereceği her türlü “açık” derse en önden katılmaya devam edeceğiz. Bimeks işçisi yalnız değildir.“