bogazicili-lgbti-ogrencilere-gerici-saldiri-islami-camia-olarak-ilk-kez-ustunlugu-aldik-638951-5

Aşk Örgütlenmektir, Bir Düşünün Rektörler!

Üniversitelerde öğrencilerin örgütlenme hakkı, ifade özgürlüğü hakkının bir yansıması ve en önemli parçası. Ancak Türkiye’de üniversite yönetimlerinin tarihi, öğrencilerin örgütlenmesini engellemekle geçmiş. Her türlü görüş ve/veya grup için, zamanın ruhuna göre çıkartılan yasaklardan, oluşturulan baskılar ve engellemelerden, LGBTİ+ öğrenciler ve verdikleri mücadele de nasibini almış. LGBTİ+ öğrencilerin kampüste topluluk oluşturma ve kulüpleşme çabalarının sistematik bir şekilde sürekli engellenmeye çalışılması, Türkiye’de ciddi bir örgütlenme hakkı ihlaliyle karşı karşıya olduklarını gözler önüne seriyor. Onur Ayı vesilesiyle biz de Türkiye’de bulunan üniversitelerdeki LGBTİ+ öğrenci örgütlenmelerinin ve mücadelesinin tarihsel ve güncel durumunu derlemeye çalıştık.

Üniversitelerde LGBTİ+ ilk”ler”i 

LGBTİ+ hareketi, filiz verdiği günden bu yana cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimlerin çeşitliliği, farklılığı, birbirine indirgenemezliğine vurgu yapıyor. Böyle bir hareketin “ilk”ler tarihi de elbette aynı çeşitliliğin resmi olacak nitelikte. Tabi ki üniversite içindeki bütün LGBTİ+ örgütlenme deneyimlerini kapsayamadık ama genel bir çerçeve çizmeye çalıştık.

Bugün LGBTİ+ hareketi olarak anılan hareketin üniversiter kökleri ODTÜ’de kurulan LEGATO’ya (Lezbiyen ve Gay Topluluğu) dayanıyor. LEGATO, ODTÜ’de 1996 yılında bir grup öğrencinin cinsel yönelimler konusunda üniversite içinde çalışma yapılmasına yönelik duyduğu gereklilik ile önce hem sosyalleşme hem de teorik okumaların/tartışmaların yapılması amacıyla intertnet üzerinden bir araya geliyor. Sonra yüz yüze toplantılar yapılıyor ve kısa sürede büyümeye başlıyor. Yapılacak çalışmaların ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için, ilgili üniversite birimiyle temasa geçen öğrenciler, etkinliklerin ‘içeriği’ sebebiyle, konunun doğrudan rektörlükle görüşülmesi için öğrencileri yönlendiriyor. Ancak rektörlük “ODTÜ’de gay ve lezbiyen öğrenci bulunmadığını” söyleyerek öğrencilerle görüşmüyor. Böylece Türkiye’de üniversite içindeki ilk LGBTİ+ örgütlenmesinin henüz resmiyet kazanmaktan çok uzak olduğu anlaşılıyor, topluluk bir süre resmi bir topluluk olan Siyaset Bilimi Topluluğunun bir çalışma grubu olarak çalışmaya devam ediyor ancak sonra dağılıyor. Bu da ODTÜ’deki LGBTI+ öğrenciler için, aşağıda daha ayrıntılı olarak anlatacağımız, 22 yıl sürecek bir mücadelenin başlangıcıydı. 1997’de de Hacettepe’de HALEGA (Hacettepe Lezbiyen Gay Topluluğu) kuruluyor. 2000’lerin başında Boğaziçi’nde de LEGATO adıyla yeni bir örgütlenme girişiminde bulunan öğrencilerin kurduğu ortak mail grubu üzerinden iletişime geçen üniversite sayısı önce ikiye katlanarak 2002 senesinde 61’e çıkıyor.

2009’da LuBUnya adıyla çalışmalarına devam ediyor. Ancak bu iki örgütlülük de resmi öğrenci toplulukları arasında bulunmuyor ve hatta etkinliklerin ciddi bir kısmı da ancak üniversite dışında yapılabiliyor. Bir ayağı üniversite içinde, bir ayağı LGBTİ+ öğrencilere karşı ayrımcı politikalar izlendiği için üniversitenin dışında olan bir örgütlülük deneyimi oluşuyor.

YÖK’e bağlı üniversitelerde kurulabilen ilk “resmi” öğrenci topluluğu olan Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT Kulübü ise bu girişimlerden yaklaşık 10 yıl sonra 2007’de kuruluyor. Galatasaray Üniversitesinde kurulan Lions Kuir Kulübü ise 2013 yılında çalışmalarına resmi olarak başlayıp, Türkiye’de devlet üniversiteleri içinde kurulabilen ilk LGBTİ+ kulübü oluyor.

Coming out: Rektörler, veliler, sendikalar, basın

“Coming out” kişilerin cinsiyet kimliklerini ve/veya cinsel yönelimlerini kendi isteğiyle açıklaması, beyan etmesi anlamında kullanılan bir kavram. Biz bu kavramı, LGBTİ+ toplulukların üniversitelerde resmi bir şekilde kurulabilmesi sürecine uygulayalım.

Bilgi Üniversitesinde Gökkuşağı LGBT Kulübü, kuruluş için resmi olarak başvuru yapmadan önce de üniversite içerisinde yan yana gelen, ufak tefek de olsa etkinlikler düzenleyerek bütün öğrencilere varlığını ilan etmiş bir topluluktu. Ancak ne zaman ki resmi kulüp olma başvuru yapıldı, o zaman toplumsal yapıya ve baskılara bağlı LGBTİ+ fobi kendini bir kez daha gösterdi ve saldırılar başladı.

Rektörlüğün iddiasına göre, kulübün kurulmasına karşı ilk tepkiyi veliler gösterdi. 15 kadar velinin üniversiteyi arayarak bu kulübün kapatılmasını istediği söylendi. Ardından çeşitli basın organlarında kulübe karşı sözlü saldırılar büyüdü, kulüp ile kulübe üye öğrenciler ‘sapkın’, ‘sapık’ gibi hakaretlere maruz bırakıldı. Dönemin Bilgi Üniversitesi Rektörlüğü, bu saldırı karşısında görece dayanışmacı bir pozisyon alarak “Kulübün açılmasına izin vermeseydik insan hakları ihlali olurdu.” açıklaması yaptı. Buna karşı bazı üniversitelerin rektörleri, çeşitli fobik açıklamalarda bulunarak, böyle bir başvurunun kendi üniversitelerinde yapılması halinde, buna asla müsaade etmeyeceklerini açıkladı. 

Diğer üniversitelerin bu ‘baştan red’dinin yasal bir dayanağı bulunmuyordu, hâlâ da bulunmuyor. YÖK’ün ilgili yönetmeliklerine atıfla düzenlenen üniversite yönetmeliklerinde öğrenci topluluklarının nasıl kurulacağı, işleyeceği, denetleneceği gibi konular düzenleniyor. Ancak bu yönetmeliklerde LGBTİ+ kulüplerin kurulmasını engelleyecek bir hüküm bulunmuyor. Örneğin, bahsedilen dönemde Gazi Üniversitesinde Rektör Danışmanlığı yapan Doç. Dr. Nazife Güngör’ün, konu hakkında söylediği şu sözler nefret söylemi oluşturuyor ve görünen o ki çok uzak olmayan bir gelecekte nefret suçu olarak da yasalarda yerini alacak:  “Bizim üniversitemizde daha öncelikli sorunlarımız var. Bunlar demokrasi göstergesi adına yapılan girişimler. Öğrencilerimizin böyle talepleri olmuyor. Bizim öğrencilerimiz bilimle ilgileniyor ve sportif tesis, kütüphane istiyor. Bu tür oluşumlarla ilgilenmiyorlar.”

Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT Kulübüne “yasal” bir saldırı da Türk Eğitim-Sen’den geldi. Türk Eğitim-Sen kulübün Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia ederek kapatılmasını istedi ve konu hakkında suç duyurusunda bulundu. Sendika, kulübün “Türk halkının asla tasvip etmediği, aile yapısına aykırı, yasalarla belirlenen milli eğitimin amaçlarına uymadığı”nı iddia etti.

Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı LGBT Kulübü, Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı Homofobi, Bifobi, Transfobi ve Heteroseksizm Karşıtı Öğrenci Kulübü adıyla, geçmişine yakışır biçimde çalışmalarına devam ediyor.

Toplum neye hazır değil?

2013 yılında Ege Üniversitesinde öğrenciler LeGeBiT adıyla resmi bir öğrenci topluluğu olabilmek için üniversitenin ilgili birimine başvuruda bulundu. Öğrenciler bu başvuruyu yaptıkları sırada, üniversite içerisinde çeşitli etkinlikler düzenleyerek çalışmalar yapıyordu. Ancak üniversite yönetimi öğrencilerin başvurusunu “toplum henüz böyle bir kulübün açılmasına hazır değil” diyerek reddetti.

Ege Üniversitesi Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları ve Dayanışması Topluluğu üyesi olan öğrenciler, resmi topluluk olma başvurusunu kabul etmeyen yöneticileri kampüs içerisinde bir yürüyüş gerçekleştirerek protesto etti.

Dokuz Eylül Üniversitesinde de LGBTİ+ öğrencilerin benzer süreçler yaşaması ve bu süreçlerin sistematikleşmesinin ardından, İzmir’de bulunan LGBTİ+ gençler dernekleşme sürecine girerek İzmir’de Genç LGBTİ+ Derneğini kurdular. Hayatın bütün alanlarında olduğu gibi resmiyette de var olmanın, genç/öğrenci LGBTİ+’ların görünürlük kazanmasının alternatif bir yolunu böylece buldular ve çalışmalarına devam ediyorlar.

Yani, LGBTİ+ örgütlenmelerinin önüne üniversite içinde/dışında engeller koyarak LGBTİ+ öğrencilerin örgütlenmesini, eylem ve etkinlikler düzenlenmesini engelleyemiyorlar. LGBTİ+ örgütlenmeleri “toplum neye hazır neye değil” diye düşünüp durmadan, LGBTİ+ fobiye karşı mücadele ediyor. Rektörler, yönetim kurulları, mütevelli heyetleri gölge etmesin yeter!

22 yıl süren mücadele: ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması

ODTÜ’de öğrencilerin mücadele geleneği kadar rektörlüğün de bir fobi geleneği olduğu söylenebilir.

ODTÜ’de öğrenciler tarafından kurulan LEGATO’nun dağılmasından sonraki dönemlerde de ODTÜ Rektörlüğü, çeşitli toplulukların kurulmasını engelledi. 2008 yılında ODTÜ Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Topluluğunun resmi bir kulüp olma başvurularını, LGBTİ+’ları da kapsadığı gerekçesiyle reddetti. Topluluk bunun üzerine “Bir yılı aşkın bir süredir çalışma yürüttüğümüz halde yaptığımız başvurumuzu bir türlü değerlendirmeye almayan, türlü homofobik ve misojinist (kadından nefret eden) tutumla bizi ağzı açık bırakan rektörlüğü uğurluyoruz” şeklinde bir açıklama yayınlayarak rektörlüğü bir yürüyüşle protesto etti.

Topluluğun etkinlik dilekçelerini yasadışı bir tutum sergileyerek işleme koymayan rektörlük, defalarca verilen kuruluş dilekçelerini ise LGBTİ+ öğrencileri kastederek “Bunun kültürü mü olur, onlara mı özendirmeye çalışıyorsunuz” ifadeleriyle reddetti.

Aynı yıl, ODTÜ öğrencilerinin gazetesi Gazete ODTÜ’lü bir anket açtı ve öğrencilere bir LGBTİ+ kulübü kurulup kurulmaması hakkında bir soru sordu. 1000’den fazla öğrencinin katıldığı ankette öğrencilerin %45’i “Evet kurulmalı” derken, %30’u da “Kurulup kurulmaması beni ilgilendirmez” dedi. Anket sürerken, Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Topluluğu da üniversitede bir sticker çalışması yaparak kamuoyu oluşturmaya çalıştı.

Bu yaşananlardan iki yıl sonra, 2010 yılında, ODTÜ LGBT Dayanışma adıyla bir araya gelen öğrencilerin de defalarca kez sunduğu kulüp kurma dilekçeleri rektörlük tarafından reddedildi. Öğrencilere “kimlik” ve “duyarlılık yaratmak, bilinçlendirmek” gibi amaçların uygun amaçlar olmadığı ve kulüp kurmak için yeterli görülmediği söylendi. ODTÜ LGBT Dayanışması Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Topluluğunun daha önce yaşadıklarını da hatırlatarak rektörlüğe tepki gösterdi. Kulüp yaptığı açıklamada “Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Topluluk Girişimi’nin 2007 yılında başlattığı topluluk olma süreci, 20’den fazla kez türlü bahaneler ile geri çevrilmişti. Üniversite yönetiminin homofobik ve transfobik tutumu, ODTÜ LGBT Dayanışmasının başvurusunda da somut bir şekilde ortaya çıkmıştır.” dedi. Topluluktan öğrencilerle görüşen birimler 14 yıl sonra LEGATO’ya söylenen sözlerin aynısını ODTÜ LGBT Dayanışmasına da söyleyerek fobide ısrarcı olduklarını bir kez daha ilan etti: “ODTÜ’de eşcinsel mi varmış?”

2017 yılında yeniden resmi kulüp olma başvurularının kabul edilmesine yönelik bir kampanya başlatan ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması, kurumları ve kişileri bir imza yoluyla kendilerine destek olmaya çağırdı. Çok sayıda insanın ve kurumun imza verdiği kampanyanın ardından bu talep, 7. ODTÜ Onur Yürüyüşünde de dile getirildi. 2018 yılında da 22 yıldır süren bu mücadele sonucunda ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması, Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Kulübü’nün kurulduğunu duyurdu. ODTÜ LGBTİ+ Dayanışması hakettiği resmiyet için mücadele ederken, resmi olsun ya da olmasın her yıl düzenlediği etkinlikler ve Onur Yürüyüşü ile üniversitede LGBTİ+ mücadelesinin odak noktalarından biri olmaya devam ediyor.

“Homofobik değilim ama”: Stant, eylem, etkinlik yasakları 

Herkes bilir ki “Homofobik değilim ama…” diye başlayan bütün cümleler türlü türlü fobiyle biter. Üniversite yönetimlerinin de “Homofobik değilim ama…” tavrı bazen LGBTİ+ topluluklarının kuruluş başvurularını kabul etmek biçiminde kendini gösteriyor. Ama stant açmak, eylem veya ekinlik yapmak, broşür dağıtmak yasak!

Hacettepe Üniversitesi Kuir Araştırmaları Topluluğu da, üniversite içerisinde resmi bir öğrenci topluluğu olarak çalışmalarını sürdürüyor. Ancak 2018 yılında, üniversitelerin açılış döneminde düzenlenen oryantasyon etkinlikleri sırasında bütün kulüplere tanınan stant açma hakkı, Kuir Araştırmaları Topluluğuna tanınmadı. Hakkın ihlal edilmesine dair gerekçe, Ankara için oldukça tanıdık: Ankara Valiliğinin bütün LGBTİ etkinliklerine yönelik süresiz yasak kararı. Kulüp konuyla ilgili yaptığı açıklamada “Resmi bir öğrenci topluluğu olarak kendimizi ve faaliyetlerimizi tanıtma hakkımız ayrımcı bir tutumla elimizden alınmış hatta gasp edilmiştir.” diyerek kararın kabul edilemez olduğunu dile getirmişti.

Eskişehir Anadolu LGBTİ+ Topluluğu da zamanında çalışmalarına üniversite içinde başlayan ancak eylem ve etkinlik kısıtlamaları sebebiyle fiilen çalışma yapmakta zorluk yaşatılan bir topluluk olarak, “Kampüsleri vermiyorlarsa kenti alalım” diyerek Eskişehir’de kent çapında örgütlenmeye başlıyor. Mücadele her yerde sürüyor.

Yıllar boyunca süren ve hâlâ devam eden bütün bu mücadeleler sonucunda bugün devlet ve vakıf üniversitelerinde çok sayıda LGBTİ+ kulüp, topluluk ve inisiyatif var: Boğaziçi LGBTİ+ (Boğaziçi Üniversitesi), YTÜODA-LGBTİ+ (Yıldız Teknik Üniversitesi), 7tepe7renk (Yeditepe Üniversitesi), İÜ Radar (İstanbul Üniversitesi), Cins Arı (İstanbul Teknik Üniversitesi), BAU Renkli Çatı (Bahçeşehir Üniversitesi), OzU LGBTİQ+ (Özyeğin Üniversitesi), Cins Kulüp (Sabancı Üniversitesi), Bilgi Üniversitesi Gökkuşağı, Queer Anka (Ankara Üniversitesi), Hacettepe Kuir Araştırmaları Topluluğu, MEF LGBTİ+, Kadir Has Üniversitesi Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Kulübü, Lion Queer (Galatasaray Üniversitesi) gibi üniversite içi örgütlenmeler ve UniKuir ve Kampüste Lubunya gibi üniversiteler arası ağ niteliği taşıyan örgütlenmeler…

Biz de kulüpleşen/kulüpleşemeyen/kulüpleşmeyen bütün LGBTİ+ öğrencilerle ve topluluklarla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz. Bu sene LGBTİ+ Onur Haftasının sorusu olan #BenNeredeyim’e, bütün üniversitelerden “Kampüsteyim!” cevabını yıllardır olduğu gibi mücadeleyle vermeye devam!

tr_TRTurkish
tr_TRTurkish