Staj Programımızın Aktivist Öğrencileri Belgrad Pride İnfo Center Deneyimini Anlatıyor-2
Genç aktivistleri, insan hakları alanında faaliyet gösteren uluslararası sivil toplum kuruluşlarıyla buluşturmayı amaçladığımız staj programı devam ederken stajını tamamlayan öğrenciler de deneyim aktarımında bulunuyor.
Staja ilk başlayan aktivist öğrencilerden ODTÜ Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü öğrencisi Cansu, 15 Ağustos-15 Eylül tarihlerinde Civil Rights Defenders Belgrad ofisinin ev sahipliğinde; Belgrad Pride için Pride İnfo Center’daki çalışmalarda yer aldı.

Cansu bizlere staj deneyimini şöyle anlattı:
“Pride Info Center’da yaptığım staj benim için hem keyifli hem de bilgilendirici bir deneyimdi. Genç aktivistlerle bir araya gelme imkanı bulmak ve mücadele pratikleri üzerine fikir alışverişi yapabilmek görüşlerimin gelişimine oldukça katkı sağladı. Gün içinde merkeze gelen gönüllülerle ve turistlerle kuir hareketin Sırbistan’daki yolculuğuna dair edindiğimiz bilgileri paylaşıyorduk.
Belgrad Pride haftasında basın biriminde gönüllü oldum. Yürüyüşün gerçekleşeceği gün basın mensuplarını karşılama ve kayıtlarını yapmakla sorumluydum. Pride haftası süresince katıldığım İnsan Hakları Konferansı, Pride Forum ve paneller mücadelenin politik hattına dair bilgi verirken; sergi, konser ve tiyatro oyunları sanatın toplumsal yönüne ışık tuttu. İnsan hakları konferansı; Trans ve İnterseks görünürlüğü, ulusal ve uluslararası mekanizmalarda toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı mücadeledeki kazanımları ve sahada aktif olarak çalışan aktivistlerin deneyim aktarımlarını konu alıyordu. Konuşmacıların değindikleri konular ilham vericiydi. “Niçin trans feminizme ihtiyacımız var?” konulu panel feminist mücadelenin güncel pozisyonunun nasıl kapsayıcı hale gelebileceğine dair tartışmaları içeriyordu. En çok etkilendiğim sergi Sırbistan’da yaşayan Rusya’dan ve Ukrayna’dan kuirlerin portrelerini konu alan sergi oldu. Yükselen şiddet ve nefret siyasetinin bir uzantısı olarak artan fobinin kuir bireylerin yaşamlarını nasıl etkilediğine sergideki fotoğraflarla tanık oldum.
Ek olarak, izlediğim tiyatro oyunları beni çok etkiledi çünkü bilmediğim bir dilde oynanan oyunu izlerken kimi zaman altyazıyı okuyamasam da verilmek istenen duyguyu hissedebiliyordum. Katıldığım oyunlar, toplumsal cinsiyet rollerinin yarattığı baskı toplumundan kaçmaya çalışan bireylerin ‘kendileri’ olma yolculuğunda karşılaştıkları engelleri gözler önüne seriyordu. (Mis)Fit oyununda kuir bir kişinin hayatının her döneminde maruz kaldığı fobi, ırkçılık ve cinsiyetçilik mizahi ve bir o kadar da bilgilendirici bir dille aktarılıyordu. Lubunyaların deneyimledikleri toplumsal baskıların her alanda kendini yeniden ürettiğini ve yaşanan baskıların kültür, dil ve din fark etmeksizin var olduğunu gösteren bir kültürel deneyim oldu. Duyguların ortaklığı bana insan hakları mücadelesinin evrenselliğini tekrardan hatırlattı. Farklı dil ve kültürlerden geliyor olsak da deneyimlediklerimiz, karşılaştığımız hüzünler ve sevinçler hak mücadelesi ile birleşebiliyordu. Bu durum benim için stajda edindiğim en değerli kazanımdı.”
