9c95f9_de08f21eeeb54527ba5cf162fef97c18~mv2

Sanatta Dayanışma: Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı ile Röportaj – Denef Huvaj

Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak sanatsal ifade özgürlüğüne yoğunlaştığımız Alan(a)çık kapsamında sanat alanındaki örgütlenmelerle röportaj serisine başladık. “Sanatta Dayanışma” röportaj dizisinin ilkini Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı ile gerçekleştirdik. Keyifli okumalar.

Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı nasıl kuruldu? Neler yapıyor ve nasıl bir işleyişi var? “Karşılıklı güven, karşılıksız kaynak paylaşımı” ilkenizden biraz bahseder misiniz?

Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı Covid-19 ile ilan edilen pandeminin başladığı dönemde, sanat emekçilerinin daha da görünür hale gelen ekonomik güvencesizliğine dair bir destek sağlamak üzere kuruldu. Öncesinde imece usulü, tanıdıklıklar ve dostluklar üzerinden ihtiyaç duyanlara maddi destek sağlarken daha sonra bu dayanışma Omuz Dayanışma ve Paylaşım Ağı altında daha da büyüdü. Omuz öncelikle 2-3 aylık süreçlerle destek almak ve vermek isteyenlere açık çağrıda bulunuyor. Web sitesindeki Destek AlDestek Ver başlıklı formlar aracılığı ile başvuru süreci tamamlanıyor. Ardından süreç sonunda gelen destek verme taahhüdüne karşılık gelecek kadar kişiye karşılıksız ve koşulsuz olarak destek sağlanıyor. Omuz bir dernek ya da vakıf olmadığından bir banka hesabı yok. Maddi desteğin aktarılması taraflar arasında olabildiğince anonim şekilde gerçekleştiriliyor. Omuz gönüllüleri sadece bu süreci kolaylaştırmak üzere aracılık ediyor. 

Maddi kaynak sağlamanın yanında Omuz içinde Sözlük grubunun yaptığı hali hazırda devam eden araştırma grubu #OmuzKonuşuyor başlıklı bir dizi konuşma gerçekleştiriyor. Kültür Sanat alanındaki güvencesizlik, dayanışma, aciliyet, belirsizlik gibi kavramlar üzerinden alan içinden ve dışından aktörler ile açık buluşmalar gerçekleştiriyor.  

Ayrıca kaynak sağlamak adına geçtiğimiz yıllarda Ege Berensel tasarımı ile tişört ve çanta gibi ürünleri, Sevim Sancaktar “lemoon” adlı edisyonlu aydınlatma tasarımlarını, Ahmet Öğüt “If you are a fan of doing the unexpected, and I am” başlıklı edisyonlu yelpaze işlerini, Oda Projesinin kitabını ve daha birçok yayını Borderless aracılığı ile Omuz aracılığı ile destek yaratmak adına satışa sunduk.  Tartışmayı genişletmek, ve yine maddi kaynak sağlamak adına e-flux için Omuz, pandemi ve genel olarak Türkiye’de sanat ortamı ve aktörlerin güvencesizliğine dair bir metin yazdık ve SALT’ın daveti ile L’Internationale müzeler ağının yürüttüğü “Constituent Dialogues” projesine ve pandemi sürecinde birçok online konuşmaya katıldık. 

Omuz kolaylaştırıcıları nasıl belirleniyor? Kolaylaştırıcıların görevi nedir? Bir önceki dönem ile yeni dönem kolaylaştırıcıları birbirine deneyim aktarıyor mu?

Omuz’da her yeni dönemde yeni kolaylaştırıcılar görev alıyor ve her zaman önceki dönemden bir ya da iki kolaylaştırıcı ekipte oluyor. Aslında kolaylaştırıcı olarak destek olmak isteyen herkes dahil olabiliyor. Genel bir toplantı yapıyor, işleyişi anlatıyor, hazır dökümanlar, teknik detaylar, deneyimler paylaşılıyor. “Karşılıksız kaynak paylaşımı”, “sponsorluk vb. görünürlük olmaması” gibi genel yaklaşımların dışında -ki bunlar da her dönem tartıştığımız konular- işleyişi dönemin kolaylaştırıcıların belirlediği bir süreç oluyor. Her dönem sosyal medya tasarımcısı da değişiyor. Omuz içindeki editöryel/çeviri grubu, sözlük grubu, sosyal medya, iletişim-mailing grubu gibi gruplarla işbölümü sağlanıyor. Kolaylaştırıcılar dışında sadece konuya özel destek verenler de var tabi. 

Başvuru için belirli bir kriter bulunuyor mu? Seçimi nasıl yapıyorsunuz? Destekçiler için belirlenmiş kurallar var mı? Bu sistem anonim olarak kalabiliyor mu? 

Omuz Dayanışma Paylaşım Ağı görsel sanatlar alanında çalışanlar, üretenler ve aciliyetle ekonomik desteğe ihtiyaç duyanlar için bir platform. Başvuru için görsel sanatlar alanından olmak dışında bir kriter yok. Başvuru formunda genel olarak çalışma alanı, ihtiyacı anlamak üzere desteğin barınma, faturalar, üretim vb. hangi alanda kullanılacağı, şehir vb. sorular yer alıyor. Başvuru sürecinin sonunda suistimalleri de göz önünde bulundurarak, defalarca form doldurulmuş mu, farklı iletişim bilgisi ya da IBAN ya da isimle aynı kişi form doldurmuş mu, gibi durumları kontrol ediyoruz. İlk bir sene sadece senede bir kere destek alınabilir diye bir kuralımız vardı ama onu da güncel ekonomik durumları göz önünde bulundurarak değiştirdik. Sonraki süreçte Excel üzerinde destek verenler ve destek alanların isimlerini bir dosyada topluyor, Excel’in kendi içindeki otomatize bir sistemle eşleştirmeyi yapıyoruz. Gelen destek sayısına göre alacak kişi sayısı belirlenmiş, eşleşme gerçekleşmiş oluyor. Bir çeşit kura mantığı yani. 

Destek verenler diledikleri sayıda destek verebiliyorlar. Eşleştirme gerçekleştikten sonra destek verecek kişilere destek alacak kişilerin banka ve isim bilgileri yollanıyor. Bu anlamda tam bir anonimlik mümkün olmuyor ne yazık ki. Sonrasında dekont takibi yaparak kaynağın paylaşıldığı teyidini alıyor, süreci tamamlıyoruz.

Görsel sanatlar alanındakilere destek sağlanması konusu sadece her yere yetişemeyeceğimizden, kaynağın talepten çok daha kısıtlı olması sebebiyle verilmiş bir karar idi. Yine aciliyeti göz önünde bulundurarak Şubat’taki deprem felaketi ardından 9. dönemde ve yeni açılacak 10. dönemde deprem bölgesinden sanat emekçilerine açık çağrı yaptık. Ve bu seferler sadece görsel sanatlar değil, tüm sanat dallarında üreten, çalışan ve ekonomik desteği olanları davet ettik, ediyoruz. 

Omuz pandemi sürecinde ortaya çıkan acil ihtiyaçlar ile harekete geçiyor. Bu acil ihtiyaçların sanat alanında ki keskin etkisini, sanatçıların ve sanat emekçilerinin pandemi öncesinde var olan güvencesizliği ile ilişkilendirebilir miyiz? 

Tabi, kuşkuşuz ilişkili bir durum. Alanda çalışan sanatçı, küratör, sanat yazarı, nakliyeci, iletişimci herkes “freelance”, sigortasız ve düzenli geliri olmadan bir ortamda çalışıyor. Herkesin mecburen her şeyi yaptığı, suistimallere, sansüre ve otosansüre maruz kaldığı bir ortamdan bahsediyoruz. Kurumların, kültür sanat ortamındaki üretimi tüketenlerin sorumluluk almaktan kaçındığı, dönüşmek ve birlikte hareket etmek yerine aksak bir sistemde çalışmaya devam ettiği bir kültür sanat ortamı. Eda Yiğit’in pandemi döneminde gerçekleştirdiği Prekaryanın Görünmeyen Özneleri başlıklı araştırması bize çok şey söylüyor bu anlamda.

Pandemi dönemi ve sonrası için dayanışma pratiği/yoğunluğu  bir fark gösterdi mi? 

Pandemi, deprem gibi toplumu etkileyen felaketlerin ardından dayanışmanın arttığı, hatta devletlerin yetersiz kaldığı noktada sivil toplumun, toplumun her bir bireyinin sorumluluk aldığını görüyoruz. Biraz zorunda da kalıyor. Ve sonrasında yeni normaller, kişisel gerçekliklerle giderek azalan bir farkındalık ve dayanışma söz konusu oluyor. Dolayısıyla pandemi dönemi ve sonrasında dayanışmanın pratiği değil ama yoğunluğu fark gösterdi diye düşünüyorum. Artık özellikle Türkiye’deki ekonomik gündemle sanat emekçileri, emekçi olduğunu, geçim derdini, güvencesizliğini daha gerçek bir yerden hissetti ve bu sorunlu hali paylaşmaya başladı. Artık dayanışma sadece pratik bir yerden değil, duygusal bir yerden de yoğun bir biçimde devam ediyor.

Pratiğinizde sanat alanında örgütlenme üzerine bu süreçte ortaya çıkan temel ihtiyaçlar ve yetersiz bulduğunuz yanlar nelerdir? Bir röportajınızda “Sistemdeki aksayan noktaların artık apaçık ortada olduğunu” belirtiyorsunuz.  Sizin pratiğinizde önünüze çıkan bu aksaklıklardan biraz söz edebilir misiniz?

Şeffaflık, açık iletişim, sosyal ve insani haklar, cinsel yönelim eşitliği, çeşitlilik en temel ihtiyaçlar. Bunlar olmadığı takdirde sağlıklı bir kültür-sanat ortamından bahsedemeyiz. Bugün Feshane’de olanlar, Istanbul Bienali tartışmaları, sansür olayları üzerine çokça konuşulması gereken, inisiyatiflerden büyük kurumlara, akademilere kadar birlikte hareket edilmesi gereken durumlar.

Omuz kurulduğu günden itibaren, ihtiyaçlar doğrultusunda biçim, işleyiş değiştiriyor mu? Değişime açık hareketli bir yapı olmayı hedefliyor mu? 

Tabi. Yukarıda da bahsettiğim gibi bir kere her dönem başlamadan neyi, nasıl yapalımı konuşuyor, işleyen-işlemeyen tarafları nasıl dönüştürebileceğimizi, resmi bir yapı olmanın ihtiyaç olup olmadığını tekrar tekrar tartışıyor, farklı seslerle orta yollar bulup yöntem değiştiriyoruz. Mesela deprem ile görsel sanatlar alanı dışına da açılmak, alandaki STK’larla iletişimler kurarak ihtiyaçları gözeterek yol almak tam da buna örnek. 

İleriki dönem için hedeflerinizden bahseder misiniz? 

Alanın ihtiyaçlarına, şeffaflığa ve güvencesizliğe dair tartışmaları yapıcı bir şekilde devam ettirmek, elimizden geldiğinde ihtiyaç duyanlara kaynak sağlayabilmek önceliğimiz. 16 Ekim’de başvuruların başladığı 10. dönemde yine en az 100 kişiye kaynak sağlamayı, sözlük grubunun hazırladığı Omuz Konuşuyor serisine devam etmeyi ve gelecekte bu tartışmaların ve dayanışmanın  bir meslek birliği, örgütlenmeye vesile olmasını umuyoruz.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish