Screenshot (260)

JurnalTürkiye’nin Dernek Başkanımız Berna Akkızal ile Röportajı

JurnalTr‘nin yaptığı röportajın videosuna buradan ulaşabilirsiniz.

Berna Akkızal: Biz Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak çalışmalarımıza 2018 yılında başladık. Ve daha geniş bir kapsamda başladık. Sivil alanı kapsayan ifade özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü üzerine çalışıyoruz. Ama son 1 senedir de kampüs içinde üniversite öğrencilerinin ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğünün üzerine eğiliyoruz. Öğrenci kulüpleriyle görüşüp onların ihtiyaçlarını belirlemeye, onların ihtiyaçlarına derman olmaya çalışıyoruz. Ve tabii ki kampüs içindeki hak ihlallerini takip edip raporlamaya çalışıyoruz. Hukuki anlamda destek veriyoruz. Örgütlenme özgürlüğünü kullanmalarından dolayı öğrencilere bir dava açılmışsa da hukuki destek veriyoruz ve duruşma takiplerine gidiyoruz.

Şunu merak ediyorum. Türkiye’de üniversite denilince aklam hem baskının yoğun olduğu bir yer geliyor. Diğer yanda da Türkiye tarihine baktığımızda üniversite demokrasi hareketlerinin filizlendiği yer olarak görülüyor. Öğrenciler nasıl bakıyor bu duruma acaba?

Akademi bilim ve ilim üretilen bir yer, bunun için özgürlüğün olması gereken bir yer. Bunun için bile sadece hiç bir engelle karşılaşmadan kendilerini ifade edebilmeleri gerekiyor, bu özgürlüklerinin olması gerekiyor. Ama özellikle son yıllarda son fazla kısıtlandıklarını, seslerinin kısılmaya çalışıldığını görüyoruz. Bu yüzden özellikle kampüs içindeki ihlalleri çalışmaya başladık.

Ne gibi şikayetler alıyorsunuz, nelerle karşılaşıyorsunuz?

Biz daha çok örgütlenme ve ifade özgürlüğü üzerinde çalıştığımız için bu konularla ilgili haberler ya da şikayetler geliyor, dava süreçlerini takip etmemiz isteniyor. Kulupleşme süreçlerinde öğrencilerin önünde çok büyük engeller var, daha çok bunları gözlemliyoruz. Okul içerisinde herhangi bir eylem ya da birlik halinde yasayla karşılaşmadan önce okul yönetimleri hemen soruşturma açabiliyor, öğrencilerin burslarını ya da kredilerini ifade özgürlüklerini kullanmalarının önünde bir tehdit unsuru olarak kullanabiliyorlar. Pandemi öncesinde daha çok bu tip ihlallerle ve şikayetlerle karşılaşıyorduk. Pandemiden sonra durum tamamen değişti. Online eğitim ve evde kalmanın getirdiği şikayetler gelmeye başladı.

Bu şikayetlerle gelen öğrenciler daha çok toplumsal kimliklerinden dolayı mı baskı görüyorlar? Yoksa bu dönemde üniversitelerde toptan bir baskıcı yönetim mi var?

Üniversitelerde çok suya sabuna dokunan meselelerle ilgili bir şey yapıyorsanız ya da toplumun ‘normal’ dediği şeyin biraz dışındaysanız mutlaka baskı görüyorsunuz. Biraz iktidara, okul yönetimine dair eleştiri getirdiğiniz anda mutlaka bir baskıyla, tehditle karşılaşıyorsunuz. Okul yönetimi tarafından da, bazen okuldaki karşıt gruplar tarafından da… Yani eskiden nasılsa, şimdi de öyle; aynı sorunlar devam ediyor. Bir özgürleşme, bir ilerleme kaydedilemedi.

Belki biraz daha fazla artmış olabilir diyebiliriz. Özel üniversitelerdeki sorunlarla da yakında ilgileniyoruz. Kendi dönemimden hatırladığım kadarıyla özel üniversitelerin kurulma süreci öğrenciler için nispi bir özgürlük getireceği fikrini doğurmuştı. Ben özellikle sizin sayfanıza baktığımda buralarda da büyük sorunlar olduğunu gösteriyor. Bu süreç bir hayal kırıklığı mı oldu?

Hayal kırıklığının ötesinde bu iktidarın baskıcı tutumu ile artan bir oranda değişiyor. Özel üniversitelerin varlığı öğrencilerin için bazı alanlarda bir özgürlük ortamı yaratabilir. Ancak ifade özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü gibi alanlarda bunu çok söyleyemeyiz. Artıları da eksileri de var. Vakıf üniversitelerinde karşılaşan öğrencilerin de bir çok sorunu ile karşılaşıyoruz, onları da boykotları oluyor. Karşılanamayacak kadar yüksek servis ücretleri, yemekhane ücretleri, sadece okula para verip gitmek yetmiyor. Okul parasının karşılanmış olması onların sorunlarını çözmeye yetmiyor. Ve tabii öngörülemez bir zam durumu var. Bunun için de aslında ses çıkarıyorlar. Kulüpleşme konusunda biraz daha rahat olabilirler. Ama orada da başka sorunlar var. Tam burslu okuyan bir öğrencinin kendini ifade etmekten çekinmesi de işin başka bir tarafı oluyor.

Salgından sonraki sürece geçelim isterseniz, özel üniversitelerin sorunlarından devam edebilirsiniz. Özel üniversitelerde okuyan öğrenciler salgın sürecinde okul yönetimlerin yaptığı zamlardan çok şikayetçi olmuş. Özel üniversiteye giden öğrenci her türlü ücret zammını karşılayabilir gibi bir algı var ama gördüğüm kadarıyla pandemi sürecinde öğrenciler bu zamları karşılayacak kişinin de maddi zorluk içinde olduğu ya da çalışamayacak durumda olduğundan şikayet ediyorlar. Yine de özel üniversitelerde yapılan ciddi ücret zamları var. Hatta bazı özel üniversitelerde öğrenciler bahar dönemi ücretlerinin alınmamasını talep etmiş. Ama bu talepler karşılanmamış, ve önümüzdeki dönemdeki okul ücretlerine dair de öğrencilerin talepleri var.

Bir çok insan bu süreçte işini kaybetti. Bu ekonomik açıdan öğrencileri zorlayan şeyler, özel üniversiteye gitmesi öğrencinin ekonomik olarak çok iyi durumda olduğunu göstermiyor. Aksine pandemi sürecinde bilgisayarı ya da internet bağlantısı olmayan öğrenciler gördük. Kendi çalışarak özel üniversitelerin okul ücretini karşılamaya çalışan da bir çok öğrenci var. Dolayısıyla taleplerini çok haklı buluyorum ve okul yönetimleri tarafından özellikle bu dönemde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ve üniversiteler için salgın sürecinde bir çok işletme gideri azaldı. Ama buna rağmen öğrencilerden zamlı ücret talep edebiliyorlar. Biraz daha durumu değerlendirerek, öğrencilerin de iyiliğini düşünerek hareket edilmeli. Son sınıfa gelmiş bir öğrenci okul ücretini ödeyemediği için mezun olamayabiliyor. Bu dönemde çok şikayet aldık. Asında durumun ne boyutta olduğunu üniversite öğrencilerinin kulüp sayfalarını takip edenler rahatlıkla görebilir. Öğrenciler bu dönemde sosyal medyayı çok iyi kullandılar. Öğrenciler yüz yüze görüşemediğimiz bu salgın sürecinde daha çok sosyal medya üzerinden sorunlarından haberdar olduk.

Öğrencilerin talepleri karşısında geri adım atan üniversiteler oldu mu acaba?

Online eğitim ile ilgili kazanımlar oldu. Özellikle İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nde sınav sırasında ses ve görüntü kaydı alınmasıyla ilgili bır kampanya yürütüldü. Ve bir kazanımla sonuçlandı. Kocaeli Üniversitesi’nde de sisteme girmek isteyen öğrenciler sisteme giremediler. Bu konu twitter’da ilk gündemlerden oldu. Seslerini duyurdular ve okul yönetimi geri adım attı. Sınav sistemi yeniden düzenlenecek.

Online eğitim meselesinde nasıl sorunlarla karşılaşıldı? Benim gördüğüm okul yönetimleri öğrencinin kopya çekmemesini birinci sıraya yerleştirdiği için süreç başından sıkıntılı başladı.

Evet, tamamı aslında sorunluydu. Dertleri dinliyoruz ve buradan bir yotum çıkıyor. Online eğitim için herkesin yeterli bir altyapısı maalesef yok. Herkesinde evinden iyi bir bilgisayar ya da internet bağlantısı olmak zorunda değil. Böyle bir durumda ekonomik durumu daha iyi olan öğrenci diğerinin önüne geçmiş oluyor. Aynı üniversitede okuyan 2 öğrenci arasında bile eğitim hakkı ve fırsat eşitliği açısından bir fark oluşuyor. Buna çözüm olarak da okul yönetimleri ‘dondurma hakkını’ verdiler, teknik altyapıyı karşılayamıyorsanız ‘eğitiminizi dondurabilirsiniz’ dediler. Ama bu da bir hak ihlali, çünkü bu imkanlara sahip diğer öğrenci okulunu 1 sene önce bitirecek. Türkiye gibi nüfusu çok ve işgücü piyasasında çok fazla seçenek olan bir ülkede bir öğrencinin evinde bilgiyasar ya da internet bağlantısının olmaması bir öğrenciyi 1 yıl geride bırakıyorsa bu çok büyük bir haksızlık.

Bu temel sorunun haricinde oldu da sisteme girebiliyorsunuz. Yine bir takım üniversitelerin zorunlu tuttuğu ‘dersleri kaydetme’ ile karşılaştılar. Bu akademik ifade özgürlüğünü oldukça kısıtlayan bir şey. Hem ders anlatan kişi, hem de dersi dinleyen ve katılmak isteyen öğrenci açısından; yani bu yıl sonra bile aleyhinizde kullanılabilecek bir delile dönüşebilir. İktidar ideolojileri zaman içerisinde değişebilir, ve sizin düşünceniz iktidarın düşüncesine denk düşmeyebilir. Ama o kayıtlar yıllarca nerede saklandığı belli olmadan duracak. Bu da ifade özgürlüğünü çok kısıtlayan bir durum olarak gözüküyor.

Bir de tutuklu öğrenciler var. Tutuklu öğrenciler zaten normalde bu sıkıntıları çok yaşarken şimdi anladığımız kadarıyla online eğitim imkanlara ulaşamıyorlar. Bu imkanlara ulaşmak onlar için imkansız hale geldi. Burada da çok ciddi ihlaller gördük.Tutuklu öğrencilerle ilgili cezaevlerinde bir şeyler yapılması gerekiyor. Fiziksel olarak sınavlara getirilme noktasında bile zorluk yaşıyorlar, ve bunun çözülmesine dair bir çaba yok. Biz ihlalleri tespit edip bırakma noktasında değiliz; beraber sorunlara çözüm üretme noktasındayız. Çözüm noktasında da her yerde diğer sivil toplum örgütleri ile beraber çözüm üretmeye başlıyoruz.

Salgın sürecinde öğrencilerin yaşadığı sorunlarla ilgili bir anket çalışması da yürütüyorsunuz. Ve üniversite öğrencileri size nasıl ulaşabilirler?

Evet, bu aslında pandemi dönemi öncesinde başladığımız bir çalışma. Ama daha çok pandemi dönemine uyarladık. Kampüs içi ifade özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğüyle ilgili ihlalleri sorduğumuz bir anket çalışması hazırladık. Bunu öğrencilerle paylaştık. Bu anket çalışmasının ardından mülakatlar da yaparak 2 aşamalı bir çalışma yürütmeyi düşünüyoruz.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish