thDV8N5HWVwmQEHX8oUHVWJs8hnW4nyI0qHCWVo5

Kampüslerde 8 Mart: Dayanışma Güçleniyor!

Ezgi Sevinç

Bugün mücadelenin, direnişin ve emeğin günü, 8 Mart. Her yıl olduğu gibi, kadınlar ve LGBTİ+’lar; emeklerinin görünmesi ve eşit şartlarda çalışmak için, eşit, özgür, ayrıştırmacı söylemden ve her türlü şiddetten uzak bir hayat için bir araya geliyorlar. Sokaklardan, meydanlardan, iş yerlerinden olduğu gibi kampüslerden de seslerini yükseltmeye ve bulundukları her alanda birlikte mücadele etmeye devam ediyorlar. “Geceleri de sokakları da meydanları da kampüsleri de terk etmiyoruz” diyorlar. 

Üniversiteli kadın ve LGBTİ+’lar İstanbul Sözleşmesi Yaşatır diyor ve İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyorlar. Atanan kayyum rektörlere karşı demokratik ve bilimsel üniversite talebini yineliyor; kayyumlara “nakka” diyorlar. Hükümet yetkilileri tarafından gündeme alınan “Kadın Üniversitelerine” karşı, eşit ve cinsiyetsiz üniversiteler istiyorlar. Güvenli ve şiddetsiz kampüslerin oluşabilmesi için etkin bir şekilde yürütülen, öğrencilerin de yer aldığı Cinsel Tacize ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimlerinin açılmasını istiyor. Üniversitelerde Kadın+ Dayanışmaları oluşturuyorlar, kapsayıcılığa dair söz üretiyor ve dayanışma yollarını geliştiriyorlar. 

Sivil Alan Araştırmaları Derneği olarak kampüslerde özgürce kendilerini ifade edebilecekleri alanlar yaratan kadın ve LGBTİ+ öğrencilerin mücadele, dayanışma ve kazanımlarından yola çıkarak; pandemiye rağmen alternatif etkinlikler yaratan, İstanbul Sözleşmesi Uygulansın diyerek bir araya gelen, teknik üniversitede kadın olmanın zorluklarına karşı bir arada olan, heteronormatif cinsiyet kalıplarına karşı renkleriyle bir araya gelen kadın, kadın+ ve LGBTİ+ kulüp/topluluk ve dayanışmalarının sözlerine yer verdiğimiz bir yazı hazırladık. Bir kişi daha eksilmediğimiz; umut, mücadele ve dayanışma dolu 8 Martlara… 

İstanbul Sözleşmesine Yönelik Saldırılar Karşısında Kadınlar Kampüste Bir Araya Geldi

İstanbul Üniversitesi SBF’li Kadınlar

SBF’li Kadınlar olarak İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik saldırıların olduğu bir zamanda yan yana gelme ihtiyacı hissettik. Bu ihtiyacı çevremizdeki kadınlarla konuştuk; bir araya gelip bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Her şey gelişigüzel ilerledi aslında. Neler yapabileceğimizi konuşarak, tartışarak, birbirimize katkılar sağladığımız bir süreç oldu. Videolar ve yaptığımız postlar ile kadınlara ulaştık. Kulüpleşmek bizim ilk hedefimiz, sonrasında her üniversitede eksikliği hissedilen ve olması gereken Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu oluşturulması adına üniversitemizdeki kadınlarla bu talepler etrafında toplanmak istiyoruz. Güvenli kampüsler, şiddetsiz bir yaşam istiyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği üzerine, kadına yönelik sorunlar üzerine düşünmek -kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz- ve aynı zamanda bu eşitsizliğin ve sorunların giderilmesine yönelik farkındalık yaratmak, bilgilendirmek, neler yapabileceğimizi tartışmak ve harekete geçmek üzerine alanlar açılması konusunda uğraş vermekteyiz.Bu süreçte topluluk olarak birçok etkinlik yaptık; hukuk fakültesinden hocalarımızla, kadın dergisi yazarları ile bir araya geldik. Yakın zamanda 8 marta giderken kitap çekilişi yaptık ve üniversiteler arası kadın formu söyleşimiz oldu. Üniversiteler arası kadın forumu adı altında düzenlediğimiz söyleşimizde gündemimizi, İstanbul Sözleşmesi ve 6284, kadın üniversiteleri, genç kadınların yaşam mücadelesi ve kadın dayanışması oluşturdu. İçerisinde bulunduğumuz zorlu pandemi şartlarına rağmen, böylesi güçlü bir dayanışmanın bu derece aktif olduğunu görmek bizleri umutlandırmıştır.

“Kadın olarak bir “teknik üniversite”de yaşamanın zorluklarıyla başladı her şey.”

Taşkışla Kadın Topluluğu

Kadın olarak bir “teknik üniversite”de yaşamanın zorluklarıyla başladı her şey ya da kadın olarak var olmanın getirdiği zorluklardan biri de, kamusal alanlar ve iş hayatının yanı sıra üniversitelerde de yaşadığımız zorluklardı. Tacize uğradığımızı hissettiğimizde bile haklarımızı koruma altına alması gereken komisyonunun yüzde sekseni erkek olan Cinsel Taciz Birimlerinde kendimizi rahat ifade edemeyişimizden midir, yoksa genç kadın öğrenciler olarak üniversitelerde eril söylemlere karşı bunalmamızdan mıdır bilinmez, bu baskının ya da sıkışmışlığın önüne geçmek için kimilerine göre “bir avuç kadın” olarak bir kantinde filizlendik. 

Yalnız olduğumuzu zannederken sorunlarımızın ve paylaşımlarımızın bu denli ortak olduğunu bilmiyorduk. Güçlerimiz bizi o kadar yakınlaştırmıştı ki tecrübelerimizden aldığımız güçle birlikte adım atmayı öğrendik. Bir 8 Mart’ta kurulduk biz. Geçmiş 1 yılın ardından o filizin şimdi dallar açtığını görmek, kadınların ve toplumsal eşitlik için mücadele eden, bu uğurda bize destek veren her bileşimin tuttuğu mücadele ateşini taşımak için adımlarımızı her 8 Mart’ta daha da güçlü atacağız. Dünyaya emek vermiş tüm kadınların, her martta yeni dallar ve çiçekler açması dileğiyle. Ekmek de istiyoruz gül de!

Sorunlara ve Zor Zamanlara Dayanışma ile Çözüm

Çukurova Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu

Çukurova Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu bizlere, yaşanılan taciz, şiddet olaylarına karşı gerek kampüste gerekse yaşamın her alanında sorunlarımıza birlikte çözüm aradığımız bir alan açıyor. Yani kadınlar olarak bizler, bu sorunlara dayanışma ile çözüm bulmaya çalışıyoruz. Her kadın arkadaşımıza ulaşmaya çalışmak topluluğumuzu güçlendiriyor. Yaşadığımız problemler üzerinden farkındalık oluşturarak üniversiteli genç kadınları mücadeleye çağırıyoruz. Bu çalışmalarımız bizlere umut ve güç veriyor. 8 Mart, tarihten aldığı güç ve deneyimlerle mücadelemize ışık tutuyor. Her yıl 8 Mart’ta ve birçok tarihsel dönemde kendimize ve topluluğumuza bir çok şey katarak ilerlemek temennimiz. Topluluğumuz var olduğu sürece üniversitemizde kadınlar güçlenecek kendilerini rahatça ifade edecek, topluluk ve kulüplerde yer alarak kadın mücadelesini güçlendirecektir.

Sabancı Cins Kulüp

Kulüp olarak biz de son zamanlarda ülkemizdeki tüm kadınlar ve LGBTİ+’lar gibi zor zamanlar geçirdik. Ancak bunun beklenmedik bir sonucu ise dayanışmamızın güçlenmesi oldu. Hepimiz tek başımıza kaygı içindeyken, birlikte olduğumuzda ve birbirimizin de aynı kaygılara sahip olduğunu gördüğümüzde kendimizi daha güvende hissettik ve yalnızlık, tek başınalık duygusunu üzerimizden atmayı başardık. Kulüp olarak dayanışmanın ve beraberliğin önemini bu süreçte daha iyi anladık.

Uludağ Üniversitesi Kadın Çalışmaları Topluluğu

Bursa Uludağ Üniversitesi’nde bir dayanışma oluşturmak en önemli amacımız diyebiliriz. Bu amaçla hem okulda hem yaşam alanımız olan Görükle’de daha güvenli yaşayabilmek için bir arada olmalıyız. Bizler Topluluk olarak Uludağ Üniversitesi’nde okuyan bütün kadınların söz söyleyebildikleri bir mücadele alanını yaratabilmek için biraradayız. Kampüste hocası tarafından istismara uğrayan, iş yerinden patronu tarafından mobbinge maruz kalan, sokakta etek giydiği için tacize uğrayan, kadın olduğu için yok sayılan, öğrenci olduğu için cinsel obje olarak görülen bütün kadınların topluluğu olması için birlikte bir mücadele ağı örüyoruz burada. Bu dayanışmayla üniversitelerde daha geniş ağlara uzanarak şehirlerde daha sonra tüm ülkede baskı, korku, kadınların ötekileştirilmesi  ve şiddete maruz kalmaları gibi tüm bu kötü şartlara karşı gücümüz olduğunu hatırlatmak, bilmek ve bu güçle kadın bireylerin haklarını, önceliklerini ve bu haklara müdahale eden herkesin karşısında nasıl haklarımızı savunmamız gerektiğini kavramamızı sağlayabilmek adına bir birlik oluyoruz.

İstanbul Gelişim Üniversitesi Kadın+ Dayanışması

Bizler Gelişim Üniversitesi öğrencileri olarak artan şiddete, zorbalığa, istismara, ötekileştirilmeye ve eşitsizliğe karşı üniversitelerimizde de bir olmak ve mücadele etmek için bir araya geldik. Dört kişi olarak başladığımız bu yolculukta Gelişim gibi bir vakıf üniversitesinde çok kısa bir süre zarfında onlarca bireye ulaşmamızı ve bir araya getirebilmiş olmamızı da çok büyük bir kazanım olarak görüyoruz. Biliyoruz ki yalnız değiliz. Ve hep birlikte güçlüyüz. Kadın olmanın gururu ve gücüyle tüm haklarımıza sahip çıkmaya, her alanda eşitliğimizi korumaya ve biz olmaya devam edeceğiz.Mücadelemiz çok güzel ve sonunda kazanacağımızı biliyoruz.

Marmara Üniversitesi Kadın Hakları Kulübü

Üniversitemizde kurduğumuz Kadın Hakları Kulübü  kadın+lar ve LGBTİQ+ bireyleri için bir dayanışma ağı oldu. Deneyimlerimizi birbirimize aktardığımız ve kolektif bilinçle hareket ettiğimiz kulübümüzde hiçbir kadın+ ve LGBTİQ+ birey yalnız değildir, yalnız olmayacaktır. Mücadelemiz ve öfkemiz ile çıktığımız bu yolda şu an 250 kulüp üyemiz var. Bizler kampüsleri doldurmaya devam ediyor ve hep birlikte mücadele etmeye devam ediyoruz.

Pandemi; Dayanışmaya, Birlikte Üretmeye ve  Söz Söylemeye Engel Değil

Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü

Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü olarak bolca dayanıştığımız; ataerkiye, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, antifeminist, antidemokratik uygulamalara karşı sözümüzü söylemeye devam ettiğimiz bir yıl geçirdik. Online dönemin çalışmalarımızı olumsuz yönde etkilemesine izin vermeyerek çalışmalarımızı, tartışmalarımızı ve etkinliklerimizi değiştirdik, dönüştürdük. Her sene yılda iki kez çıkardığımız bültenimiz BÜ’de Kadın Gündemi’ni yayıma hazırlayarak 8 Mart haftasını çoşkuyla ve dayanışmayla geçireceğimiz etkinlikler, söyleşiler ve açık dersler planladık. Bu yıl belki yan yana olmasak da yine bir arada, dayanıştığımız, feminist tartışmalar yürüttüğümüz, özgürce sözümüzü söylediğimiz bir 8 Mart geçireceğiz!

Ufuk Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Topluluğu

Geride kalan bir koca senede gördük ki evler sokaklardan, şiddet pandemiden tehlikeli. “Pandemi” adı altında bedenlerimizi eve tutsak eden her türlü otoriteye karşı zihnimizin sonsuzluğunu dört duvardan taşırdık. Emeğimizi, fikrimizi teslim etmedik. Biz ellerimizi diktik bahçeye, emeğimizi diktik ürettiğimiz her şeye. Şimdi yeşermek istiyoruz; bağırmak, üretmek, yayılmak istiyoruz. Kadın olmanın binbir rengi, binbir sesi bir araya gelsin istiyoruz. Yaşadığımız evde, yürüdüğümüz yolda, gittiğimiz okulda özgür olmak istiyoruz. Fikrimizle direniyoruz, emeğimizle direniyoruz. Sokaklar da, kampüsler de bizim! Bu hayat bizim! Dünya emekçi kadınlar gününüz kutlu olsun. Her daim el ele…

Koç Kadın Dayanışma Kulübü

Biz Koç Kadın Dayanışma kulübü olarak online süreçte şöyle bir program işlettik diyebiliriz; haftalık düzenli okuma/tartışma grupları -böylece teorik bilgi birikimimizi arttırdık- şiir etkinlikleri düzenledik, film/dizi izleyerek bunları değerlendirdik ve değerlendirmelerimiz sonucunda hegemonyanın kadın üzerindeki baskısını bir şekilde dizilerde ve filmlerde gördüğümüzü konuştuk, 25 kasım ve 8 mart haftalarında çeşitli kulüplerle ve dayanışmalarla etkinlikle söyleşiler gerçekleştirdik böylece kadın hareketini her alana duyurmaya çalıştık ve daha fazla insana ulaşarak konunun öznesi haline gelmeleri için zemin oluşturduk. Bütün, kadın ve LGBTİ+ kulüplere yapılan saldırıları görüyoruz, kadın üniversitelerini açmalarının sebebini biliyoruz ve buraya ortak irade oluşturmak için diğer kadın ve LGBTİ+ kulüpleriyle de bir araya gelerek bildiri ve video çalışmaları da ortaya koyuyoruz. Çünkü biliyoruz; sistematik saldırıları ancak bir araya gelerek üstesinden gelebilir ve yıkabiliriz. Kısaca; kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Dayanışma Güçlendirir!

Bilkent Renkli Düşün 

İktidarın yoğun nefret politikalarına, iç çatışmalara ve yer yer kadın hakları hareketi tarafından yalnız bırakılmamıza rağmen çok büyük kazanımlar elde eden LGBTİA+ hareketi; bizce baskıcı rejimlere karşı örgütlenmenin en büyük örneklerinden birini oluşturuyor. Renkli Düşün olarak da topluluk amacımız ilk günden beri herkesin bir araya gelebileceği, dayanışabileceği güvenli bir alan yaratmak oldu. LGBTİA+ bireylerin ruh sağlığı için psikososyal desteğin önemini bildiğimiz için bu topluluğun sağladığı dayanışma ortamının Bilkentli lubunlar için hayati önem taşıyabileceği anlayışı ve sorumluluk bilinci ile hareket ediyor; tüzüğümüzde de yer alan ayrımcılık ve şiddet karşıtı güvenli alan politikamız ile ilerliyoruz. Bunun dışında cismerkezci, geymerkezci, aşk ve seksnormatif bir LGBTİA+ aktivizminden de uzaklaşmak için çabalıyoruz. Tüm LGBTİA+ kimliklerin kapsandığı ve dinlendiği alanların yanı sıra bunların kesiştiği diğer kimliklerimizi de ele alarak ve tüm özneleri dinleyerek bütünleşik, kesişimsel bir dayanışma ve hak mücadelesi alanı yaratmaya uğraşıyoruz. Deneyim aktarımı etkinliklerimizde paylaşılan kimliklerin çeşitliliğinin artmasını da sevinçle izliyoruz. Hak mücadelesi veren tüm Bilkent öğrenci topluluklarının, diğerlerinin çalışmalarını yaymakta olduğunu ve bu sayede hem öznelerin deneyim aktardığı hem uzmanların bilgi paylaştığı etkinliklerin çok daha geniş kitlelere ulaştığını gözlemliyoruz. Bu süreçte Renkli Düşün olarak üniversitemizdeki Kadın Çalışmaları Topluluğu, Vegan Topluluğu, Hayvan Hakları Topluluğu ve benzeri gruplarla ortaklaşa çalışmalar yaparak gücümüzü ve dayanışmamızı büyütüyoruz. Diğer toplulukların da – LGBTİA+ birey ve örgütlenmelerin de çabaları sayesinde – LGBTİA+ karşıtı söylemlerden vazgeçtiğini ve bu söylemlerde bulunanlara açıkça başkaldırdığını görebiliyoruz. 

Biz de aynı şekilde LGBTİA+ hareketinin politik bir mücadele olduğunun bilinciyle, hem aktif hem reaktif olarak bütün iktidar ve tahakküm yapılarına karşı duruş sergiliyor, tüm hak mücadelelerine destek olmaya çabalıyoruz. Görece apolitik bir kültüre sahip Bilkent Üniversitesi uzun yıllardır 8 Mart veya Onur Yürüyüşü gibi etkinliklerde dahi görmediği bir kalabalığı geçen ay Boğaziçi Dayanışması etkinliğimizde gördü. Etkinliğin ardından Bilkentli akademisyenler yine daha önce görmediğimiz bir şekilde direnişimize destek olarak öğrencileri, ırk ve etnik kökene dayalı ayrımcılığa maruz bırakılan ve/veya LGBTİA+ bireyleri destekleyen iktidar karşıtı bir metin yayımladı. Biz bu adımları yirmiye yakın Bilkentli topluluğun tüm çeşitlilikleriyle bir araya gelmesi ile ilişkilendiriyoruz ve dayanışmanın daha da büyümesini heyecanla bekliyoruz. Geçtiğimiz son yılda birçok farklı üniversiteden topluluklarla ortak çalışmalar yürütmemizi de bunun bir başlangıcı olarak görüyoruz.

Bilgi Kadın+ Topluluğu

Kampüslerimiz, evlerimiz, kamusal alanlar dahil hayatımızın her alanında biz kadın+lar olarak eril dille, cinsiyetçi söylemlerle, LGBTİ+ fobik saldırılarla karşılaşıyoruz. Bu saldırılara bir araya gelip birbirimizden güç alarak topluluğumuzu/dayanışmamızı kurarak karşılık veriyoruz. Bizler henüz yeni kurulmuş bir topluluk olmamıza karşın ve pandemi koşullarına rağmen dayanışmamızı ciddi bir ivme ile büyüttük. Heteronormativiteden uzak bir tanım ile beyanı kadın olmak yönünde olan herkesi kapsayan bir dayanışmanın olması mücadelemizi besleyecek. Bunun yanı sıra, günümüz Türkiye’sinin şartlarında; akademideki eril tahakküm, taciz ve şiddettin artan düzeyde olduğu bu günlerde kadınların bir araya gelerek mücadele vermesinin ileriye dönük eşitlikçi kazanımların kapısını açacağına inanıyoruz. Öğrenci, mezun ve emekçisiyle okulun bileşenlerinden tüm kadınların karşılaşacakları her türlü şiddet, saldırı veya eşitsizlik içeren duruma dair dayanışmaları, asla yalnız hissetmeyeceklerini bilmeleri mücadelemizi daha değerli ve anlamlı kılıyor. Birlikte öğrendiğimiz, paylaştığımız, dostluk kurduğumuz, emek sarf ettiğimiz, dayanıştığımız ve mücadele verdiğimiz bir platformun varlığı hepimiz için elzem olduğu kadar güç verici nitelikte de olduğuna inanmaktayız. Bu gücü yaklaşan 6 ve 8 Mart’ta da göstereceğiz. Alanları feminist isyanımızla dolduracağız. Kadınları kamusal alandan tecrit eden, ‘makbul kadın’ sınırları çizen mevcut iktidarın projesi olan Kadın Üniversitesini de istemediğimizi vurgulayacağız. Makbul kadın olmayacağız ve yaşamlarımızı önemsizleştirmeye çalışanlara karşı birleşip isyanımızı haykıracağız. Bütün kadınları, LGBTİ+ bireyleri alanlara çağırıyoruz. Dayanışma yaşatır diyoruz ve Yaşasın Feminist Mücadelemiz, Yaşasın Kadın Dayanışması!

*Kapak görselini ekmekvegul.net’ten aldık.

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish