Kampüste İfade Özgürlüğü
Mert Batur
İfade, eylem ve örgütlenme özgürlüğü, dayanağını Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ve Anayasadan alan temel hak ve özgürlüklerdendir. Bu hakların kapsamı ve kullanımına yönelik 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda ve Yükseköğretim Kurumu (YÖK) Disiplin Yönetmeliğinde yer alan düzenlemelerin normlar hiyerarşisi ışığında tartışılması üniversitelerde ifade özgürlüğünün geliştirilmesi için önem taşımaktadır. AİHS ve Anayasal düzenlemeler ile ilgili kanun ve yönetmeliğin karşılaştırılması yoluyla hukuka aykırılıkların tespit edilmesi amaçlanmıştır.
1. AİHS ve Anayasa Kapsamında
a. İfade özgürlüğü
AİHS’nin 10. maddesi ifade özgürlüğünü düzenlemektedir. Metinde yer alan ifade şöyledir: “Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamları tarafından müdahale edilmeksizin ve ulusal sınırlar dikkate alınmaksızın, görüş sahibi olma, bilgi ve düşünceleri edinme ve yayma özgürlüğünü içerir.”
AİHS’nin 10. maddesinde düzenlenen ifade özgürlüğü, benzer biçimde Anayasanın 26. maddesinde de şöyle düzenlenmiştir: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.”
Her iki düzenlemede de kamu makamlarının, kişilerin ve/veya toplulukların ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleden kaçınmaları esas kural olarak kabul edilmiştir. Hangi durumlarda, hangi sebeplerle ve ne düzeyde müdahale edilebileceğine dair genel düzenlemeler ise bu esas kurala tabi olarak ve bu esas kuralın ardından düzenlenmiştir.
AİHS’ye göre, “…ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” (m.10/2).
Yine benzer biçimde, Anayasada da ifade özgürlüğünün hangi durumlarda kısıtlanabileceği şöyle ifade edilmiştir: “…millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.” (m.26/2).
Düzenlemelerin lafzından da açıkça anlaşıldığı biçimde, ifade özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik gösterilen bu nedenler örnek olarak gösterilmemiş; aksine sıkı sıkıya bağlı olunacak şekilde sınırlı olarak sayılmıştır. Temel hak ve hürriyetlerden biri olan ifade özgürlüğü, hem birçok hakkın (eylem ve örgütlenme hakkı başta olmak üzere) dayanağı hem de demokratik bir toplumun en temel gereklerinden biri olması sebebiyle özel bir önem taşımaktadır. Hem Anayasa hem de AİHS’de bu hakkın kısıtlanmasına yönelik düzenlemeler istisnai niteliktedir ve ‘sınırlamanın sınırları’ olarak ifade edilen başkaca kısıtlamalara da tabidir. Tekrar ifade etmek gerekirse, esas olarak getirilen düzenleme ve koruma, bu hakkın, kamu otoritesinin müdahalesi olmaksızın kullanılmasına yöneliktir.
b. Eylem ve Örgütlenme Özgürlükleri
Anayasanın 34. maddesine göre: “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir. Toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ancak, milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla ve kanunla sınırlanabilir.”
AİHS’nin ise 11. maddesine göre; “Herkes barışçıl olarak toplanma ve dernek kurma hakkına sahiptir. Bu hakların kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplum içinde ulusal güvenliğin, kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli olanlar dışındaki sınırlamalara tabi tutulamaz. Bu madde, silahlı kuvvetler, kolluk kuvvetleri veya devlet idaresi mensuplarınca yukarda anılan haklarını kullanılmasına meşru sınırlamalar getirilmesine engel değildir.”
Anayasada ve AİHS’de ‘kanunla’ sınırlanabileceği ifade edilen bu haklara ilişkin düzenlemeler 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda yapılmıştır. Kanunun 3. maddesine göre: “Herkes, önceden izin almaksızın, bu Kanun hükümlerine göre silahsız ve saldırısız olarak kanunların suç saymadığı belirli amaçlarla toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir“. Aynı Kanunun 10. maddesine göre ise, “Toplantı yapılabilmesi için, düzenleme kurulu üyelerinin tamamının imzalayacakları bir bildirim, toplantının yapılmasından en az kırksekiz saat önce ve çalışma saatleri içinde, toplantının yapılacağı yerin bağlı bulunduğu valilik veya kaymakamlığa verilir”. Yine aynı Kanunun 22. maddesine göre de, “Genel yollar ile parklarda, mabetlerde, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde ve bunların eklentilerinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kilometre uzaklıktaki alan içinde toplantı yapılamaz ve şehirlerarası karayollarında gösteri yürüyüşleri düzenlenemez.”
2. Kampüste İfade, Eylem ve Örgütlenme Özgürlüğü
Üniversiteler, kamu tüzel kişiliğine sahip ve yükseköğretim kamu hizmeti yürüten kurumlardır. Bu ifade, yalnız devlet üniversiteleri için değil; vakıf üniversiteleri için de geçerlidir. Her ne kadar, idari ve mali açıdan farklı düzenlemelere tabi olsa da, vakıf üniversiteleri de devlet üniversiteleri gibi kamu tüzel kişiliğine sahip ve kamu hizmeti yürüten kurumlardır.
Üniversitelerin içinde yer aldığı kampüsler kamusal alanlardır. Devletin, ifade özgürlüğüne ilişkin negatif yükümlülükleri burada da geçerli olmakla beraber, bu açıdan yapılması gereken ilk tartışma, devletin ifade özgürlüğüne ilişkin pozitif yükümlülükleri kapsamında üniversitelerde ifade özgürlüğünün kullanılmasına yönelik engellerin kaldırılması konusunda yükümlü olup olmadığıdır. AİHM ve Anayasa Mahkemesi bu konuda paralel görüş bildirmektedir. Devletin, ifade özgürlüğü konusundaki pozitif yükümlülükleri yalnız kamusal alanlarda değil, gerçek veya tüzel kişilerin özel alanlarında dahi geçerlidir. Örneğin, bir özel şirkette çalışanların sendikal haklarına ilişkin ortaya koyduğu ifadeler sebebiyle iş sözleşmelerinin tek taraflı olarak feshedilmesi ve hatta başka bir sebep gösterilmesine rağmen gerçek sebebin bu olduğunun mahkemece anlaşılması halinde dahi, uyuşmazlık devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında yer almaktadır. Buradan yola çıkarak açıkça ifade edebiliriz ki, kamusal alan niteliğine sahip üniversite kampüslerinde devlet ifade özgürlüğünün sağlanmasına yönelik tedbirler almak ve devlet-dışı aktörlerde de dahil olmak üzere bu hakkın engellenmesine yönelik girişimleri engellemekle yükümlüdür.
a. YÖK Disiplin Yönetmeliği kapsamında: ifade, eylem ve örgütlenme özgürlükleri
18.08.2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlanan YÖK Disiplin Yönetmeliği, “yükseköğretim kurumları öğrencilerine verilecek disiplin cezaları ile soruşturma usul ve esaslarını düzenlemek amacıyla” oluşturulmuştur. Yönetmeliğe göre çeşitli derecelerde disiplin cezası verilmesini gerektiren sebeplerle ifade, eylem ve örgütlenme özgürlüğünün sınırları karşılaştırılmalıdır.
Yönetmeliğin 4. maddesinde “Yükseköğretim kurumu yetkililerince tesbit edilen yerler dışında ilan asmak” uyarma cezası gerektiren fiiller içinde sayılmıştır. Yönetmeliğin 5. maddesinde ise “Yükseköğretim kurumu içinde izinsiz olarak bildiri dağıtmak, afiş ve pankart asmak” kınama gerektiren fiiller arasında sayılmıştır. Bu düzenlemeler Anayasanın 26. ve AİHS’nin 10. maddelerinde düzenlenen ifade özgürlüğü hakkının açıkça ihlalidir. Belirtilen maddelerde güvence altına alındığı gibi, “herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” Bu hakkın bilimsel, sanatsal, akademik ifade özgürlüğünü kapsadığının varsayıldığı üniversitelerde, siyasi ifade özgürlüğünün kapsam dışında bırakılması geçerli bir nedene dayanmamaktadır. Bildiri dağıtmak, afiş ve pankart asmak ifade özgürlüğünün kullanılmasına yönelik yüzyıllar içinde gelişmiş etkili araçlardır. Anayasada belirtildiği gibi söz, yazı, resim gibi yollarla düşünce ve kanaatleri yayma hakkı, ifade özgürlüğünün en önemli parçalarıdır. Öte yandan bunların tamamen yasaklanmamakla beraber izne tabi kılınmasına yönelik uygulama da ifade özgürlüğünün ihlalidir. İfade özgürlüğünün genel sınırları içerisinde, örneğin nefret söylemi içermeyen, şiddet ve saldırganlık taşımayan ya da suçu ve suçluyu övmeyen herhangi bir yazılı veya görsel materyalin bir yere asılmak veya sergilenmek yoluyla kamuoyuyla paylaşılması izne tabi kılınamaz. Böyle bir ihtimalin varlığı da genel bir yasak yetkisi vermez, yalnız o materyale yönelik bir tedbir ve yaptırım olasılığı doğurur.
Yönetmeliğin 6. maddesinde “Yükseköğretim kurumuna ait kapalı ve açık mahallerde yetkililerden izin almadan toplantılar düzenlemek.” bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma gerektiren fiillerden sayılmıştır. Bu düzenleme Anayasanın 34. maddesinin açıkça ihlalidir. Herkes önceden izin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.
b. Yönetmelik, AİHS veya Anayasaya aykırı olarak düzenlenebilir mi?
Normlar hiyerarşisine göre; yönetmelikler kanunların, kanunlar da usulüne uygun biçimde yürürlüğe koyulmuş uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın altında yer alır. Başka bir ifadeyle, yönetmelikler kanunlara; kanunlar da uluslararası sözleşmelere ve Anayasaya uygun olmalıdır.
Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasında, “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” düzenlemesi yapılarak belirtilen biçimdeki sözleşmeler iç hukuk haline getirilerek kanunlardan üstün kılınmıştır. AİHS, usulüne göre yürürlüğe koyulmuş, temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası bir sözleşme olduğundan kanunların AİHS ile çelişmesi durumunda AİHS hükümleri esas alınacaktır. Başka bir ifadeyle, bu konudaki yönetmelikler, kanunlarla uyumlu olsa dahi AİHS ile uyumlu olmadığı müddetçe normlar hiyerarşisine uygun olmayacaktır.
Danıştay 5. Dairesi Başkanlığının 10/11/2005 tarihli ve E:2002/3255, K:2005/5075 sayılı Kararına göre: “Anayasanın 124. maddesiyle Başbakanlık, Bakanlıklar ve kamu tüzel kişilerine kendi görev alanlarını ilgilendiren konularda yönetmelik çıkarma yetkisi verilmiştir. İdareler bu yetki çerçevesinde yönetmelik çıkarabilecekleri gibi, kamu hizmetinin daha etkin ve verimli yürütülmesi amacıyla yönetmeliklerde değişiklikler de yapabilirler. Yönetmeliklerin Anayasa, Yasa, Tüzük ve hukukun genel ilkelerine aykırı hükümler içermemesi ve öngörülen şekil şartına uyularak çıkarılması dışında; söz konusu düzenleme yetkisinin kullanılmasına kamu hukuku yönünden herhangi bir engel bulunmadığı açıktır.”
Bu düzenlemeler ve mahkeme kararları birlikte düşünüldüğünde açıkça görülüyor ki; ifade, eylem ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik yönetmelikler yoluyla yapılan düzenlemeler Anayasa ve AİHS’ye uygun olmak zorundadır. Aksi takdirde, YÖK Disiplin Yönetmeliğinde olduğu gibi, bu düzenlemelere dayanılarak bir kişi hakkında idari işlem yapılması durumunda 60 gün içerisinde İdare Mahkemesine başvurulabilir. Bu durumda, Danıştay’ın geliştirdiği içtihada göre düzenlemenin iptal edilmemiş olması düzenlemeye dayanılarak yapılan idari işlemin iptal edilemeyeceği anlamına gelmez.
3. Sonuç Yerine
Üniversiteler; ifade, eylem ve örgütlenme özgürlüğünün kullanılması açısından devletin negatif ve pozitif yükümlülüklerinin bulunduğu yerlerden biridir. Üniversitelerde görülen kamu hizmetinin niteliği de göz önüne alındığında belirtilen hak ve özgürlüklerin kullanılmasının önündeki bütün engellerin kaldırılması ve kamu otoritesinin müdahalesi olmaksızın bu hakların kullanılabilmesi ayrıca önem taşımaktadır.
Üniversitelerin disiplin yönetmelikleri ve bu yönetmeliklere dayanak teşkil eden YÖK Disiplin Yönetmeliği ile, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu, Anayasaya ve Anayasanın 90. maddesinin 5. fıkrasına göre iç hukuk haline getirilmiş AİHS’ye aykırılık teşkil edemez. Aykırılık teşkil eden düzenlemeler değiştirilmeli veya iptal edilmelidir. Bu düzenlemelere göre yapılmış idari işlemler, bu düzenlemeler henüz iptal edilmemiş olsa dahi iptal edilebileceğinden ivedilikle iptal edilmelidir.