“Araba Davası”nda karar bozuldu: Dağılma ihtarı ÖGB tarafından yapılamaz
Kamuoyunda “Araba Davası” olarak bilinen ve Derneğimiz avukatı Baran Kaya’nın da hem hukuki destek verdiği hem de takip ettiğimiz davada istinaf mahkemesi kararını verdi. İçlerinde bu dava sebebiyle 90 günden fazla süre tutuklanan Berke ve Perit’in de yer aldığı toplam 14 öğrenciye yönelik davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi, öğrencilerin aleyhine olan İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi kararını bozdu.
Olay ve suçlama neydi?
2021 yılının başında Melih Bulu’nun Cumhurbaşkanı kararıyla Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör olarak atanmasının ardından başlayan protestolar aylarca devam etmişti. Bulu’nun 15 Temmuz 2021’de görevden alınmasınının ardından önce rektör vekili daha sonra da rektör olarak atanan Naci İnci de bu süreçte öğrencilerin protesto ettiği isimlerden bir diğeri oldu.
4 Ekim 2021’de öğrencilerin Boğaziçi Üniversitesi güney kampüsün genelinde ve rektörlük binası önünde devam eden eylem ve protestoları sırasında Naci İnci’nin binadan çıkarak makam aracına doğru gittiği sırada protestolarla karşılaşması sonucu öğrencilere dava açılmıştı. Öğrenciler makam aracının önünü kestikleri gerekçesiyle “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, Kara Ulaşım Araçlarını Kaçırma veya Alıkoyma” gibi suçlamalarla karşı karşıya kalmıştı. Öğrencilere yöneltilen diğer suçlamalar da “Kanuna Aykırı Toplantı ve Yürüyüşlere Silahsız Katılarak İhtara Rağmen Kendiliğinden Dağılmama, Görevi Yaptırmamak İçin Direnme, Kamu Malına Zarar Verme ve Kamu Görevlisine Hakaret” oldu.
İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, karar ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma suçları bakımından bütün öğrenciler hakkında beraat kararı verirken, diğer suçlar bakımından öğrencilere 6 ay hapis cezasına hükmetmişti.
İstinaf mahkemesi ne dedi?
Savcı İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesinin beraat verdiği suçlamalar sebebiyle kararı üst mahkemeye götürürken öğrencilerin avukatları da ceza verilen suçlamalar bakımından üst mahkemeye götürdü. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi verdiği kararda beraat verilen suçlamalar bakımından istinaf başvurusunun reddine karar vererek beraat kararının doğru olduğunu ifade etti.
Öğrencilerin cezalandırıldığı suçlamalar bakımından ise kararda şu üç tespit yer aldı:
- Özel Güvenlik Birimi’nin yaptığı dağılma uyarısı “ihtar” sayılamayacağından, buna karşı dağılmayan öğrenciler “ihtara rağmen dağılmama” suçlamasıyla muhatap olamaz. Kanunda hangi memurların dağılma ihtarının geçerli olacağı tek tek sayılmıştır. Bu sebeple başkaca bir araştırma yapılmadan, yalnızca ÖGB’nin ihtarı esas alınarak bu suç yönünden ceza verilemez.
- Özel Güvenlik Birimi’nin müdahalesine karşı direnç göstermek kolluk kuvvetlerine karşı direnç göstermek gibi ele alınamayacağından, yukarıdaki maddede yapılacak araştırmanın sonucuna göre değerlendirme yapılmalıdır. Aynı araştırma hakaret suçlaması bakımından da yapılmalıdır.
- Kamu malına zarar verildiği durumlarda zararın tazmin edilmesinden sonra kişinin mutlaka sözlü olarak pişmanlık belirtmesi gerekmez. Bu sebeple eğer zarar kişi adına başka taraflarca tazmin edildiyse de kişinin buna rıza göstermesi yeterli olur.
İstinaf mahkemesi bu tespitleri yaparak hükmün bozulmasına ve kararı veren ilk derece mahkemesi olan İstanbul 22. Asliye Ceza Mahkemesi’ne geri gönderilmesine karar verdi.
AYM kararlarının uzağında…
İstinaf mahkemesinin kararı her ne kadar davanın önemli noktalarından biri olan “Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma, Kara Ulaşım Araçlarını Kaçırma veya Alıkoyma” suçlamaları bakımından doğru ve ilk derece mahkemesinin kararıyla uyumlu da olsa; Özel Güvenlik Birimleri’nin polis gibi davranma eğilimini yasal olarak sınırlandıran bir yaklaşım da gösterse diğer açılardan halen Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarının oldukça uzağında kalıyor.
Anayasa Mahkemesi benzer yargılamalara ilişkin verdiği kararların çoğunda üniversiteleri özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olarak tanımlayarak, üniversite yönetimlerinde yer alan kişilerin de elinde bulundurdukları kamusal yetki ve görevleri hesaba katarak eleştirilere katlanma yükümlülüğünün daha fazla olduğuna dikkat çekiyor.
Bu bağlamda “Araba Davası”nda öğrencilerin eylemleri ne olursa olsun zarar verme kastı olmadığı, aksine yaşanan bütün olayların protesto niyetiyle ortaya konulduğu dikkate alınmadığından AYM ve AİHM’in yaklaşımıyla paralellik göstermediği ortaya çıkıyor. Üstelik bu dava sebebiyle iki öğrencinin bir süre tutuklandığını, doğal olarak ifade özgürlüğünü oldukça dar yorumlayan bu yaklaşımların önemli ve öğrencilerin hayatını oldukça etkileyen sonuçlar ürettiğini de hatırlatalım.